Hikayenin ilk bölümünden beri bana hep yorumlarınla destek olduğun için teşekkür ederim, bölüm ithafını en çok hak edenlerden birisin yasayankizkitaplarda ❤️
Beril YÜCESOY
İkinci sınıf bitmek üzereydi. Bu hafta finallerimiz vardı ve ben Ayaz'ı aylardır görmüyordum. Ona ulaşmayı denemiş fakat başarılı olamamıştım. Sonra tesadüf eseri Kaan abiyle Mehmet arasında geçen bir konuşmaya şahit olmuştum. Ayaz ve nişanlısından bahsediyorlardı.
Ayaz ve nişanlısı.
Ayaz'la son konuşmamdan iki gün sonra nişanlanmıştı. Yani o zamanlar zaten hayatında bir kadın vardı ve bir zamanlar bana yakın davranmıştı. Belki de sonradan buz gibi davranmasının sebebi nişanlısıydı.
O kadının varlığından haberim olduğunda yurda gidip saatlerce ağlamıştım yatağımda. Sonra kendime gelmiş ve derslerime odaklanmıştım.
Kendime sözüm vardı, o gece Ayaz için ilk ve son ağlayışımdı ve bugüne dek sözümü başarıyla tutmuştum. Hem yakında evime dönecektim ve hava değişimi bana iyi gelecekti.
Bugün son sınavımı olacaktım ve geriye sadece iki tane ödev teslimi kalacaktı. Ödevlerimi bitirmiştim. Bugün son kez ödevleri kontrol edip hocalara e-posta olarak yollayacaktım. Geriye sadece sınav sonuçlarını beklemek kalacaktı.
****
1 hafta sonraSınav sonuçlarım açıklanmıştı. Hepsini çok şükür ki verebilmiştim. Bugün öğleden sonra iki de otobüs biletim vardı. Sona kalan eşyalarımı toparladım. Yurttan çıkış yaparken bir yanım buruktu. Şimdi Büşra, Zeliha ve İrem'le buluşmaya Atatürk parkına gidiyordum. Ardından terminale geçecektim. Birkaç dakikalık yürüyüşün ardından parka geldiğimde bir köşeye geçip oturdum. Kızlarla olan grubumuza yazdığımda daha gelmediklerini öğrenmiştim.
Yanıma birinin oturmasıyla irkilerek eğdiğim başımı kaldırdım. Yanımda babam yaşlarında, hafiften kır saçlı, yeşil gözlü bir adam oturuyordu. Bu adamı tanıyordum. Bundan birkaç ay önce fakültede karşılaşmıştık. Daha doğrusu sürekli Erdem komutanın yanında görmüştüm bu adamı ama hiç bizzat tanışmamış veya tek kelime konuşmamıştık.
Şimdi fark ediyordum da yüz hatları Ayaz'a çok benziyordu. Sanırım onun babasıyla karşı karşıyaydım.
- Buyurun bir şey mi istemiştiniz beyefendi?
- Seninle biraz konuşmak istiyorum Beril. Eğer müsaitsen?
- Tabii buyurun.
- Öncelikle ben Albay Kuzey KORKMAZ. Tahmin ettiğin üzere Mehmet ve Ayaz'ın babasıyım. Bana da Erdem'e ara ara dediğin gibi amca dersen çok mutlu edersin beni.
- Bilmiyorum, buna zaman karar verecek.
- Pekala... Aslında ben buraya seninle bir şey konuşmaya geldim. Daha doğrusu özür dilemeye. Özür dilerim güzellik. Her şey benim hatamdı.
- Neden özür diliyorsunuz?
- Zamanı gelince anlayacaksın bunu. Senden tek isteğim zamanı geldiğinde aşırı tepki verme ve Ayaz'ı mutlaka dinle. Onu affetsen de affetmesen de mutlaka dinle olur mu? Söz ver bana.
Omzumu silkerek cevap verdim.
- Size bu konuda söz veremem. Geleceğin ne getireceğini hiç kimse bilemez ve ne hissedeceğimi, nelerle karşı karşıya olduğumu bilmediğim bir duruma bodoslama dalamam üzgünüm. Ama deneyeceğim. Zamanı geldiğinde onu dinlemek için çaba sarf edeceğim. Buna emin olabilirsiniz.
Başını sallayarak beni onayladı ve ayağa kalktı. Elini uzatarak beklentiye gözlerini gözlerime dikti. Elimi uzattığımda ufak bir öpücük bıraktı ve arkasını dönüp gitti. Sanırım bu bir vedaydı...
****
Ayaz KORKMAZBugün Beril'e tamamen veda edeceğim gündü. Dolunaylı bir gecede tanışmış, dolunaylı bir gecede birbirimize veda edecektik. Evet bazı şeyler kanıma dokunuyordu, bir şeyleri yediremiyordum fakat elim kolum bağlıydı. Sevdiğim kadına kavuşamıyordum ve onu özgür bırakmak daha iyi olacaktı. En azından onun için...
Beril'in saat ikideki otobüse bineceğini biliyordum, tıpkı her zaman otobüs saatinden yarım saat önce terminalde olduğunu bildiğim gibi... Derin bir nefes alıp terminale giden araca bindim. Birkaç dakika içinde terminale vardığımda hemen peronların olduğu yere gittim. İşte oradaydı sarışın meleğim.
Sarı saçları, deniz yeşili gözleriyle çok güzeldi. Çok, çok güzeldi. Yanına vardığımda onun da benim de aynı saatte otobüs bileti aldığımız aklıma geldi. Tabi gideceğim yerler farklıydı fakat aynı saatte terminalden çıkış yapacaktık. Ankara'ya gitmek istemiyordum ama yapacak bir şey yoktu. Son yarım saatimiz kalmıştı. Bu dakikaları iyi değerlendirmeliydim.
- Beril?
- Ayaz? Senin ne işin var burada?
- Yarım saat sonra otobüsüm var onun için buradayım ve seninle de konuşmak istedim. Şu banklara oturalım mı?
- Olur.
Diyerek bavulunu bankın dibine doğru çekiştirdi.
- Ben söze nasıl başlayacağımı bilmiyorum. Sanırım kalbim dilime ne iletirse öylece ilerleyeceğim. Seni ilk kez Sakarya terminalinde görmüştüm. Orada bir arkadaşımı ziyarete gittiğim için bulunuyordum ama nereden bilebilirdim ki hayatımın aşkını orada bulacağımı? İyi ki diyorum, iyi ki koltuklar karışmış fark etmeden yan yana olan koltukları almışız. İyi ki hocalarımız bizlere o ödevleri vermiş. İyi ki hayatıma girmişsin meleğim. Ama çok yanlış zamanda karşılaştık. Ben tam da artık aşık olamayacağımı kabullenmiş ve ailemin bulduğu bir kızla evlenmeye karar vermişken... Evet daha 24 yaşındayım aşka kendimi kapatmam için çok erken bir yaş fakat inan üzerimde o kadar evlilik baskısı vardı ki dayanamamıştım. Ama keşke dayansaymışım. En azından birkaç ay daha... Sonra seni çıkarırdım ailemin karşısına ve susmalarını sağlardım. Şimdi diyeceksin ki parmağında başka bir kadının yüzüğünü taşıyorsun bana ne anlatıyorsun sen? Haklısın fakat hislerimi bilmeni istedim. Benimki ilk görüşte kara sevdaydı. Bir gün mutlu bir evlilik yapmanı, seni çok seven eşin ve çocukların olmasını çok isterim. Umarım anılarında hoş bir hatıra olarak kalırım. Seni dolunaylı bir günde bulup yine dolunaylı bir günde kaybettim. Belki bir gün dolunaylı bir günde sana tekrar kavuşurum. Seni çok seviyorum sarı meleğim. Benim için tek bir damla gözyaşı dökme, hep mutlu ol. Ben her aklına geldiğimde inadına gül hayata. Seni mutsuz etmesine izin verme. Hoşçakal.
Dedikten sonra alnını ilk ve son kez öptü sevdiği kadının. Gelen otobüslerine yerleşti iki genç de. Bunları robotik hareketlerle yapıyorlardı. İkisi de kulaklıklarına uzandı ve o şarkıyı açtı.
Rei - Ah Canım Sevgilim
Bu dağ bu karları nasıl taşır? Anlamadım
Ben bir kez vuruldum, bi' daha hiç kalkamadım
Sevmeyi denedim, afalladım, afalladım
Denedim olmadı, hiç kimseye inanmadım.Ah, canım sevgilim derin bir okyanustayım
Hiç kimse gelmiyor, bırak bеni konuşayım
En azından bugün, bugün de sonbahardayım
Soracak olursan ben şimdi uzaklardayımBen sana "Gel" dedim
İçimde kaybolan papatyalardı gözlerin
Eski bir radyodan çalan şarkıyı dinledim
Hayatı kahrolan gibi, gururu ayaklar altına alınmış biri gibiİki genç de farkında olmadan aynı şarkıyı dinliyordu. Bu şarkı onların imkansız aşkını çok iyi yansıtıyordu. Beril derin bir okyanusun içine düşmüş çırpınırken Ayaz şimdi uzaklardaydı. Sevdiğine yardım eli uzatamıyordu. Sevdiğinin onu sevdiğini bile bilmiyordu. Birbiri için çarpan iki kalp seçtikleri yolda birbirlerinden ayrı olarak yürüyordu.
Yolları ayrılsa da aynı gökyüzüne bakacaklar, aynı şarkıyı dinleyecekler ve her dolunayda birbirlerinden habersiz birbirlerini düşüneceklerdi. Beril gökyüzüne bakıp dolunayı izlerken şu sözleri mırıldandı:
- Başka bir evrende en güzel halinle sen hayata karış ben daha da biteceğim. Kırgınım kendime, yürüyorum gölgen de, henüz bilmesen de, belki bir gün gideceğim. Gerçekten gittin Ayaz. Ben anlayamadan ellerimden kayıp gittin.
****

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ah Canım Sevgilim (TAMAMLANDI)
Fiksi UmumBeril YÜCESOY; her şey üniversiteyi şehir dışında kazanmasıyla başlamıştı. Onu büyük bir acıya götürecek olan olaylar silsilesi ikinci sınıfın başlarında kapısını çalmıştı. Kapıyı açmaması ise imkansızdı... Ayaz KORKMAZ; sözleri vardı onun. Geç gele...