Beril YÜCESOY
Dün akşamki son konuşmamız bu olmuştu. Sonrasında saatin geç olmasından sebep herkes yavaş yavaş ayaklanarak evlerine dağılmıştı. Bugün ise bir çocuk esirgeme kurumuna gelmiştim. Elimde onlar için hediyeler vardı. Daha önce kurumla görüşmüştüm ve bugün gelebileceğimi söylemişlerdi. Ben de bu yüzden otobüs biletimi yarına almıştım. Önce çocuklarla vakit geçirmek istiyordum.
- Beril abla? Bunların hepsi bize mi? İstediğimizi alabilir miyiz?
- Tabi ki güzelim hepsi sizin. İstediğinizi alın.
- Bizi tekrar görmeye gelirsin abla, değil mi?
- Gelirim tabi, siz bu ülkenin umudusunuz. Sizi görmeden yapamam ki ben. Hadi bakalım size getirdiğim hediyeleri açın. Bakalım beğenecek misiniz?
Heyecanla paketleri açışlarını seyrettim. Çocuksu sevinçleri o kadar güzeldi ki... Çok masum, çok güzellerdi... Evet anne ve babalarının olmaması zordu onlar için. Küçücük yaşlarıyla derin acılara göğüs geriyorlardı. Ben şu an bile onlardan çok daha büyük olmama rağmen ailemi kaybetsem ne yaparım, bu acıya nasıl katlanırım, bilmiyorum.
Ama onlar, el kadar ufakken böyle şeyler yaşamışlardı. Onlar da isterdi anneleri babaları yanlarında olsun, onları parka pikniğe götürsün... Kardeşleri, arkadaşları olsun isterlerdi. Kiminin ailesi olmadığı için buradaydı, kimi ise ailesi tarafından terk edildiği için...
Onlarla oyunlar oynar, masallar anlatırken bir yandan da yaşadıkları hayatı nasıl daha iyi hale getirebilirim diye düşünüyordum. Sevgiye muhtaç çocuklardı hepsi. Geldiğimi gördüklerinde gözleri parlamıştı. Herhangi biri onları ziyarete geldiğinde çok mutlu oluyorlardı. Onları ara ara ziyaret edip ihtiyaçlarını karşılayabilirdim. En önemlisi onlara sevgimi verebilirdim. En önemlisi buydu. Anne baba sevgisi görmemiş çocuklara sevgi, şefkat göstermek...
Sonunda miniklerimle vedalaşmış, evime gelmiştim. Evdeki son kontrolleri yaparken bir yandan da müzik dinleyerek şarkıya eşlik ediyordum. Aslında bugün Erdem amcalarla vedalaşmak isterdim fakat onları bir arada görmek demek Ayaz'la karşılaşmak demekti ve bunu hiç istemiyordum. Bu yüzden Erdem amcayla sadece telefonda konuştum. Bir iki kişiyi daha arayarak gideceğimi haber verdim. İşte şimdi bavulumu hazırlayabilirdim.
****
Kollarımın arasındaki yeğenimin kokusunu derince içime çektim. Onu o kadar çok özlemiştim ki... Yeğenim bu hayattaki en değerli varlıklarımdan biriydi. Sakarya'ya geleli iki saat olmuştu ve ailem elimdeki yüzüğü sorgulasalar da yeğenim beni karşısında görür görmez kollarıma atladığı için sessiz kalmayı seçmişlerdi. Aslında onlara Zafer'den bahsetmiştim. Hatta ailelerimiz tanışmıştı fakat işleri birden resmiyete dökmemiz onları şaşırtmıştı. Gerçi ben de böyle bir teklif almayı beklemiyordum.Ailem Zafer'i her ne kadar sevmiş olsa da sevdiğim adamın mesleği onları şüpheye düşürüyordu. Sanırım bu yüzden işleri yavaştan resmiyete taşıma çabamızı hoş karşılamamışlardı. Yaman uyuduktan sonra bizi büyük bir tartışmanın beklediği kesindi. Bu tartışmadan kaçmaya çalışsam da korkunun ecele faydası yok diye düşünerek Yaman'ı uyuttum. Salona geri döndüğümde tekli koltuğa yerleştim ve son olanları anlattım. Tabi bu yaz kız isteme ve nişanı yapmayı düşündüğümüzü de eklemeyi unutmadım.
- Bak kızım Zafer'i gerçekten sevdim. Büyüklerine saygılı, efendi, dürüst bir adam olduğunu kanıtladı bizlere. Fakat adam asker. Sen kendin dedin zorlu ve bazen uzun süreli görevlere katılıyor, canını tehlikeye atıyor diye. Siz görüşmeye başladığınızda ben Zafer'i karşıma alıp konuştum. Bana her an görev emri gelebileceğini, kolay görevlere gitmediğini, gecesinin gündüzün olmadığını anlattı. Belki de bir gün bir göreve gidecek kör bir kurşun isabet edecek ve şehit olacak. Sen bunu kaldırabilir misin? Ya çocuklarınız olursa? O sabilere yazık değil mi? Eğer onunla evlenirsen yalnızlıkla baş etmek zorundasın. Hasretle, özlemle, yalnızlıkla dolu bir hayat süreceksin belki de. Çocuklarınız olursa tüm etkinliklerine sen gideceksin. Babaları her aktivitede yanlarında olamayacak. Çocukların çoğu şeyiyle sen ilgileneceksin. Tek başına mücadele vermek zorunda kalacaksın. Tüm bunları düşündün mü? Bir gün kapına ambulansla askeri aracın dayanma ihtimaliyle baş edebilecek misin?
- Babam bak ne söylesen haklısın. Ama sen bir şeyi unutmuşsun. Ölüm hepimiz için var. Nereden belli benim Zafer'den önce hayata gözlerimi yummayacağım? Kapına askerler dayanırsa ne olacak diyorsun, evet çok ağlarım çok üzülürüm ama başım dik bir şekilde toparlanmasını da bilirim. Çünkü ben biliyorum ki askerlerimiz eşimin kanını yerde bırakmaz, mutlaka intikamını alır. Çocuklar diyorsun, ne olmuş sanki? Varsın ben gideyim tüm aktivitelerine. Rabbim korusun ama şehit çocukları olurlarsa da ben aslanlar gibi büyütürüm onları. Sizler, Zafer'in ailesi, dostlarımız yeter bana. Hem ben zaten çalışan bir kadınım. Kendi paramı kendim kazanıyorum, her türlü bakarım çocuklara. Eşimi kaybetsem dahi yitip gitmem baba, anlıyor musun beni? Hem asker yari olmak herkesin harcı değildir, cesaret ister. Ben o cesareti kendimde bulabiliyorsam siz de bana destek olun, lütfen. Kendin bizzat tanıştın onunla. Nasıl bir yiğit olduğunu gördün. Az önce kendin övdün onu. Bu zamana kadar hayatımın her anında yanımda oldunuz, şimdi de desteğinizi bekliyorum. Sizlerden destek beklemeyeceğim de kimden bekleyeceğim? Ailemsiniz siz benim. Lütfen kabul edin bu evliliği.
- Emin misiniz birbirinizden? Sevginizden? Evlenip kısa süre sonra boşanacaksanız değmez o kadar masrafa. Hele bir de evliliğiniz iyi gitmezse sakın evliliğinizi kurtarmak için çocuk sahibi olmayın annecim, tamam mı? Hiçbir çocuk kavganın, gürültünün olduğu, ebeveynlerinin tartıştığı bir evde dünyaya gelmek istemez. Onlara iyi bir gelecek veremeyecekseniz, onları sevemeyecekseniz asla böyle bir şey yapmayın. Ayrıca bakabileceğiniz kadar çocuğunuz olsun. Çok çocuğunuz olup sefalet içinde büyüyeceklerine tek çocuğunuz olsun ama güzel bir şekilde yetişsin.
- Annem biz birbirimizden elbette eminiz. Birbirimizi çok seviyoruz, farkındayız evlilik zor bir müessese. Fakat altından kalkabiliriz. Çocuk meselesine gelince zaten bu konuda bilinçli bireyleriz biz. Merak etmeyin, Allah izin verir de çocuklarımız olursa onlar için en iyisini yapmaya çalışacağız. Kabul ettiniz mi evliliği, siz bana onu söyleyin şimdi.
- Eh her şeyi enine boyuna düşündüyseniz yazın yüzüklerinizi takalım o zaman.
- Oh be sonunda! Şu kelimeleri duymak için ecel terleri döktüm burada.
Annemle babama sıkıca sarılıp yanaklarını öptüm. Bir an gözlerim yengemle kesişti. Buruk bir tebessüm vardı yüzünde. Kendi evlilik süreçlerini hatırlamıştı sanırım. O da isterdi sevdiği adamdan ailesine bahsetmeyi, sevdiğini elinden tutup ailesiyle tanıştırmayı. Fakat yersiz korkular ele geçirmişti onu.
Selçuk amcanın çok sert bir tepki vereceğini düşünmüş, evliliklerine onay vermeyeceği korkusu düşmüştü yüreğine. Ama Selçuk amca burnu havada olan biri değildi. Kızı kimi seçerse seçsin derin bir araştırmadan sonra onay verirdi kızına. Ama yengem bunu düşünememişti. Bu yüzden de acele bir evlilik süreci olmuştu onlar için.
Ben bu hayatta, her zaman seçimlerimiz doğrultusunda bir şeyleri yaşadığımızı düşünürdüm. Onlar çareyi kaçmakta bulmayıp, mertçe yengemin ailesinin karşısına çıksalardı bizler nezarethaneye düşmeyecek, babam yumruk yemeyecek, ben şiddetli bir panik atak krizi geçirmeyecek ve onlar da hızlı bir evlilik hazırlığı içine düşmeyeceklerdi. Düğün aceleye geldiği için yengemin istediği çoğu şey olmamış, birçok şeyden feragat etmek zorunda kalmışlardı.
Bu yüzden bana olan buruk bakışlarını es geçerek odama ilerledim. Hemen Zafer'e olanlar hakkında mesaj attığımda uzun süreli bir mesaj trafiğine başlamış bulunmuştuk.
****
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ah Canım Sevgilim (TAMAMLANDI)
General FictionBeril YÜCESOY; her şey üniversiteyi şehir dışında kazanmasıyla başlamıştı. Onu büyük bir acıya götürecek olan olaylar silsilesi ikinci sınıfın başlarında kapısını çalmıştı. Kapıyı açmaması ise imkansızdı... Ayaz KORKMAZ; sözleri vardı onun. Geç gele...