2 yıl sonra
Zafer YAMAN
Geçen iki yılın ardından sonunda düğünümüzü yapacaktık. Kına iki gün önce, Sakarya'da yapılmıştı. Yarın ise Ankara'da düğünümüz olacaktı. Son kontrollerimizi yapmıştık. Hiçbir eksik yoktu. Bizimki abartılı düğünlerden değildi. Düğüne aşırı masraf yapacağımıza, balayında dolu dolu bir haftalık tatil yapmak istemiştik.
Aslında iki yıl önceki olay olmasaydı geçen yıl evlenmiş olacaktık fakat insanın tanıdığı biri ölünce üstüne dalga geçer gibi düğün yapmak istememiştik. Ayaz'ın katilleri yakalanmıştı. Askerlerimiz ağır operasyonlar da geçirseler hayata tutunmayı başarabilmişlerdi. Ömer Eren'e ise babaannesi bakıyordu. Arada sırada yanına gidip sohbet ediyorduk onunla.
Ömer Eren, Beril'le beni ölen anne ve babasının yerine koymuştu. Ona uygun bir dille anne ve babası yerine geçemeyeceğimizi anlatmalıydık. Çünkü ölmüş bile olsalar, Ömer Eren'in bir anne babası vardı. Hiç kimse yerlerini dolduramazdı. Biz en fazla abla ve abisi olurduk o kadar.
Beril'le birlikte Selçuk amcanın evine geldik. Bize kapıyı açan kişi Serpil teyzeydi - Selçuk amcanın eşi-. Kucağında da Ömer Eren vardı. Ömer Eren altı yaşındaydı artık. Bu sene ilkokula başlayacaktı.
- Hoş geldiniz çocuklar, hadi girin içeri.
- Hoş bulduk Bahar teyze.
Birlikte içeriye girdiğimizde önce sıradan konuşmalar geçti hepimizin arasında. Rutin konuşmalar sonrası Ömer Eren bizi odasına götürüp oyuncaklarını göstermek istedi. Onun ellerinden tutarak odasına geçtik. Sanırım en uygun zaman tam da şu andı.
- Ömer Eren?
- Efendim?
- Seninle bir şey konuşmak istiyorduk Zafer abinle birlikte.
- Olur konuşalım da ne konuşacağız ki?
- Son günlerde seni ziyarete geldiğimizde bize abi ve abla demediğini fark ettik yakışıklı. Neden bize farklı şekilde seslenmek istedin?
- Çünkü anaokulunda herkesin anne babası var. Onlar hep çocuklarını almaya geliyorlar. Sizde birkaç kez beni okuldan almaya geldiniz. Benim anne babam olsanız olmaz mı?
- Aslanım senin zaten kendi annen baban var, yanında olmasalar bile. Biz onların yerine geçemeyiz ki.
- Ama herkesin anne babası yanında benimkiler niye yok? Ben de onları istiyorum. Beni okuldan alsınlar, birlikte ödev yapalım, oyun oynayalım, pikniğe gidelim... Ben onları çok özlüyorum.
Ömer Eren ağlaya ağlaya söylemişti bunları. Zafer onu hemen kucağına aldı.
- Onlar da seni çok özlüyorlar. Yanında olmayı çok isterlerdi. Seni bırakmayı hiç istemiyorlardı ama bırakmak zorunda kaldılar. Hem bak senin yine de ailen var. Hem de kocaman bir aile... Deden, babaannen, amcan, anneannenler, aile dostlarınız, arkadaşların... Senin etrafında bir sürü insan var. Hadi bırak ağlamayı paşam, annenle baban seni böyle görmeyi hiç istemezdi.
- Onlar beni görüyor mudur?
- Görüyordur tabi.
- O zaman ağlamayayım ben. Annem de babam da üzülmesin. Sizi çok seviyorum, asla unutmayın bunu olur mu?
Pencereden gökyüzüne bakarak konuşmuştu...
- Sana bir hediyem var yakışıklı.
- Neymiş, neymiş? Hemen ver hediyemi Beril abla. Çok merak ettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ah Canım Sevgilim (TAMAMLANDI)
Aktuelle LiteraturBeril YÜCESOY; her şey üniversiteyi şehir dışında kazanmasıyla başlamıştı. Onu büyük bir acıya götürecek olan olaylar silsilesi ikinci sınıfın başlarında kapısını çalmıştı. Kapıyı açmaması ise imkansızdı... Ayaz KORKMAZ; sözleri vardı onun. Geç gele...