Oy sınırı: 122
Yorum sınırı: 365Ertesi sabah, yorgunlukla uyanmıştım. Göz kapaklarım sanki yapıştırıcı ile birbirine yapıştırılmış gibi hissediyordum. Şakaklarımdan yükselen ağrı mutsuzca inlememe sebep olurken yatakta doğruldum.
Ellerimdeki sargıları çözüp düzgünce bıraktıktan sonra rutin işlerimi halletmek üzere banyoya ilerlemiştim.
Çok geçmeden işim bittiğinde tekrar odama döndüm. Formalarımı ve okul gömleğimin üstüne toz pembe bir hoodie giydim. Sargılarımı bıraktığım yere dönerek becerebildiğim kadar tekrar sardım ve ağlamaktan berbat görünen göz altlarımı birazcık kapatıcı ile kapatmaya çalıştım.
Ardından derin bir nefes verip odamdan çıkarak merdivenlere yönelmiştim. Mutfağa girip masaya oturdum. Her ne kadar canım bir şey yemek istemese de Sun Mi Hanım'ın zorlamasıyla birkaç lokma atıştırdıktan sonra evden çıktım.
Okul yolu da her zamanki gibiydi. Sehun hyung moralimin bozuk olduğu haberini ve dün olan olayları Sun Mi hanımdan öğrenmiş olacaktı ki yol boyu beni neşelendirmeye çalışmıştı. Hoş, işe de yarıyordu sanırım, en azından artık gülümsüyordum.
Okula geldiğimizde ona veda ettim ve çantamı alarak bahçeye girdim. Yavaştan herkes gelmeye başlamıştı. Bahçe çok olmasa da doluydu çünkü. Kimi arkadaşıyla, kimi sevgilisiyle banklarda oturuyordu. Bense etrafa kısa bir göz attıktan sonra hızlanmış ve okula girmiştim.
Merdivenleri çıktım, sınıfımın olduğu kata geldiğimde ise ilk önce dolabıma uğrayarak birkaç bir şey bıraktım ve ilk ders için fizik defterimi aldım.
"Aynen, ben buna gittim Chan seni aldatıyor dedim. Hemen ayrılmış, duyduğuma göre sorgulamamış bile."
"Kızım senden korkulur."
"Aman bana ne? Bir lafla hemen sevgilisini terk ediyorsa gerçekten sevmiyor demektir. Sıra bende."
Yanımdaki kızların konuşmasına kulak misafiri olduğumda ağzımın şaşkınlıkla açılmasına engel olamadım. Tanrı aşkına neler çeviriyorlardı böyle?
Dolabımı kapatıp arkalarından baktım. Bizim sınıftaki Micha ve Sunhee'ydi. Aslına bakarsanız böyle şeyler beklenebilecek tiplerdi. Kafamı iki yana sallayıp cıkcıklayarak arkalarından sınıfa girdim ve sırama oturdum.
Defterimi sıranın üstüne çıkardım ve genelde her zaman yaptığım gibi dirseğimi defterin üzerine, çenemi de elime yaslayarak etrafı izlemeye başladım.
Gözlerim anında en yakın arkadaşımı bulmuştu. Felix de benimle aynı pozisyondaydı ancak o bakışlarını tek bir kişiye sabitlemiş, hayaller alemine dalmıştı. Hafifçe tebessüm ettim buna karşılık. Ardından önünde oturan Hyunjin'e kaydı bakışlarım. Diğer arkadaşlarıyla sohbet ediyordu.
Tekrar dönüp birkaç sıra önümde, daha demin konuşan kızlara baktım. Micha, miniye çevirdiği okul eteğini düzeltiyor; Sunhee'ye güzel gözüküp gözükmediğini soruyordu. Arkadaşından onay aldığında ise göğüslerinin altında biten kahverengi, parlak saçlarını geriye atarak duvar kenarına doğru yürüdü.
Bangchan'ın yanına geldiğinde durdu ve bakımlı olduğu ta buradan belli olan işaret parmağıyla omzuna dokundu. Bangchan, Changbin ile konuşmayı bırakıp merakla kafasını kaldırarak ona kimin dokunduğuna baktı. Micha gülümsedi ve bir şeyler söyledi.
Sınıf çok gürültülü olduğu için ne söylediğini duymamamıştım ancak orta sırada oturan Wonpil'in onlara olan bakışlarını yakalamıştım.
Oflayarak başımı sıraya yasladım. "Neden böyle şeyler hep beni buluyor?"
Buna kayıtsız kalamazdım. Micha resmen Bangchan'la yakınlaşabilmek için Wonpil ile aralarına girmişti. Ancak ne yapmam gerektiğini de bilmiyordum. Wonpil'e söylesem bana inanır mıydı?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hi Diary! / Chanmin
Fanfiction(TAMAMLANDI.) Seungmin, monoton hayatının lisesinin tuvaletinde tamamen değişeceğini nereden bilebilirdi ki? -