(28)

2.9K 442 446
                                    

Önceki bölümü okuduğuna emin ol. Düzenli bölüm atıyorum ama yorum sayısı çok az. Böyle giderse valla siktir ederim söylim

"Seungmin?"

"Seungmin bu kapı neden kilitli?!"

Kapı kolunun bir aşağı bir yukarı hızlı hızlı hareket etmesinden dolayı çıkan rahatsız edici sesle yerimde kıpırdandım.

"Seungmin!?" Sabah sabah annem yine niye bağırıyor diye düşünürken birden yanımda bir beden olduğunu hatırlamıştım. Gözlerimi ışık hızında açtım ve yerimde doğrulmaya çalıştım. "Chan." Hemen fısıldayarak, sevgilimi uyandırma girişimlerine başladım. Hem omzunu dürtüyordum hem de annemin giderek yükselen sesine karşı dudaklarımı dişliyordum. "Chan, uyansana."

Sonunda gözlerini araladığında "Annem." dedim korkuyla. Yeni uyandığı için sersem gibiydi ama kapımın önünde bağıran kadını duyduğunda kendine gelmişti. "Günaydın bebeğim." diyerek dudaklarıma ufak bir öpücük bıraktı. "Chan, kalksana ya!" Hala bana sarılmaya çalışıyordu. Sonunda onu kendimden ayırabildiğimde hızla kapıma koştum. Sevgilim de bu sırada odamdaki banyoya girmişti. Kapının kilidini hızla açıp sinirden suratı kızaran anneme baktım. "Anne." dedim yeni uyanmış süsü vermeye çalışıp.

"Kapıyı neden kilitledin ve açman neden bu kadar uzun sürdü?"

Chan'ın ağzından

"Kaplumbağa deden, gerizekalı kadın." Elimi dağınık olduğunu bildiğim saçlarıma atıp karıştırırken söylendim. İçerideki konuşmaları duymaya çalışsam da hala tam ayılamamıştım ve esnememe engel olamıyordum. Saatin kaç olduğundan emin olmasam da güneş sanki yeni doğmuş gibiydi.
Banyoda olduğumdan etraf karanlıktı, bu yüzden kulağımı kapıya tekrar yasladım.

"Özür dilerim anne. Siz geçenlerde yokken kilitlemeye alıştım sanırım öyle unutuvermişim."

"Akıllı sevgilim." Kendi kendime güldüm, Seungmin'in annesi birkaç bir şey daha söyleyip yalanına inanarak gitmişti. Zaten çok geçmeden yaslandığım kapı hareketlendi. "Chan." Seungmin kafasını içeri uzattığında onu bileğinden yakalayıp yanıma çektim ve kapıyı tekrar kapattım. Kollarımı ince beline sıkıca sarıp kafamı boynuna gömdüm. Şu dünyada koklamak için canımı verebileceğim tek yer burasıydı. Boynuna birkaç öpücük bıraktığımda kıkırdadı ve elleriyle saçlarımı sevdi. "Gitmem lazım." dediğinde kaşlarımı çattım. "Ama bugün pazar. Öğlene kadar uyuman gerekmiyor mu?"

"Keşke ama annemi biliyorsun."

Hay ben senin anneni...
Hafifçe geri çekilip gözlerimin karanlığa alışmasıyla seçebildiğim yüzüne baktım. Ardından eğilip önce alnına sonra burnuna en son da dudaklarına küçük öpücükler kondurdum. "Birkaç saat sonra görüşeceğiz zaten. Çocuklarla doğum günümü kutlayacağız." Yani beni de çağırıyordu. "Sen de sizinkileri alıp gel. Ama Hyunjin'le Felix'e söyleme, onlar sadece üçümüz olacağız zannediyorlar. Ha, hediye falan alacağım diye uğraşmasınlar sadece birlikte olalım diye çağırıyorum."

Hızlı hızlı konuştuğunda dayanamayarak bir kez daha öptüm. Ne ara bu kadar aşık olmuştum anlayamıyordum ancak bundan şikayetçi olduğum söylenemezdi. "Sana mesaj atarım konumu." dedi, ben de onu başımla onayladım. Birbirimize veda ettikten sonra dün geldiğim gibi penceresinden Çınar ağacına ulaşıp yere indim. Yukarı bakıp penceredeki sevgilime göz kırptığımda güldü. Evin önünü kontrol ettikten sonra da bahçeden çıkıp kendi evime doğru yürümeye başladım. Bu sırada telefonumu çıkarıp bizimkilere de haber vermiştim çünkü hazırlanmaları uzun sürerdi.

Hi Diary! / ChanminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin