(33)

2.6K 395 244
                                    

Önceki bölümü okuduğuna emin ol. Oy verip yorum yapmayı unutma lütfenn

Bugün erken uyandım. Gözlerimi açtığımda odaya giren güneş ışığı hafifçe vurduğu yerleri ısıtıyordu. Esnedim ve sağ tarafıma doğru döndüm. Chan, sırt üstü yatıyordu. Tek elinin tersini alnına yaslamıştı. Diğer kolu ise benim boynumun altındaydı. Onun yüzünü gördüğüm her an olduğu gibi suratıma bir gülümseme yayıldı.

Aralık dolgun dudakları, belirgin çene hattı, kapalı gözlerinin ardındaki siyah kıvırcık saçları... Hepsi bana sunulmuş birer lütuftu. Kelimelerle anlatamayacağım kadar çok seviyordum onu. Yanımdan hiç ayrılmasın istiyordum. Beni hiç bırakmasın, seksen yaşıma kadar.

Hafifçe ona doğru kayıp kafamı göğsüne yasladım ve sarıldım. Uyuyor olsa da anında bana dönerek alnında beklettiği kolunu etrafıma sardı. Böylece daha çok sokuldum ona gülümsemem büyürken. Temiz kokusu burnuma dolduğunda hemen önümdeki köprücük kemiğinin altına ufak bir öpücük bıraktım. O uyanana kadar öylece bekledim.

Sonunda kıpırdanmaya başladığında yüzünü görebilmek için hafifçe geri çekildim. İlk önce gözlerini yavaşça araladı hemen sonra benim ona baktığımı görünce yüzüne mahmur bir gülümseme yayıldı. Etrafımdaki kollarını sıkılaştırıp burnunu saçlarıma sürttü. "Günaydın." dedim omzunu öpüp. "Günaydın." diye cevap verdi. Boğuk sesi saçlarımın arasına bıraktığı öpücükten sonra duyuldu.

"Bugün ne yapmak istersin?" Dedi hafifçe geri çekilip. Biraz düşündükten sonra dudaklarımı birbirine bastırdım. "Lunaparka gidelim." diye söylediğimde güldü. "Tamam, gidelim."

Bugün, sınavdan tam bir ay önceki hafta sonuydu. Bugünden sonra ders çalışmamızı iyice artıracağımız için bugün hiçbir şey düşünmeyip stres atarak eğlenmek istiyordum. Onun da benimle aynı fikirde olması içimi rahatlattı.

Birazcık daha yatakta oyalandıktan sonra Chan'ın annesinin bizi uyandırmaya gelmesiyle kalktık. Hep birlikte güzel bir kahvaltı yaptık. Jeongin'in yemekte elinde sürekli telefon olması ve ailesine çaktırmadan gülmesi benim gözümden kaçmamıştı. Sanırım tavsiyemi dinlemiş ve Hyunjin'le bir denemeye karar vermişlerdi. Bunu en kısa zamanda arkadaşıma sormalıydım.

Kahvaltımızdan sonra birazcık evde vakit geçirmiştik. Bir aksiyon filmi izlemiş ve film, oyuncular hakkında Chan'la sohbet ettik. Yavaştan karnımız acıkmaya başlayınca ise hazırlanıp çıkmıştık evden.

Yolda yan yana yürürken usulca elimi tuttu. "Ne yiyelim?" diye sordu.
"Benim istediğim yere gittiğimize göre, ne yiyeceğimizi de sen seç." dedim. Gülümsedi, yanaklarında beliren çukurlara gözlerim takıldı. Uzanıp bir kez öptüm dayanamadan. Etrafta pek kimse olmadığı için rahattık ikimiz de.

"O zaman..." dedi biraz düşünerek. "Seni sevdiğim bir yere götüreceğim."
Adımlarını hızlandırdığında elini daha sıkı tuttum. Önce otobüse bindik, yaklaşık on beş dakika sonra da inmiştik. Etrafta bir sürü dükkan vardı. Oldukça kalabalık olan bir yerdeydik; sokak yemekleri satanlar, balık pazarı. Hepsi buradaydı.

Merakla önümde yürüyen bedenini takip ettim. En sonunda küçük bir dükkana girmişti. Klasik tahta masalar etraftaydı. Duvarlarda asılı balık ve deniz fotoğraflarından buranın bir balık restoranı olduğunu anlamam uzun sürmedi. Yosun şeklindeki süslemeleri de saymazsam olmaz.

Masalardan birine karşılıklı oturduk. Önümüzdeki menüyü açmadı bile, gelen garson kıza siparişini verirken parlayan gözlerine güldüm. Ben de açtığım menüyü geri kapattım ve onunla aynı şeyden istediğimi söyledim. Kız onaylayıp siparişimizi ve menüleri aldıktan sonra gitti. Chan da bana döndü.

Hi Diary! / ChanminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin