(19)

5.3K 772 1.3K
                                    

Yorum sınırı: 500

İyi okumalar cnm 🫶 bi de oy ver hade

"Felix yeter!" Sırılsıklam olan saçlarımı geriye atıp gülerek koşmaya devam ediyordum.

Bu sabah, erkenden kalkıp tura katılmış, tarihi birkaç müze ve mağara gezdikten sonra tekrar otele dönmüştük. Akşam yemeğinden sonra ise parlak zekalı arkadaşlarımın fikriyle neredeyse tüm okul otelin bahçesinde su savaşı yapmaya karar vermiştik.

"Seungmin!" Arkadaşımın gizlice arkasından gelip sırtından içeri elimdeki su şişelerinden birini boşaltarak kaçtım. Felix ise ayaklarını yere vurarak çığlık çığlığa peşimden gelmeye başlamıştı. Koşarken üstüme yapışan tişörtümü düzeltmek adına parmaklarımla tuttum.

Nefes nefese göl tarafına koşmaya başladım. Etrafımdaki herkes sırılsıklamdı. Kahkahalar havada uçuşuyor, tanıdık tanımadık herkes birbiriyle eğleniyordu.

Milleti incelemeye dalmışken biraz da önüme baksaydım şu an her şey çok daha güzel olabilirdi. Çünkü sert birisine çarpmıştım. "Ah." Burnumu tutup kafamı kaldırdığımda ıslaklık açısından benimle hiçbir farkı olmayan Bangchan'la göz göze gelmiştik.

Biz şaşkınca birbirimize bakarken "Seungmin, öldün sen!" nidaları arkamızda belirdi. Ben arkamı dönüp Felix'in ne kadar yakında olduğuna baktım, Bangchan'ın bakışları da benimkileri takip etti.

Ardından ani bir hareketle bileğimi kavrayıp bedenimi gölün etrafındaki dev kayalardan birinin arkasına çekti. Yere oturduk ve sessizce bekledik.

O an onu inceleme fırsatı bulmuştum. Islak siyah saçları gözlerinin önüne düşüyordu. Soğuktan olsa gerek, yüzü ve dudakları kızarmıştı. Onu incelediğimi fark ettiğinde hafifçe gülümsedi. Böylelikle mezarım olması için her şeyi yapabileceğim gamzeleri görüş açıma girdi.

Onu incelemeyi bırakıp gözlerimi kaçırdım. Felix'in adım sesleri yaklaştıkça geriliyordum. Saklandığımız kaya küçük olduğu için istemsizce Bangchan'a biraz daha yaklaştım.

Gözlerimiz tekrar buluşunca nefesimi tuttum çünkü yüzlerimiz çok yakındı. Ayrıca Felix de giderek bize doğru yaklaşıyordu. "Hey! Felix!"

"Lan! Hyunjin siktim ebeni!" Birkaç bağırıştan sonra gittikçe uzaklaşan seslerle rahatlamıştım. Ancak içinde bulunduğumuz durum aklıma dank ettiğinde tekrar gerilmeden duramadım. Bangchan, yüzündeki sırıtışı büyütmüştü. Bense tam yerimden kalkacaktım ki ıslak kıyafetlerim sayesinde buz gibi olan tenimde aynı şekilde soğuk parmaklarını hissettim.

Elini ıslak tişörtümden içeri sokmuş belimi okşuyordu ve ben tam anlamıyla kaskatı kesilmiştim. Bakışları gözlerimden yakınında olan dudaklarıma kaydı. Yüzüme doğru eğilirken alnındaki ıslak tutamlarının ucundaki ufak bir damla dudaklarıma düştü. Yüzüme o kadar yakındı ki dudakları arasından firar eden sıcak nefesi benim dudaklarımı ısıtıyordu.

Titriyordum, elleri altında zangır zangır titriyordum. Soğuktan mıydı, ıslak olduğumdan mıydı yoksa beni öpmek üzere olmasından mıydı, anlayamıyordum. Bu sefer kaçışımın olmadığını varsayarak gözlerimi sıkıca kapatmıştım ve dudaklarımda hissedeceğim baskıyı bekliyordum. Kalbim sanki dışarı fırlayacakmış gibi atıyordu.

"Hasta olacaksın." Ancak o baskı gelmemişti. Tam tersine bunu söyledikten sonra hafifçe geri çekilmişti. Sıcak nefesi kaybolduğunda ağlamak istedim. Beni öpmesi için yalvarmak istedim. Hiçbirini yapmadım. Keyifli gülüşü dudaklarında yer edindiğinde gözlerimi açtım.

"Burnun kızarmış, acıyor mu?" diye bir soru yöneltti. Utandığım için kızarmış olmalıydı ama bunu ona söylemedim yalnızca başımı iki yana salladım. Yüzüne bakamıyordum bile. Belimdeki ellerinden birini çeneme çıkardı ve yüzümü kendine çevirdi. Böylelikle bakışlarımız tekrar birleşmişti. Ani bir hareketle burnumun ucunu öptü.

Hi Diary! / ChanminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin