(8)

6.4K 923 805
                                    

Oy sınırı: 110
Yorum sınırı: 360

"B-bangchan."

Çatlayan sesimle konuştuğumda yere, önüme çöktü. "Sorun ne? Neden buradasın bu halde?"

Ne diyecektim ki? Kendimi yaraladım diye annemden bir sürü laf işittim mi? Hayır, kalsın.

Sessiz kaldığımda tereddütle bir elini kaldırıp kucağımda birleştirdiğim ellerime koymuştu. "Hey, ağlama." Eğdiğim başımı hafif kaldırıp gözlerine baktım. Harelerindeki belirgin endişeyi görebiliyordum. Diğer elini kaldırıp yanağıma koydu ve gözyaşlarımı sildi.

"Buz gibi olmuşsun." Ayağa kalkıp üstündeki hırkayı çıkararak şort giydiğim için açıkta kalan bacaklarıma örtmüştü. Ardından yanımdaki salıncağa oturdu.

İkimiz de hiçbir şey söylemiyorduk. Burun çekiş seslerim aramızdaki sessizliği bozan tek şeydi ancak çok geçmeden konuşmuştu. "Buraya yakın mı oturuyorsun?"

"Hmhm." Başımı sallayarak onayladım ve ona döndüm. "Ya sen?"

"Ben de. Peki seni neden daha önce hiç görmedim?"

Pek fazla dışarı çıkmazdım çünkü. Okula da zaten arabayla gidip geliyordum bu yüzden normaldi. Ancak ona sadece omuzlarımı silkerek cevap vermiştim. Bunları anlatamayacak kadar bile yorgun hissediyordum.

Birkaç dakika böylelikle son bulmuştu. Daha sonra annemin odama girip odamda olmadığımı görünce ikinci bir sinir krizi geçirmesine sebebiyet vermek istemediğim için bacaklarımdaki hırkayı alıp ayaklanmıştım.

Chan'ın ağzından

Seungmin kalkıp elindeki hırkayı bana uzattığında ben de onunla birlikte kalktım oturduğum salıncaktan.

"Teşekkür ederim."

Kısık sesiyle konuştuğunda uzattığı hırkamı alarak bu sefer omuzlarına bıraktım ve önden yürümeye başladım. Ne tarafa gittiğimi bilmiyordum amacım onunla geleceğimi göstermekti.

"Evim o tarafta değil." Arkamdan gelen sesiyle durdum. Ardından arkama dönerek çoktan yürümeye başlamış bedeninin yanına gitmiştim koşar adım.

Birlikte karanlık sokaklardan yukarı doğru yürümeye başlamıştık. "Neden ağlıyordun?" Tekrar şansımı denedim fakat yine bir cevap alamadım. Aklımdan bütün kötü senaryolar geçiyordu ve bu hiç hoşuma gitmemişti.

O sırada gözlerim sol elindeki neredeyse yarısı açılmış sargısına gitmişti. Kaşlarımı çattım ve onu bileğinden tutarak durdurdum. Hiçbir şey söylemeden elindeki sargıyı düzgünce sarabileceğim kadar açtım. Ardından yavaşça sarmaya başladım.

Bakışlarını üstümde hissedebiliyordum ancak konuşmuyordu. Etrafımızda çekirge ve ara sıra öten baykuş seslerinden başka ses yoktu.

Sargısını sarmayı bitirip güzelce sabitledim ardından eğdiğim başımı kaldırıp yüzüne baktım. Ağladığı için kızarmış burnu ve yanaklarıyla o an gözüme savunmasız bir bebek gibi gözükmüştü. O da benim yüzümü inceliyordu, gözlerimiz buluştuğunda gülümsedim, o ise bakışlarını kaçırdı.

Ardından hala elini tuttuğumu fark ederek geri çekti ve yürümeye devam ettik.

"Annem..." dedi kısık bir sesle. Bu ona dönmemi sağlamıştı. Yavaş yavaş yürümeye devam ederken bakışlarımı profilinde gezdirdim. "Biraz fazla..." aradığı kelimenin ne olduğunu bilmiyormuş gibi duraksadı, kurumuş dudaklarını ıslattıktan sonra birbirine bastırdı.

Hi Diary! / ChanminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin