(4)

5.9K 891 1.1K
                                    

Oy verrrrrr

🏀•

Sabah olduğunda aynı rutinlerimi gerçekleştirip okul formamın üstüne çok açık bir pastel sarı hoodie giymiş, bu sefer vanilyalı parfümümü sıkmış ve merdivenlerden koşarak aşağı inmiştim. Çantamı kapının önüne bırakıp mutfaktaki Sun Mi hanımın yanına ilerledim.

"Saçların çok tatlı olmuş Seungmin!"

"Teşekkürler Sun Mi Hanım." Saçlarımı ince bir maşayla birazcık kıvırcıklaştırmıştım.

Sehun hyungı fazla bekletmemek adına hızlı bir şekilde yemeğimi yiyip ayaklandım. Beyaz converselerimi giydikten sonra çantamı da alarak evden çıktım. Siyah arabaya doğru ilerleyip neşeyle arka koltuğa oturdum.

"Günaydın Seung, ne bu neşe?"

"Ha? Bilmem ki mutlu hissediyorum sadece." Gülerek çalan şarkının sesini biraz daha açan hyungıma tebessüm ettim ve kafamı cama doğru çevirip yolu izlemeye başladım.

Çok geçmeden okula varmıştık. "Görüşürüz hyung."

Arabadan indim ve bahçede yürümeye başladım. Bakışlarımı yere çevirip gereksiz kimseyle göz göze gelmemek adına hızlı yürüyordum. Merdivenlere vardığımda derin bir nefes verdim ve kafamı kaldırıp çıkmaya başladım.

Sınıfa doğru ilerlerken koridorda Jisung ile karşılaşmıştım. Jisung'ı seviyordum. Tüm sevecenliğiyle kolunu omzuma attı ve birlikte havadan sudan konuşarak sınıfa girdik.

Sınıfa girdiğimde bakışlarım benden izinsiz direkt olarak sırasında oturan Bangchan'a kaymıştı. Tesadüfe bakın ki o da sanki hissetmiş gibi aynı anda bana döndü. Göz göze geldiğimizde anında kafamı çevirdim. Kalbim gerginlikle hızlanmaya başlamıştı. Öyle bir bakmıştı ki sanki kim olduğumu öğrenmişti veya ben tam bir paranoyak olduğumdan öyle hissetmiştim.

"Sonra görüşürüz Seungmin!" Jisung omzumu patpatlayıp kendi sırasına ilerlerken ona gülümsedim. Sonrasında cam kenarına ilerleyip yerime oturmuştum. Çantamı sıranın yanındaki askıya asarak derin bir nefes verdim. Bakışlarımı tekrar sınıfa çevirdiğimde Felix'in henüz gelmediğini görüp kaşlarımı çattım. O sırada birkaç sıra önde diğer arkadaşlarıyla oturan Hyunjin'le göz göze gelmiştik. Önce bana gülümseyip göz kırptı sonrasında sorgulayan bakışlarımın sebebini anlamış olacaktı ki gürültülü sınıfta işitmem için biraz sesini yükseltip  "Yoldaymış." demişti.

Böylelikle kafamı onaylarcasına sallayıp önüme döndüm ve dirseklerimi sıraya yaslayarak çenemi ellerime koydum. Çok geçmeden çalan zil ile birlikte Felix de gelmişti. Ardından da sınıfa giren hoca yüzünden uzaktan birbirimize attığımız öpücüklerimizle günaydınlaşmak zorunda kalmıştık.

"Şunu açar mısın?" Felix elindeki su şişesini yanında oturan Hyunjin'e uzattığında elimde açık olan paketin içindeki çubuk krakerlerden birkaç tanesini ağzıma attım. Bahçedeki banklardan birinde oturuyorduk. Tam önümüzde ise Minho, Bangchan, Changbin ve tanımadığım birkaç kişi basketbol oynuyordu. Öğle arasındaydık.

Changbin, basket topunu hızla Felix'e suyunu açıp vermiş olan Hyunjin'e attığında arkadaşım havada yakalamıştı. "Hyunjin gel lan, adam eksik."

"Canım istemiyor oğlum, maç yapmadan oynayın kendi aranızda." Hyunjin topu yerde birkaç kez sektirip tekrar Changbin'e attığında bakışlarım onun arkasında kalan Bangchan'a kaymıştı.

Alnından akan terleri gömleğinin koluyla yakalamaya çalışıyor ve hafif çattığı kaşları, nefes nefese olduğu için aralanmış dudaklarıyla arkadaşlarının konuşmasını dinliyordu. Yutkunarak hemen kafamı bizimkilere çevirdim.

Hi Diary! / ChanminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin