Önceki bölümü okuduğuna emin ol.
Her cuma gününü tekrar hi diary günü yapıyorum!!
Ertesi gün, annemin çok sevdiği(!) sesiyle güne başlamıştım. Odamın içi hala karanlık olduğundan uyanmakta zorlansam da esneyerek kendimi kaldırdım ve banyoma doğru ilerledim.
Işık gözlerimi acıtırken elimi yüzümü yıkayıp dişlerimi fırçaladıktan sonra tekrar odaya dönmüştüm. Dolabımın karşısına geçip siyah eşofmanımı, üstüme ise crop bir sweat giydim. Henüz güneş doğmadığından dışarısı soğuktur diye düşünmüştüm.
Ardından odamdan çıkarak merdivenleri indim. Annem, elinde iki havlu ve iki matarayla beni bekliyordu. İçimden küfürler ederek inmeye başladığım merdiveni bir gülümsemeyle bitirmiştim. "Günaydın anne." dedim içimden düşündüğüm alayı sesime yansıtmamaya özen göstererek.
Annem kısa bir günaydın mırıldandıktan sonra elindeki havlunun ve mataranın birini bana uzattı ardından spor ayakkabılarımızı giyerek evden ayrıldık. Kolumuzdaki akıllı saatlerden adım sayılarını ve saati kontrol ettikten sonra ilk önce yavaş tempoda yürümeye başladık.
İkimiz de sessizdik, yüzüme vurarak esen hafif rüzgarda yalnızca Bangchan'ı düşünmeye başlamıştım. Dün olanlar aklıma tekrar doluştuğunda sabah soğuğunda bile sıcakladığımı hissetsem de anneme belli etmiyordum.
Annemin adımları gittikçe hızlanarak koşuya dönüştüğünde ben de mecburen ona uyum sağladım. Anlaşılan günün geri kalanında bacak ağrısı çekecektim, düşüncesi bile suratımı buruşturmama sebebiyet verirken boynumdaki havluyla alnımdan akan bir ter damlasını sildim.
Uzun yollar boyunca koştuk birlikte. Yürüyüş yolunun en sonunda ise ufak bir tepeye tırmandık. Tamamen bittiğimi hissederken oradaki büyük bir taşın üstüne oturdum ve aydınlanmaya başlayan etrafı seyretmeye koyuldum.
Güneş, tüm güzelliğiyle ufkun ardından gözüktüğünde her yer turuncu ışıklarla kaplanmıştı. Bulutların arasından sızan ışık huzmeleri kızıl gökyüzünü aydınlatarak serin havaya eşlik ediyordu. Mataramdan birkaç yudum su içerken nefeslerimi düzene sokmuş ve muhteşem manzaranın tadını çıkarmıştım.
Ardından annemle birlikte tekrar eve döndük. Odama gidip hızlı bir duş aldıktan sonra saçlarımı kurutmuş ve okul formamı giymiştim. Formanın üzerine ise bu sefer pastel mor renkte, kollarında ve sol göğüs kısmında lavanta resimleri olan bir hoodie giydim, formamın yakalarını dışarı doğru çıkardım.
Isıtmaya bıraktığım maşayla saçlarımı kıvır kıvır dalgalandırdıktan sonra annemin aldığı çiçek kokulu parfümden sıkmış, dudaklarıma da çilekli parlatıcımı sürmüştüm. Sırt çantamı alıp odadan çıktım ve merdivenleri inerek mutfağa girdim. "Günaydın Sun Mi Hanım!"
Sabah yaptığım spor bile neşemi kaçıramamıştı, birazdan okula gidecek ve hoşlandığım çocuğu görecektim. Hızla masaya otursam da pek bir şey yemeden kalkmıştım. Beyaz nike ayakkabılarımı giyerek dışarı çıktım ve beni bekleyen arabaya doğru ilerledim.
"Selam Seung." Arka kapıyı açıp içeri bindiğimde söylemişti Sehun hyung. Gülümseyerek dikiz aynasından bakışlarımızı birleştirdim. "Merhaba Sehun hyung!"
"Nasılsın bugün?" Arabayı çalıştırıp bahçeden çıkarken sordu. Gülümsememi bozmadan kafamı camdan dışarı çevirdim etrafı izlemek adına. Ardından "İyiyim." diye cevapladım onu.
Sehun hyungın açtığı şarkılar ile geçen bir yoldan sonra okula varmıştık. Ona teşekkür ederek arabadan indim ve çantamı sırtıma aldıktan sonra bahçeye girerek binaya doğru yürümeye başladım. Yine her zamanki sabah tayfa yerlerindeydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hi Diary! / Chanmin
Fanfiction(TAMAMLANDI.) Seungmin, monoton hayatının lisesinin tuvaletinde tamamen değişeceğini nereden bilebilirdi ki? -