(32)

2.4K 402 311
                                    

Önceki bölümü okuduğuna emin ol. Oy ve yorum iyice düştü.

Seungmin'in ağzından

Duyduğum cümleyle gözlerimi büyüttüm. Babam mı demişti?

Derin bir nefes alıp bana doğru dönen Chan'ın elini sıktım. "Yalnız konuşmak istersen..." dediğinde kafamı iki yana sallayıp daha sıkı tuttum elini. İstemiyordum, yalnız olmak istemiyordum.

Daha sonra bakışlarımı annesine yönlendirdim. Dudaklarını birbirine bastırıyordu. Ona sıkıntı çıkmayacağına dair bir güven verememek göğsüme bir ağırlık gibi çöktü. Annemin gelmesi kadar kötü değildi durum. Yine de pek emin olamıyordum. Babamı işi yüzünden sık göremediğim için aramızdaki ilişki de o kadar iyi değildi.

Derin bir nefes daha aldım ve merdivenleri tamamen inip salona doğru yürüdüm. Kapıya vardığımda koltukta öne doğru eğilmiş oturan babamı gördüm. Adımlarım yavaşlasa da durmadı. Beni görür görmez hızla ayağa kalktı.

"Seungmin..." Bakışları yüzümden Chan'la birleşik olan ellerimize kaydı. Hemen ardından tekrar bana baktı ve birkaç adımda yanıma geldi. Elleriyle yüzümü avuçladı. "Tanrım...annen arayıp evden kaçtığını söyleyince ne kadar korktum." dedi. Yaklaşık bir haftadır evde değildi, olaylardan yeni haberi olmuş olmalıydı.

Başımı eğdim. Bu histen nefret ediyordum. Öyle olmasa da sanki suçlu benmişim hissinden. "Özür dilerim baba." dedim. Gözyaşlarım eline akmaya başladığında başını iki yana sallayıp sıkıca sarıldı bana.

"Hayır, Seungmin. Özür dilemesi gereken benim." dediğinde daha güçlü ağlamaya başladım. "Onca yıl..." Dedi. "Zor olmuştur senin için, yorulmuşsundur." Bunları birinin özellikle babamın sesli söylemesi sanki göğsümde biriken onca anıyı birden dışarı bırakmışım gibi hissettirdi. Chan'ın elini bırakıp babama sarıldım. Sonra bir kez daha özür diledi benden. Bu kadar ciddi olduğunu fark etmediği için.

Sonunda sakinleştiğimde ise hepimiz koltukta oturuyorduk. Burun çekişlerim devam etse de ağlamam durmuştu. Babam hemen yanımdaydı. "Eve gel demeyeceğim. Annenle konuştum, okulun da değişmeyecek."

Minnettar bir şekilde babama baktığımda gülümsedi bana cümlesine devam etmeden önce. "Annenle boşanıyoruz."

"Ne?" dedim şaşkınca. Hadi ama, bunu beklemiyordum. "Nasıl? Benim yüzümden mi?"

Sessiz kaldı, hemen ardından derin bir nefes verdi. "Aslına bakarsan doğrudan senin yüzünden değil. Sen şimdi bunu düşünme, derslerine çalış. Sınava çok az kaldı."

Başımla onayladım. Sınav stresinin yanında bir de bunlarla uğraşmak psikolojimi altüst etmişti zaten. Şu an bu habere sevinsem mi üzülsem mi emin olamamıştım. Babam bakışlarını benden çekip Chan'ın annesine yönlendirdi. "Size de çok teşekkür ederim. Böyle çat kapı geldiğim için de kusura bakmayın lütfen."

Chan'ın annesi anında ellerini salladı olumsuz anlamda. "Ah, hiç önemli değil." dediğinde babam ayaklandı. Bununla birlikte ben de onu takip ettim. Kapının önüne geldiğimizde bir şey hatırlamış gibi durdu. "Ah, doğru ya." dedi ve ceketinin cebinden telefonumu çıkarıp bana uzattı. Hemen ardından da cüzdanından bir kredi kartı verdi. "Harcamaların için. Annenle evleri ayırdıktan sonra tekrar konuşuruz seninle. Bir de evdeki eşyalarından birazını getirdim. Sun Mi Hanım, hazırlamış gerçi."

Kapıyı açtı ve hemen orada duran büyük valizimi gösterdi. "Teşekkür ederim baba. Gerçekten." Dediğimde saçlarımı okşadı. Bunu yapmayalı o kadar uzun zaman olmuştu ki gözlerimin tekrar dolmasına engel olamadım. Ancak hemen sonra kapıdan çıkan babama seslendim. "Baba, evleri ayıracaksanız Sun Mi Hanım ve Sehun hyung ne olacak?" dedim.

Hi Diary! / ChanminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin