(12)

5.2K 834 1K
                                    

Oy ver ve yorum yap lütfeeen :( bi de önceki bölümü okuduğuna emin ol
Insta: jinijinijiniret

"Ne işin var senin burada?" Sırıtan suratına karşı konuştuğumda elindeki anahtarı kaldırıp havada sallamıştı. Derin bir nefes verdim ve elimle gitmesini işaret ettim. "Yarın verirsin demedim mi? Git git!"

Henüz gece olmadığından ev halkının tümü uyanıktı. Gerginliğimin yüzüme yansımasını engelleyemezken alt dudağımı dişlerim arasına almıştım. Bangchan ise kafasını iki yana salladı. "O kadar yol yürüdüm, çok kabasın gel de al işte."

"Chan lütfen git, yarın alırım."

"Ya sen inersin ya da ben çıkarım." Ayağını Çınar ağacımın gövdesine yasladığında ellerimi aşağıya doğru iki yana salladım kafamla birlikte. "Tamam dur!"

Ardından geri çekilip içeri girdim. Odamın kapısını sessiz olmaya yüz kat özen göstererek yavaşça kilitledim ve ayağımdaki terlikleri dolabımdan aldığım bir çift spor ayakkabıyla değiştirdim. Tekrar pencereye doğru ilerleyip vücudumu dışarı attım. Şort giydiğim için ağacın dallarının bacaklarımı kesmemesine extra dikkat ederek tek tek dallara bastım. Bangchan'ın bakışlarını üstümde hissedebiliyordum.

En son basmam gereken birkaç dal kaldığında aşağıya baktım. Sırtı hala ağaca yaslı bir şekilde beni izliyordu. Avuç içlerim gereksiz bir şekilde terlemeye başlarken tekrar önümde döndüm ve sağ ayağımı aşağıya doğru uzattım.

Ancak beklediğim dalı ayağımın altında hissedememiştim. Bastığım yer kocaman bir boşluğa dönüşürken panikledim ve çığlık atmamak için dudaklarımı birbirine bastırıp sert zemini sırtımda hissetmek için kendimi hazırladım.

Ne var ki beklediğim şey olmamıştı. Belimde ve bacaklarımda hissettiğim kollarla sıkı sıkı kapattığım gözlerimi açtım. Bangchan'ın yüzü görüş açımdaydı. "İyi misin?" dedi üzerime eğilirken.

Hızlanan kalbim, iyi olmadığımı yüzüme vururken başımı onaylarcasına salladım ve beni yere indirmesine izin verdim. Ardından gülüşü doldurmuştu kulaklarımı. "Tırmanırken pek bir profesyonel gözüküyordun halbuki."

Omzuna vurdum hafifçe. "Anahtarımı ver de git." dedim elimi ona doğru uzatırken. Başıyla beni onaylayıp cebine geri koymuş olduğu anahtarımı çıkardı. Avucuma bıraktıktan sonra ufak bir teşekkür mırıldandım. Tam ona veda edip tekrar ağaca yönelmiştim ki müştemilattan gelen kapı kilidi sesiyle korkuyla gözlerimi açtım.

Bangchan da görmek için kafasını yan tarafa çevirmişti ama onu kolundan tutup hızla ağacın arkasına çekiştirdim. Göğsünden iterek sırtının ağaçla buluşmasını sağladığımda ben de hemen önünde duruyordum. Bir elimi omzuna yaslayıp destek aldım ve kafamı hafifçe sola eğerek müştemilattan kimin çıktığına bakmayı hedefledim. Sehun hyungın sarı saçları göz açıma girdiğinde ise hemen geri çekilmiş ve saklanmıştım.

"Neler-" Bangchan'ın konuşmaya başlamasıyla hızla sağ elimi ağzına kapattım. Bakışlarımla sessiz olmasını söylüyordum. O ise kaşlarını çatmıştı. Kafamı tekrar eğdiğimde Sehun hyungın tam başını buraya çevirdiğini görmüştüm. Resmen ışık hızında geri çekildim ve alnımı Bangchan'ın göğsüne yaslayıp nefesimi tutarak gözlerimi sıkıca kapattım.

Çok geçmeden uzaklaşan adım sesleriyle kaldırmıştım kafamı. Sehun hyung, arabaya doğru ilerledi ben de o gidene kadar arkasından izledim. Arabayı çalıştırıp bahçeden çıktığında ise derin bir nefes vermiştim. Bangchan, bir elini kaldırıp ağzındaki elimin bileğini tutarak indirmişti. O an fark ettim ne kadar yakın durduğumuzu.

Hi Diary! / ChanminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin