Önceki bölümü okuduğuna emin ol ve oy ver lütfen ayrıca yorum da yap yoksa üzülüyorum
"Seungmin uyan, geldik." Otobüsün dururken çıkardığı bas sese Hyunjin'in sesi eşlik ederken gözlerimi yavaşça aralamıştım. Esneyerek doğruldum ve sürekli yan durmaktan uyuşan boynumu sağa sola çevirip acısını hafifletmeye çalıştım.
Oturduğumuz yerden kalkıp otobüsten inen gürültülü kalabalığı takip ederek dışarı çıktık. Ben gözlerimi artan ışıkla birlikte tamamen açmaya çabalarken Hyunjin ikimizin valizlerini alıp yanıma gelmişti. Mor renkli valizimi bana doğru uzatırken ona teşekkür ettim ve kalabalığa bağırarak konuşma yapan Bay Park'ı dinlemeye koyuldum.
"Evet çocuklar, burası tatilimiz boyunca kalacağımız yer." Arkasında bir gökdelen edasıyla uzanan yüksek katlı oteli işaret etti. "Odalar üç kişilik. İsimlerinizi yazdırdıktan sonra kartlarınızı resepsiyondan alıp yerleşebilirsiniz. Bugünlük programımız boş. Oteli ve çevresini gezip görün. Yarın sabah saat yedide tam burada buluşuyoruz. İyi eğlenceler!"
Yaptığı konuşmada dikkatimi çeken tek şey söylediği -sabahın körü- saatti. Memnuniyetsiz mırıltılar çıkarmaya başladığımda yanımıza gelen birkaç kişiyle kafam dağılmıştı.
"Hey Hyunjin!" dedi Jisung. "Bizimle kalsana, odaya üçüncü lazım." Dediği şeyle anında arkadaşımın koluna yapıştım. "Olmaz!" dedim. Sesim biraz yüksek çıktığından bakışlar üstümde toplanmıştı, rahatsız ediciydi.
"Neden ya?" Jisung suratını astı. "Changbin diğer arkadaşlarıyla kalacakmış. Chan da geceleri uyumadığı için onunla kalınca ben de uyuyamıyorum ve gün boyu uykulu oluyorum." Cümlesinden sonra dikkatim dağılmış, gözlerim anında mahcup bir şekilde ensesini kaşıyan bedeni bulmuştu. "Geceleri uyumuyor musun? Neden?" Ağzımdan çıkanlara hakim olamadığım için sonrasında dudağımı ısırmıştım. Bangchan'ın bakışları beni bulurken omuz silkmişti sadece.
"Hadi ama Hyunjin tanımadığım biriyle kalmak istemiyorum." Jisung'ın büzdüğü dudaklarına Minho hızlıca bir öpücük bıraktığında yanaklarımın ısınmaya başladığını hissetmiştim. Hyunjin'in bakışları yüzümü buldu, izin ister gibi bir hali vardı. "İyi tamam, bari." dedim. Hiç istemesem de arkadaşımın kolunu bıraktım.
Felix yanımıza gelip kolunu omzuma attı ve sırıttı. "Eh, Chan da bizimle kalır artık."
Dediği şey tükürüğümün boğazıma kaçmasına sebep olurken öksürmemek için kendimi zor tutmuştum. "Değil mi Seungmin?" Felix bana doğru döndü. Bense "E hallettik o zaman." diyen Jisung'a ve Felix'e karşı hiçbir şey söylemedim. Anlaşılan benim kaçma planlarının sonu gelmişti.Hep birlikte otele doğru ilerlemeye başlamıştık. Ben en arkada annesini takip eden yavru ördekler gibi öndekileri takip ediyordum. Felix, otobüste Changbin'le oturduğu için mutlu olsa gerek yüzündeki parlak gülümsemeyle isimlerimizi yazdırdı ve aldığı üç kartı hepimize birer tane olmak üzere dağıttı. Sonrasında ise serin otelin içinde asansöre doğru yürümeye başladık.
Asansöre bindiğimizde sessizlik sürüyordu. Birkaç turistin yabancı dilde konuşmaları haricinde kimseden çıt çıkmıyordu. Valizimin tutmak için uzayan yerine kolumu koyup biraz eğilerek alnımı da koluma yasladım. Gerçekten uykum vardı ve odaya çıkar çıkmaz uyumayı planlıyordum.
Asansörün 'ding' sesinden sonra açılan kapılarından dışarı adımladık. Felix en önde odamızı bulmak için ilerliyordu. Hemen önümüzdeki metal tabelayı işaret etti. "Bu taraftaymış." derken valizimizden çıkan tekerlek seslerini peşimiz sıra duyuyorduk.
Sonunda odaya vardığımızda tek tek içeri girdik. Etrafı incelemeye başladım. Geldiğimiz koridorlarda bulunan kırmızı renkli halılar odanın içinde de devam ediyordu, her yeri kaplamıştı. Girer girmez, sağ tarafta tuvaletle birleşik bir banyo vardı. Sol tarafta iki kapaklı küçük bir ayakkabılık yerleştirilmişti.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hi Diary! / Chanmin
Fanfiction(TAMAMLANDI.) Seungmin, monoton hayatının lisesinin tuvaletinde tamamen değişeceğini nereden bilebilirdi ki? -