O anda beynimde bir şimşek çaktı, Baki'ye baktım ve, "Doğru ya, siz beni anneme götürecektiniz. Ne oldu da birden rotamız Zümrüdüanka Ülkesi'ne gidiyor?"diye sorduğumda Baki, "Bakın prensesim, siz içinde bulunduğunuz riskli durumu bilmiyorsunuz. Bunu benim size açıklamam doğru olmaz. Ancak sizi acilen, sağ salim babanıza ulaştırmam lazım" dedi. Ben daha da meraklanmıştım. "Ne riski?" diye sordum. Baki, "Prensesim, sizi babanıza ulaştırdıktan sonra açıklamayı onun yapması daha uygun olur" dedi. Ben, nasıl bir bilinmeze gittiğimi bilmeden hayatımda ilk defa gördüğüm bu sihirli manzaranın da etkisi ile "Anladım" dedim, babama sormam gereken sorular gittikçe artıyordu. Bakışlarımı Baki'ye yönelterek, "Peki" dedim, "Siz neden sihirle gidemiyorsunuz? Madem sihir güçleriniz var, neden bu meydanı kullanıyorsunuz?" Baki;"Prensesim, sihir güçlerimiz iki dünya arasında çalışmaz. Yani Dünya'da ancak ve ancak çok zor durumlarda sihir yapabiliriz. Zaten Kaf Dağı'nda bulunan ülkelerde de sihir yapmamız mümkün. Ancak burası iki dünya arası olduğu için geliş ve gidişlerde sihir yapılmaz. Meydandan çıkar çıkmaz güçlerimize kavuşuruz" dedi. Ve konuşmalarına devam etti. " Kaf Dağı iki kısımdır. Biri, sizin babanızın hükümdar olduğu Zümrüdüanka. Bu ülke; aydınlık, ışıl ışıl bir ülkedir. Adından da anlaşılacağı gibi, renk renk Anka kuşlarının yuvası, tepe noktasında ise efsanevi Zümrüdüanka kuşunun bulunduğu bir ülke" dedi. Primis, "Zümrüdüanka kuşu mu? Ben, onu sadece büyük yangında yardım ettiğini duymuştum" dedi söze birden girerek. Ben, "Büyük yangın mı? O nedir?" diye sordum merakla. Baki, " Prensesim bu biraz can sıkıcı bir olay Lamippas ile alakalı" dedi. Ben, "Peki Lamippas nedir?" diye sorduğumda Primis kendinden emin şekilde açıklama yaptı. "Lamippas, karanlıklar ülkesidir. Emegenler, karabüyücüler ve cadılar yaşar orada. Onlar, bizim ülkemizdeki Zümrüdüankalıları pek sevmezler. Lamippaslılar kötü yaratıklardır. Ayrıca orada pek çok bataklık, çukurlar ve zindanlar vardır. Oraya giden bir kişi asla geri dönemez.Çünkü cadılar, karabüyücüler ve emegenler onları avlarlar" dedi.
Baki, "Sağ ol Primis. Yaptığın açıklama prensesimiz için çok faydalı oldu. Kafası daha da karıştı. Ah şu her şeye karışma huyunu bir bıraksan" dedi. Ve bana bakarak, "Prensesim, şu an karşımızda duran aynalara bir daha bakın. Kaf Dağının arkasındaki ülkeye yani Zümrüdüanka diyarına açılan kapıdan içeri girmek üzereyiz. Hadi elimi tutun" dedi. Ben şüpheli bir şekilde Baki'ye baktım,"Baki sen yarı emegen, yarı cadısın yani senin yanında güvende miyiz acaba?" dedim ve merakla gözlerimi Primis'ya çevirdim. Primis, "Merak etmeyin majesteleri" dedi "Baki, artık kralın emrindedir. O günler çok geride kaldı. Kral onun hayatını kurtardı. O da bunun karşılığında hayatını tamamen ona adadı. Size ve Zümrüdüanka diyarından kimseye ondan zarar gelmez emin olabilirsiniz" dedi. Rahat bir nefes aldım, Rideat ve Ridere bir ağızdan, "Aynalar... Aynalar yer değiştiriyorlar!" diye bağırdılar. Gerçekten aynalar birden ters döndüler. Primis, "Evet, şimdi giriş kapısı çıkış kapısı oldu. Bu andan itibaren on beş dakika boyunca dışarıdan kimse buraya giremez, ancak buradakiler dışarıya çıkabilirler" dedi. Ve karanlık sisli aynaya doğru yürümeye başladı. Bir süre sonra gözden kayboldu. Sonra Rideat ve Ridere el ele aynadan geçtiler. Timeo ardından İgnis ve en son da titreyen göbeği ile Tomütom aynadan geçti. Baki ellerimden tuttu ve, "Korkmayın majesteleri, sizin aynanız burada buyurun." dedi. Nefesimi tutarak aynaya ilerledim. Kara ve sisli aynanın içinden geçmem sadece 2 saniyemi aldı. Aynanın içi kapkaranlıktı ve sanki bulutlarda yürüyormuşçasına yumuşaktı. Aynadan geçtiğimde ise. Diğerleri beni karşıladılar. Büyük, beyaz taşlı bir yol önümüzde belirdi. Çok uzun olmayan bu yolu yürüdükten sonra hemen karşımızda zümrüt bir kapı göründü. Ve sihriminiler kapının koluna doğru yürüdüler.Ancak kapının kolu Baki'nin bile yetişemeyeceği kadar uzundu. Sihriminiler teker teker kapının kolunun altında durdular ve yeşil bir ışık kendilerini birden yok etti. Baki, "Prensesim, bu gördüğünüz tanımlayıcıdır. Kendini bu tanımlayıcıya tanımlatmayan kimse asla içeri giremez. Tanımlayıcının tanıdığı kişiler yeşil ışıkla kapının arkasına, yani Zümrüdüanka Ülkesine girerler" dedi. "Ama ben kendimi tanıtmadım" dedim. Baki, "Merak etmeyin prensesim" dedi "Siz hastanedeyken biz affınıza sığınarak saçınızdan bir tutam kestik ve İgnis ile birlikte buraya gönderdik. Siz de artık tanınıyorsunuz" dedi. Ve elimden tutarak yeşil kapıya doğru yürüdük. Baki, "Prensesim, önce siz gidin sizi burada tek başınıza bırakamam"dedi ve Baki bir adım arkada durdu. Ben, kapı kolunun altında bekledim ve birden yeşil bir ışık beni kapının arkasına ışınladı. Etrafımda sihriminiler vardı. Ellerimden tutarak, "Buradan majesteleri" dediler ve Baki de 1 saniye sonra yanımda oldu. Aynadan çıkınca görmeyi beklediğim manzara ile karşılaştım. Sanırım bu bir hayaldi. Evet evet ben sanırım hastanede öldüm ve şu anda da cennetteydim. Nasıl anlatacağımı bilemiyordum gördüğüm manzarayı...
Buraya kadar zaman ayırıp okuyan herkese teşekkür ediyorum.
Yeni bölüm Pazar günü gelecek. Çarşamba ve Pazar günü olmak üzere haftada iki bölüm huzurunuzda olacak.
Kıymetli yorumlarınız benim için çok önemli. Yorumlarınızı bekliyor, şimdiden teşekkür ediyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ALTIN ASALI EJDER
FantasiaDüşünün ki; anneniz gözlerinizin önünde ölmüş, Dünya'da yapayalnız kaldım derken, bir anda babanızın yaşadığı söyleniyor size. Ama babanız, Kaf Dağı'nda bulunan, Zümrüdüanka Ülkesi'nin kralıymış. Ve siz kimsesiz kaldım derken; aslında hiç bilinmeyen...