Tahmin edilebileceği gibi kapının içinden; o, incecik duvar kapısının içinden kocaman bir salon çıkmıştı. Mermerden yapılma, dik merdivenlerden aşağıya doğru indim ve meraklı gözlerimi etrafta gezdirdim, taş duvarları meşalelerin loş ışığı aydınlatıyordu. Tam kafamı kaldırdığımda ise tepede, saraydakine benzer mumdan bir avize vardı. Bu avize büyük salonun en tepesinde duruyor ve mum ışıkları pırıl pırıl parlayarak sanki dans edermişçesine birbirleri ile yer değiştiriyorlardı. Karşımda duran büyük koridordan geçtim ve devasa bir odada buldum kendimi. Herkesi burada görebiliyordum. Ama karşımdaki yer, pek de anlatılabilecek şekilde değildi. Evet, sanki benzetmeye çalışırsak; tam olarak andırmasa da bir sinema ortamına benziyordu. Küçükten başlayarak, büyüğe doğru sıralanan sıra sıra ayrılmış sarı,mor ve turuncu koltuklarda; cadılar,büyücüler,sihriminiler ve periler oturuyordu. Sarı koltuklardan boş bulduğum birine oturdum. Herkesin gözü üstümdeydi. Bir iç çektim. Okulun ilk günü ne kadar da kötü geçmişti. Evet meşhur olmuştum. Ancak ünüm hiç de göz kamaştırıcı değildi. Sanki tiyatroya gelmişiz gibi bir karanlık çöktü. Ancak önümüzde sahne değil, altın-gümüş bir platform ve onun üzerinde de dört renkte olan yan yana halkalar vardı.
Sarı halkanın içerisine, biri kadın biri erkek iki öğretmen giriverdi. Bunlardan birisi beni buraya getiren sarışın öğretmendi. Görünüşü bile çok güven veriyordu. Diğeri de ince, kemikli yüzlü, kalkık gözlüklü zayıf bir kadındı. Sarı, kabarık saçlara sahipti ve eski bir tayyör giymişti.Mor halkanın içine gelen kişi, bir anda "Sessizlik" diye bağırdı. Bu cadıyı hatırlamıştım. İlk gün, halı havalandığında Lamippas'ın kıyısında gördüğüm cadının ta kendisiydi. Aynı bir çizgi film karakterine benziyordu. Diğer güzel cadıların aksine; uzun sivilceli, iri burunlu, patlak dudaklı ve siyah botları ile akla gelmesi muhtemel korkunç bir cadıydı. Bu cadının da elinde mor uçlu bir süpürge vardı. Onun tam yanındaki mor halkaya ise, soluk benizli bir adam geliverdi. Bu adam, vampir gibi bembeyaz tenli ve gözünün feri sönmüş ince uzun bir adamdı. Siyah smokininin içine beyaz gömlek giymiş; kafasına da siyah bir bone geçirmiş olan bu adam son derece korkutucuydu. En sondaki turuncu halkaya ise koyu yeşil renkli, beyaz smokini ile mini mini bir sihrimini ve onun yanına adeta tombulluğundan zorla yürüyen gümüş renkte,pembe elbiseli, yeşil saçlı bir sihrimini bayan geldi. Evet bunlar öğretmenlerimizdi, anlamıştım.
Cadı öğretmen, can sıkıcı cırtlak sesi ile konuşmaya devam etti. "Sayın öğrenciler, Kaf Dağı Kraliyet Akademisi'ne hoş geldiniz. Biz sizlerin eğitmeniniz. Yeni başlayanlar için önce kendimi tanıtayım. Ben mor kule eğitmeni Cadı Karadul. Genç cadıları yetiştirmek için görevlendirildim. Lamippas kanından olan cadılar için elimden geleni yapacağıma kimsenin şüphesi olmasın" dedi ve gözünü bizim bulunduğumuz sıraya dikerek, "Burada, kendi türünüz için nasıl bireyler olacağınızı öğreneceksiniz.Ancak unutmayın, burası hiçbir türe ait değildir. Çünkü burası tam Kaf Dağı'nın zirvesindedir. Bundan dolayı hiçbir türe iltimas gösterilmeyecektir. Derslerinizi iyi öğrenmenizi ve diğer türlerle uyum içinde çalışmanızı tavsiye ederim. Her türün güvenliği için gerekli önlemler alınmış ancak, yine de gerekli özeni göstermenizi öneririm" dedi ve yerine oturdu.
Onun yanında bulunan ve bana yardım eden zarif sarışın öğretmen ayağa kalktı. Bu öğretmen çok temiz yüzlü bir adamdı ve konuşmasına başladı. "Karadul Eğitmeninizin söylediklerini aynen onaylamakla birlikte, yeni başlayanlara eklemek istediklerim var. Burası sizi yanıltmasın. Yeni başlayanlar kulenin tek kattan ibaret olduğunu sanmasınlar. Çünkü üst katlar, bir alt kattaki eğitimi tamamlayınca açılır. Onun dışında üst katlar görülmez. Onun için yaramazlık değil, çalışkanlık peşinde koşmanızı tavsiye ederim. Bu arada, ben sarı kule eğitmenlerinden Satürn" dedi ve oturdu. Onun yanındaki gözlüklü kadın söz aldı. Söz almazdan önce cebinden bir mendil çıkardı ve ellerini silerken bir yandan da konuşuyordu. "Evet, ben sarı kule eğitmeni Bayan Miskokan" Gülmemek için kendimi zor tutuyordum. Bayan Miskokan:) zaten kadının çok titiz bir kadın olduğu belliydi. Laflarına, "Saygıdeğer peri kızlarım, size yürümesinden konuşmasına, her şeyiyle tam bir kraliyet hanımefendisi olmayı öğreteceğim" dedi ve sözü, en sondaki mini mini sihrimini eğitmeni aldı. "Arkadaşlar, hepinizin burada uyumla çalışmasını bekliyoruz. Çünkü hepiniz kraliyet soyundansınız ve sizi yetiştirmek bizim asli görevimiz.Bu arada, ben turuncu kule eğitmenlerinden Atom" dedi. Onun yanındaki tombul eğitmen de, "Evet, eşim eğitmen Atom'a katılıyorum. Ben de turuncu kule eğitmenlerinden Nazikkaş" dedi. Tam arkamdaki peri çocuk, "Ya, ne Nazikkaş...Şu kaşlara bak.Adeta bir gökkuşağı. Tek kaş desek daha doğru olacakmış" dedi. Gülmemek için kendimi zor tutuyordum.
O sırada, tam ortaya bir karabüyücü adam ile bir peri kadın geldi. Kadın çok güzeldi. Zarif görünümü ve masmavi gözleri vardı. Sarı saçlarını atkuyruğu yapmıştı. Üzerinde uçuş elbisesi vardı. Elbisesi aynı bir böceğin kıyafeti gibi yeşil,çizgili ve uçuş uçuştu. Yanındaki de bir karabüyücüydü. Süpürgesi ve astronota benzeyen kıyafeti ile çok değişik görünüyordu. Peri kadın konuşmaya başladı. "Evet arkadaşlar, biz sizlerin uçuş eğitmeniniz. Göründüğü gibi bir peri ve bir karabüyücüden oluşan bir ekibiz ve akademinin arkasında büyük camdan kulemizde bulunmaktayız. Oranın önü turnuva alanıdır. Ve ben bu turnuvanın konusu olan CaSiPeKa Turnuvası için yeni başlayanların katılımını bekliyorum, ancak bu zamanla olacak biliyorum. Ama düşüncesi ile elementi arsında denge kurup onu kullanabilen arkadaşlar CaSiPeKa Turnuvalarını deneyebilirler. Her tür kendi elementini, karşısındakini yenmek amacıyla kullanır. Ateş suyu buharlaştırır, su toprağı çözümler, toprak havayı hapseder ve hava da ateşi söndürür. Tabi bu sadece teori. Yani ateşin suyu buharlaştırması, suyun da ateşi söndürmesine engel olmaz" dedi.Onun lafını, ukalaca karabüyücü kesti. "Yani kısaca, düşüncenizle karşınızdakini nasıl yenebileceksiniz? İşte bunun cevabı CaSiPeKa Turnuvalarıdır. Kazanan takım, kupayı yıl sonunda alır. Biz bu konuda sizin eğitmenleriniz olacağız" dedi ve yutkunarak ekledi. "Bu arada alt kattaki demir kapılı kilitli mahzene girmek kesinlikle yasaktır. Zaten girilmemesi için defalarca koruma kalkanları yapılmış ve mühürlenilmiştir. Yine de etrafında bu dört türü görmek istemeyiz" dedi. Peri kadın,"İzninizle sayın eğitmenim, lafımı kestiniz ve ben kendimi tanıtamadım. Ben, uçuş eğitmeni Balpekmez" dedi. Karabüyücü, "Ha pardon" dedi umursamadan ve "Ben de uçuş eğitmeni Kozalak" diye ekledi.
Son olarak vampire benzeyen smokinli eğitmen geldi. Oraya gelmiş, ancak kısa bir süreliğine gözden kaybolmuştu. Konuşma sırasında hepsinden geç kalmıştı ve telaşlı bir hali vardı. Aniden mor halkanın ortasına geldi,ancak konuşma yapmadan bir hışımla salonu terk etti. Giderken anlamadığım dilde bir şeyler fısıldıyordu. Diğerleri, durumu bize yansıtmadan kendi aralarında fısıldadıktan sonra eğitmen Satürn, "Hadi o zaman, şimdi kulelerinize dağılabilirsiniz. Hanımefendiler ve beyefendiler kendi sınıflarına dönsünler" dedi. Herkes vampire benzeyen öğretmeni merak ediyor, üst sınıfta olduğu tahmin edilen bir grup öğrenci ise, "Evet bak, gördün mü?Yeniden başladı. Zaten olmasa şaşardım" diye aralarında konuşuyorlardı.
Herkese Merhaba arkadaşlar.
Uzun bir aradan sonra sizleri burada görmek ne büyük onur.
Hikaye ilerliyorken, şu vampiri de merak etmedim değil.
Bakalım yeni bölümde neler olacak?
Değerli vaktinizi ayırıp okuduğunuz için teşekkür ederim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ALTIN ASALI EJDER
FantasíaDüşünün ki; anneniz gözlerinizin önünde ölmüş, Dünya'da yapayalnız kaldım derken, bir anda babanızın yaşadığı söyleniyor size. Ama babanız, Kaf Dağı'nda bulunan, Zümrüdüanka Ülkesi'nin kralıymış. Ve siz kimsesiz kaldım derken; aslında hiç bilinmeyen...