Ben, arkasından bağırıyordum. "Hayır, baba hayır geri dön, ben seni de kaybetmeye dayanamam babam geri dön!" diye. Ancak bir faydası olmadı. Kral Altın Asalı Ejder kaçmayı değil,kalıp yenilmiş bile olsa yüzleşmeyi seçti ve toz bulutunun içinde kayboldu. Onu bu halde bırakamazdım. Ne de olsa ben de onun kızıydım. Peşinden gitmeye karar verdim. Saklanarak olmazdı, hala dimdik ayakta olduğumu göstermem gerekti. Baki'nin beni engellemelerine rağmen bir an için elinden sıyrılıp babamın kaybolduğu toz bulutuna doğru koştum.
Her yerde savaşın acı izleri vardı. Her yerde ölü periler... Kanatları kırılmış, kafaları kanlar içinde... Üzerine toprak sıçramış sihrimini cesetleri yol kenarlarında yatıyordu. Yüzlerinde hala o komik ifadeleri vardı. Öldüklerine inanasım gelmiyordu. Sanki hala numara yapıyorlarmış bir yerden cee yapacaklarmış gibiydiler. Babamı gözden kaçırmamak adına tüm dikkatimle onu izliyordum. Çünkü her yer savaşın getirdiği yüksek duman ile kaplıydı. Onu sadece bir defacık gözden kaçırmam demek burada kaybolmam demekti.
Bir süre ilerledikten sonra toz bulutu dağıldı. Sarayımızın;ya da eski sarayımızın önüne geldik. Ellerimi ağzıma sokarak, manzarayı dehşetle izledim. Zümrüdüankam ne hale gelmiş? Benim güzel ülkem, üzerinde kuşlar uçan, topraklarında çiçeklerin şarkı söylediği benim güzel Zümrüdankam... Ülke etrafındaki yeşil zümrüt kalkanı kırılmıştı. Gökyüzünü kızıl siyah bir toz bulutu kaplamıştı. Saat öğlen olmasına rağmen güneş, kendinin gösteremeyecek kadar yorgundu. Sarayımızın tepesinde Lamippas'ın siyah,kırmızı bayrağı asılıydı. Evet, şimdi daha da şahit olmuştum ki Zümrüdüanka, benim Zümrüdüankam düşmüştü.
Babam korkusuzca sarayına ilerledi. "Açın kapıyı! Kaçmadım. Savaşı kaybetmiş olsak da sizin karşınızda eğilecek değilim! Açın sarayımın kapısını konuşacağız!" diye bağırıyordu. Kapıdaki emegenler merakla birbirlerine bakıyorlardı. O anda yukarıdan, o yılan Kıvılcım çıktı. Kafasını sarayın camından sarkıtmıştı. Hem de öyle herhangi bir yerden de değil. Benim odamın camından aşağıya bakıyordu. Bu ne küstahlıktı böyle. Orada benim özel eşyalarım, anneciğimle alakalı anı kutum, anneciğimin toprağı ve bronz kürem, Okyanus'un bana hediye ettiği ufak Kaf Dağı Dili kitabı ve bir sürü eşyam vardı. Şimdi cadının birisi elini kolunu sallaya sallaya geziyordu odamda. Çık dışarıya seni zehirli yılan dememek için zor tuttum kendimi. Ama sabrımı koruma kararı aldım. Çünkü babam öndeydi ve buraya geldiğimden haberi yoktu.
Kıvılcım yukarıdan; "Tamam emegenler bırakın içeri girsin eski kral" dedi alaycı bir sesle. Zümrüt yeşili ve kahverengi oymalı kapımız emegenler tarafından ardına kadar açıldı. İşte şimdi tam zamanı diye düşündüm ve soluksuzca babamın yanına kadar koştum. Babam gürültümden dolayı başını arkaya çevirdi. Yüzündeki şaşkınlık ve korku birbirine geçmiş iki halka gibiydi. "Kızım senin ne işin var burada? Ben sana Baki ile git demedim mi? Şimdi geri de dönemezsin. Burada benim akıbetim belli değil. Neden kendine bunu yaptın? Neden beni dinlemedin?" dedi. Ben babama sarıldım. "Babam benim... Kral Altın Asalı Ejder'im.. Ben annemi ölüme teslim ettim. Şimdi anladım ki bir kardeşim de yokmuş. Geriye bir tek sen kaldın. Benden tek bir parça... Peki, söyle bana..." diye gözlerine baktım. "Ben seni bile bile nasıl yollarım bu karanlığın içerisine? Aynı acıyı bir kez daha tadamam. İşte o zaman gerçekten ölmem gerekir. Hem senin yanında olmaktan mutluyum. Ben Kral Altın Asalı Ejder'in kızıyım. Kaçmam yüzleşirim" diye sarıldım. Babam o yaşına, o saçına sakalına rağmen ağlıyordu. Savaştan yenik düştüğüne ağlamamıştı. Güzelim yuvasını cadılar işgal ettiğinde, emegenler onu kendi sarayına almadığında da ağlamamıştı. Ya da etraftaki binlerce peri cesedine de ağlamamıştı. Ama benim bu sözlerime adeta hüngür hüngür ağlıyordu. Hem de çaresizce...
Kısa ve üzücü bir bölüm oldu arkadaşlar.
Bakalım saraya girerken Prenses Jale ve Kral Altın Asalı Ejder ne ile karşılaşacak?
Peki Karamel? Bakalım o karşısında babası ve kardeşi varken ne yapacak?
Yeni bölüm Pazar günü.
Bu bölüm biraz kısa oldu.Çünkü gelecek bölüm daha uzun olacak, konuyu bölmek istemedim.
Okuduğunuz için teşekkür ederim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ALTIN ASALI EJDER
FantasíaDüşünün ki; anneniz gözlerinizin önünde ölmüş, Dünya'da yapayalnız kaldım derken, bir anda babanızın yaşadığı söyleniyor size. Ama babanız, Kaf Dağı'nda bulunan, Zümrüdüanka Ülkesi'nin kralıymış. Ve siz kimsesiz kaldım derken; aslında hiç bilinmeyen...