Odama gitmiştim. Babamla ve annemle ilgili olan fotoğraflara bakıyor baktıkça ağlıyordum. Elimde bronz küre, annemin mezarının başında ağlıyormuş gibi keder içindeydim. Ne törene hazırlanacak ne de kıyafet seçecek halim yoktu. Birkaç saat sonra taç giyecektim. Kraliçe olarak ülkenin başına geçecektim. Ama tek başıma nasıl becereceğimi bilmiyordum. Lamippas hakkında ne karar verecektim? Daha yenisi olduğum bu Zümrüdüanka Ülkesi'ni nasıl çekip çevirecektim bilmiyordum.15 ya... Sadece 15 yaşımdaydım daha... Ah babacığım o kadar erken gitmişti ki...Ama artık yapacak bir şey yoktu. Tören yaklaştıkça daralıyordum. Ne giyecektim bilmiyordum. Şimdi Krater'in çenesini de çekemeyecektim. En iyisi kıyafetlerimi birinin hazırlamasıydı ama kimdi?
Ben böyle hindi gibi düşünürken kapımın tıklaması ile kafamı yerden kaldırdım. Gelen Zencefil'di. "Kraliçem, bir yardıma ihtiyacınız vardır belki diye geldim" dedi. Onu görünce tüm gün parlamayan gözbebeklerim yeniden parlamıştı. "Ah zencefil. İyi ki geldin" dedim. Zencefil, "Anlamadım efendim" dedi şaşkın bir yüz ifadesi ile. "Hadi bana bu gece için giyecek bir kıyafet seç" dedim. Zencefil, "Peki efendim ancak kendiniz seçseniz daha doğru olmaz mı?" dedi. Ben, "Hayır benim bunun için sabrım yok.Bana yardım et hadi" dedim. Zencefil, "Peki efendim" dedi ve altın renginde sapsarı tüllü uzun kabarık bir elbise seçti. Elbisenin göğüs kısmı taşlar ve dantellerle süslüydü. Belinde uzun ipek bir kuşağı olan elbisenin kuyruğu da çok uzundu. Elbisenin altında altın renginde topuklu simli ayakkabılar vardı. Saçlarımın topuzunun ortası hafif basık bırakılmış, orası da altın tacın yeri olarak belirlenmişti. Aynadaki suretime baktım. Benim 2 gün önce babam ölmüştü. Dün siyahlar içinde onun cenaze törenine giden ben;bugün allanmış pullanmış simli ayakkabılar, makyajlarla sanki düğüne gider gibiydim. Bu durumdan hoşnutsuz, her ne kadar gönülsüz olsam da istemeye istemeye törenin gerçekleşeceği taht odasına indim.
Odaya girdiğimde herkes oradaydı. Tıpkı ilk günkü gibi bir törenle karşılanmıştım. Ancak bu sefer yeni gelen prenses olarak değil. Tahta geçecek bir kraliçe olarak taç giyecektim. Baki, "Hoş geldiniz kraliçem" diye beni selamladı.Ben, "Merhaba Baki hoş bulduk. Karamel nasıl? Gelirken bakacaktım ama belki uyuyordur diye rahatsız etmek istemedim. Haberin var mı?" dedim. Baki, "Duyduğum kadarıyla uyuyormuş. Çok etkilendi. Tabi ki sadece babasının ölümü değil buna sebep olması da çok etkili. Yani çektiği vicdan azabı da kendisini mahvediyor" dedi. Ben, "Tamam Baki" dedim ve tahta geçip oturdum. Tüm Zümrüdüanka ayaklarımın altındaydı. Önümde binlerce renk renk kıyafet giymiş, süslenmiş periler,sihriminiler oturuyordu. Sanki ölen kendi kralları değildi. Ben de görünüş olarak onlardan farksızdım. Kendimi çok rahatsız hissediyordum.Bunun için kesinlikle müzik çalınmasını istemiyordum. Basit bir törenle taç giyecek, sonra da odama geçerek dinlenecektim. Yarın da bir Konsey toplantısı yapılacaktı. Daha öğrenciliğin keyfini çıkaramadan bir anda tepede bulmuştum kendimi. Sırtlandığım sorumluluğun altında ezilmekten korkuyordum. Elimden geleni yapacaktım. Ne kadar başarılı olacaktım bilmiyordum.Ama elimden geleni yapacaktım.
Büyük Şaman'ın sözleri ile tören açıldı. Tepede kocaman bir tavan vardı.İlk günkü gibi tavanın sütunları yoktu. Balkon kısmında ve aşağıda binlerce Zümrüdüankalı yeni kraliçeyi selamlamak için toplanmıştı. Bu anda, normalde kraliyet kanından birinin eli ile taç giymem gerekliydi. Ama kraliyet kanından kimse kalmamıştı. Tek kalan Karamel'di, o da hastaydı. Onun için benim isteğimle bugüne kadar abim gibi bildiğim Baki'nin elinden taç giydim. Başlangıçta herkes bu olayı küçümser şekilde bakıyordu. Sonuçta Baki iç güvenlikten sorumlu biriydi.Bu göreve layık olması herkes tarafından küçümseniyordu. Ama ben tıpkı babam gibi düşünüyordum. Başkalarının ne düşündüğü değil, benim ne hissettiğim önemliydi. Yerimden gür sesle bir konuşma yapmam gerekliydi. "Sevgili Zümrüdüankalılar" diye sözüme başladım. "Öncelikle heyecanımı ve üzüntümü mazur görün. Size iyi bir kraliçe olmak için elimden geleni yapacağım. Lamippas'ı düzelteceğiz. Zümrüdüanka'mızı daha üst seviyeye taşıyacağız. Cenazemiz dolayısı ile kutlama töreni yapılmayacak. Ayrıca Prenses Karamel de hasta olduğundan taç giyme töreni biter bitmez kalabalık sessizce evlerine dağılacak. Buraya geldiğiniz için hepinize teşekkür ederim" dedim. Tacımı giydikten sonra asamı da Büyük Şaman'ın elinden aldım. Büyük Şaman, "Kraliyet asası el değiştirdi. Bundan sonra Zümrüdüanka'nın yeni kraliçesi; Kraliçe Jale'dir. Kraliçe Altın Asalı Jale'yi saygı ile alkışlayın" diye bağırdı. Herkes dimdik durmuş bir kalem gibi beni bir anda alkışlamaya başladı. İlk günkü gibi sanki bir şelalenin çağlamasına benziyordu bu alkışlama.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ALTIN ASALI EJDER
FantasíaDüşünün ki; anneniz gözlerinizin önünde ölmüş, Dünya'da yapayalnız kaldım derken, bir anda babanızın yaşadığı söyleniyor size. Ama babanız, Kaf Dağı'nda bulunan, Zümrüdüanka Ülkesi'nin kralıymış. Ve siz kimsesiz kaldım derken; aslında hiç bilinmeyen...