Görkemli şölen devam ediyordu. Hoparlörlerde yankılanan cadılara özel müzikler, çeşit çeşit yiyecek stantları, havada uçan rengarenk balonlar, ağaçlarda renk renk ışıklar ve sokakta dans eden Lamippaslılar... Tabi ki buna ek olarak yeni Kaf Ülkesi'ne alışan Zümrüdüankalılar da vardı. Periler ve bazı sihriminiler özlerini kaybetmişti. Hele periler, kanatlarını açmamış olsalar peri oldukları dahi belli olmayacaktı. Simsiyah kıyafetleri, tavırları ile adeta cadı gibiydiler. Aralarında ilerlerken beni saygı ile selamlıyorlardı. Kraliyet salonuna geldiğimde hepsi önümü açmış,"Kraliçe Karamel geliyor!" diye sevinç çığlıkları atıyorlardı. Ben bu saygıyı kaybedeceğim için hem üzülüyor hem de kızıyordum. Adımlarımı taht bölmesine yöneltirken Kraliçe Gece tam karşımda duruyordu. Gece kadar karanlık giyinmiş, saçlarını toplamış, giydiği siyah dik yaka deri pelerini ve simsiyah makyajı ile adeta varlığını gösteriyordu.
Siyah dudakları ile bana sahte bir gülcük attı ve, "Hoş geldin yeni kraliçem. Hasta olduğunu söylemiştin" dedi sahtekar. Ben oyunumun bozulmaması için aynı sahte gülümseme ile ona karşılık verdim. "Hoş buldum kraliçem, ufak bir iyileştirme sihri ile midemdeki rahatsızlığı giderdim ve halkımın yanına geldim" dedim ve şölendeki yerime oturdum. Kafamdaki plan için ondan izin istemeye niyetim yoktu. Onun ufak ve kirli oyunlarını başına yıkacaktım. Şölenin tam da ortasında ayağa kalktım ve elimle üç defa alkış yaptım. O anda herkes eğlencesini bırakıp bana baktı. Çünkü taht tepede olduğundan ses yankı yapmış ve tüm saray bu sesi duymuştu. "Sevgili Kaf Dağlılar. Size bugün için bir teklif yapacağım. Savaşı kazandık. Barışı sağladık. Şimdi dilerseniz ölmüş nice Lamippas ruhlarını analım. Binlerce kralımıza, kraliçemize, ve bu uğurda ölen nice Lamippaslılara bir teşekkürü borç bilmeliyiz sevgili Kaf Dağlılar" dedim. Dışarıdaki herkes güçlü bir sesle, "Haklısınız kraliçem" diye bağırdılar.
Ben elimi bir kez daha çırparak, "Sevgili halkım, şafak sökerken hepimiz kıyafetlerimizi giyelim.Periler ve sihriminiler için kıyafetler tarafımca hazırlanmıştır. Sarayın önünde dağıtılacaktır. Kırmızı kolyelerimizi takalım. Hem artık bence Kaf Dağı'nın simgesi de bu kolyeler olsun. Bilindiği gibi yeni bir simgeye ihtiyacımız da olacak" dedim. Hepsi hep bir ağızdan, "Çok yaşa Kraliçe Karamel!"diye bağırıyorlardı. Ben sözlerime devam ettim. "O zaman sevgili dostlarım, şafak sökerken ne kadar Kaf Dağlı varsa herkes törenimize davetlidir. Hepiniz kostümlerinizi giyin ve elinizde mumlarınızla törenimize katılın. Töreni yönetme onurunu baş kraliçemiz Kraliçe Gece hak etmektedir" dedim.
Kraliçe Gece şaşkın bir şekilde ayağa kalkarak, "Tebrik ederim yeğenim çok iyi düşünmüşsün. O zaman şafağa kadar şölene devam sevgili Kaf Dağlılar. Şafakta törenden sonra evlere dağılıp dinlenme zamanıdır" dedi ve yerine oturdu. Kulağıma,"Bunu daha önce benimle paylaşsan ben de böyle hazırlıksız yakalanmazdım. Neden tek başına kalkıp konuşmaya başladın?" dedi. Ben,"Bir sebebi yok. Senin de hoşuna gideceğini bildiğimden bir an önce açıklama yapmayı tercih ettim. Hem biliyorsun pembe ayda o kadar kayıp verdik. Bir tören şart olmalı" dedim. Kraliçe Gece, "Haklısın. İyi düşündün. Bu, halkı da saraya bağlar. Aferin Karamel" dedi. Ama halkın beni alkışlamasından rahatsız olduğu,yapılan teşekkürlere sertçe bakmasından belli oluyordu.
Kraliçe Gece alaycı gülüşü ile bana baktı ve yılan gibi tıslayarak, "Baban ve sevgili kız kardeşinin durumunu merak etmiyorsun galiba" dedi. Ben, "Evet aslında çok merak ediyorum. Ama şölenin heyecanından aklıma gelmemiş olacak. Nasıl, her şey yolunda gidiyor mu bari?" dedim ve sonra kraliçenin yanına bakarak, "Kıvılcım nerede? Onu göremedim" diye ekledim konuyu değiştirmek için. O da, tam bir cadı kahkahası atarak, "Merak etme tatlım her şey son derece yolunda. İçin rahat olsun. Kıvılcım için de biraz bekle benim küçük kraliçem" dedi donuk bakışlarla. Sonra ayağa kalktı ve ellerini çırptı. "Evet, sevgili Kaf Dağlılar. Şimdi size yüzyılın filmini göstereceğim. Bilet vermeden izlenebilecek bu filme hepiniz davetlisiniz. Filmin başrol oyuncusu kim? Sizce kim olabilir?" dedi. Hepimiz merakla ona bakıyorduk. Kaşlarını çatıp yılan gibi çatallı dilini dışarı çıkararak, "Tabi ki Kral Altın Asalı Ejder" dedi. Ben anlamıştım. Eziyet görüntülerini gösterecekti. Hayır! Buna nasıl katlanacaktım? Ellerimi yumruk yaptım ve mümkün olduğu kadar üzüntüme hâkim olmaya çalıştım. Kraliçe Gece konuşmaya devam etti. "Evet" dedi, "Size şimdi vaat ettiğim eziyeti göstereceğim. Hepiniz rahatlayın ve yüzyılın filmini izleyin" dedi ve yerine oturdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ALTIN ASALI EJDER
FantasíaDüşünün ki; anneniz gözlerinizin önünde ölmüş, Dünya'da yapayalnız kaldım derken, bir anda babanızın yaşadığı söyleniyor size. Ama babanız, Kaf Dağı'nda bulunan, Zümrüdüanka Ülkesi'nin kralıymış. Ve siz kimsesiz kaldım derken; aslında hiç bilinmeyen...