Yazarın Anlatımından;
Uzun bir geceyi, büyük bir gürültüyü iki kırık kalp de geride bırakmıştı. Kaldırıma düşen göz yaşları, merdivene düşen göz yaşlarıyla kıyaslanamazdı bile. Öyleki Sooyeong ilk defa Hyunjin'i ağlarken görüyordu. Ve bu ilk, bir başka ilke de imza atmıştı.
O gece Sooyeong işinden kabulmuştu. Yaptığı şeyi açıklamaya çalışırken de yine her şeyi mahfetmişti. Hyunjin'in annesi ona 'artık oğlumdan uzak dur' gibi şeyler söylemiş. Bunun hırsına gelerek öpmüştü Hyunjin'i.
Ve tabiiki de kabak Hyunjin'in başına patladı. Başarılı bir asistanını kaybetmişti, onun yanında. Arkadaşım dediği kişiyi de. Tabii ona göre arkadaştan daha öte biriydi bu kişi.
Hyunjin, o gece Jeongin evden çıktığında peşinden gitmeye korkmuştu. Gitse ne diyebilirdi? Açıklayabilir miydi? Ya da Jeongin ona güvenir miydi? Ama o göz yaşlarını anlamıştı. Onun gözünden dediği her bir kelimeyi, anlatmaya çalıştığı her şeyi anlamıştı. Yine de yapabilecek bir şey yoktu.
Jisung veya Seungmin'in numarası olmadığı için Minho'yu aramıştı. Her şeyi anlatmıştı. O da sevgilisine, yani Jisung'a haber vermişti. Sonra da aramaya koruldular.
İlk başta tabiiki de Hyunjin'in evinin yakınlarında aradılar. O sırada Minho evde Hyunjin'i teselli etmeye çalışıyordu. Sonra bir telefon geldi.
"Biz Jeongin'i bulduk. Şimdi eve geçiyoruz." Demişti Jisung sevgilisine. O sırada Hyunjin meraktan kulak misafiri olduğu şeyle birlikte yerinden bir hışımla kalkmıştı. Sonra geri yerine oturmak zorunda kaldı. Ne yapabilirdi ki? Elinden ne gelebilirdi onun...
"Hyun.. Sen Jeonginden hoşlanıyor musun?" Hyunjin durduğu pozisyonu hiç bozmadan kafa sallamıştı. Minho ise buna karşılık derin bir iç çekmişti.
"İlk gördüğümde.. yani restoranta gittiğimizde onun bi melek falan olduğunu düşünmüştüm. Müşterilere gülen yüzle karşılık veriyor, her güldüğünde gözleri ince bir çizgi gibi oluyordu. Ama o patronu, gerçi babasıymış..."
"Babası mı?" Şaşkınlıkla sormuştu Minho..
"Evet. Ona kızıp, kovduğu zaman o kadar sinirlenmiştim ki. Gereksiz yere birini işten çıkartmıştı. Ve büyük ihtimalle ben, yani Dünyaca ünlü Hwang Hyunjin orda olduğu için bu kadar büyük tepki göstermişti. O yüzden onu işe aldım. Ondan etkilenmem dedim ama olmadı. İyiki de olmamış. O melek gibi Minho anlayabiliyor musun. Ona zarar gelmesini istemiyorum. Bu saatten sonra onu nasıl yanımda tutarım bilmiyorum. Ama neden kaçtığını hatta ağladığını bile bilmiyorum..." Sıkıla sıkıla söylediği şeylerden sonra oflayarak bacaklarını kendine çekip oturmuştu.
"Ağlıyor muydu? Sana bir şey diyicem ama doğruluğundan emin değilim. Yani ihtimal büyük... Bu senden hoşlanıyo olabilir mi?" Korkarak söylemişti bunu. Belki kızabilirdi. Bilmiyordu.
"Bilmiyorum. Ben de düşündüm ama bir yanı var güzel, başka bir yanı var kötü bana karşı. Ya da ben mi çok düşünüyorum."
"Bak Hyunjin. Sen beni dinle. Yarın git onun evine mujdeli haberi ver. Nasıl olsa Sooyeong gitti. Onun yerine Jeongin geçsin. Bence yapabilir bu işi. Ne dersin?"
"Normal davransam her şey eski hâline geri döner mi? Ona acılsam ne der?" Minho ayaklanıp Hyunjin'e doğru dönmüştü. Normale göre biraz sert konuşmaya başlamıştı.
"Bana bak diyorum. Son kez diyorum. Kendine gel toparlan! Normal devam et. Eğer onu sevdiğine eminsen ve onun da seni sevdiğine eminsen git açıl. Ben gidiyorum. İyice düşün sende" Daha Hyunjin dediği şeyleri sindiremeden çıkmıştı evden Minho. Hyunjin ise olduğu yerde düşüncelere dalmış ve yavaş yavaş kendini uykunun tatlı kollarına bırakmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Trouvaille || Hyunin
Romanceİşini yapamayan bir çalışan mı? Hayır kesinlikle! Sadece Hyunjin'e dayanamayan bir çalışan, Jeongin... Ne var ki yaptığı beceriksizlik aslında dünyada yaptığı en doğru şeydi... İyiki o tabak, iyiki o patron ve iyiki o duygular... Tesadüf eseri karış...