[20] - [Kes, yapıştır, imzala]

234 25 71
                                    

"Yang Jeongin! Ne yaptığını sanıyorsun sen?"  Ne yaptığımı sanıyorum ben?

Gerçekten gözlerinin içindeki o siniri görebiliyordum. Ama neden bu kadar çok sinirlenmişti. Benim geç gelmeme mi? Chan ile konuşmama mı? Hangisine..

"Hem geç geliyorsun hem benim yanıma uğramıyorsun. Dün Felix'in başına gelenlerden sonra gerçekten korktum. İnsan gelir bi' haber verir geldim diye."

"Chan hyung kameradan görmüştür o, seninle konuşmak istediklerim var dedi. Yoksa gerçekten gelicektim. Üzgünüm..." Başımı kaldırıp bakamıyordum bile Hyunjin'in yüzüne. Ama haklı olduğu tarafta vardı..

"Tamam her neyse. Seninle işlerim var." Söyleyeceği şeyi dinlemek için kafamı kaldırıp baktığımda bana bakmıyordu. Şimdilik onunla göz göze gelmek en son isteyeceğim şey. Şu an önündeki evrakları ile bakışabilir. "Vereceğim her bir stajyer geçmişinin yazılı olduğu kağıdı yirmişer defa çıkartmanı istiyorum. Daha sonra benim yanıma tekrar uğra." Kafa sallayıp onayladığımda o da kafasını kaldırmıştı. Neyseki o sırada elindeki kağıtlara kaymıştı gözlerim.

Elindeki yaklaşık bir kitap kalınlığında olan dosyayı alıp yavaşça odadan çıkmıştım. Hepsini yirmişer defa çoğaltmak ölüm olacaktı benim için...

Sadece bir kaç kat altta bulunan fotokopi odasına gittiğimde sırada benden başka 2 kişi daha bekliyordu. Şanslı olduğum taraf ise onların elindekilerin az olması.

Sıra bana geldiğinde ilk sayfadan başlayarak tek tek kağıtları koyup 20 defa kopyalamasını bekliyordum. Yeri geldi kağıt bitti kağıt odasından kağıt getirdim. Yeri geldi makine eksik kopyaladı. Ama yaklaşık 1 saatin ardından hepsi tamamdı.

Her bir stajyerin kağıtlarını bana verilen ayrı ayrı dosyalara yerleştirmiştim. Ve sonunda elimde 50'ye yakın dosya oluşmuştu. Bir de Hyunjin'in verdiği dosya... Umarım yukarıya çıkarken hiçbir engel ile karşılaşmam.

Sonunda hepsini kucağıma alıp yavaş adımlarla asansöre doğru ilerlediğimde bir tanesinin tamiratta olduğunu bir diğerinin ise -3. katta olup meşgul olduğunu görmüştüm. Şimdiden engellerle karşılamıştım bile..

Asansörü beklemek yerine merdivenlerden çıkmaya karar verdiğim yaklaşık 3 dakika olmuştu. Yavaş adımlarla her bir basamağı teker teker çıkıyordum. Son bir merdiven kaldığında yukardan koşarak inen bir çocuk bana çarpmış ve ardından düşmüştü. Tabii onun üzerine de elimdeki dosyalar düşmüştü...

Mal yerine canı seçmiştim. Elimdeki geriye kalan dosyaları da bir kenara koyup çocuğun yanına çömeldim. Ağlıyordu hâliyle. Göz yaşlarını silip kafasını okşamaya başladığımda yukardan annesi olduğunu tahmin ettiğim bir kadın iniyordu.

"Oğlum koşma sana yetişemiyorum diyo- ne oldu sana minik kuşum" Çocuğunu görür görmez sesi yumuşamıştı. Koşarak yanımıza gelip çocuğunu benden almış ve sarılıp öperek aşağıya iniyordu. Tabii bana kötü bir şekilde bakmasını da kaçırmamıştım. Hayır suçum yoktu benim..

Her bir dosyayı tekrardan toparlayıp sıraya koyduğumda her şey bitti diye kendimi avutuyordum. Merdivenleri bitirip Hyunjin'in odasına doğru yöneldiğimde gerçekten rahatlamıştım.

Kapıya tıklayıp içerden gelen komutla birlikte içeriye girdiğimde yanda duran bilgisayara bakıp gülüyordu. Neye baktığını göremiyordum.

Trouvaille || HyuninHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin