[26] - [Çok wattpad okuyorsun]

212 23 9
                                    

Turuncu sokak lambalarının boş kaldırımlara, adeta bir anne şevkati gibi 'korkma, yanındayım' diye teselli ederek düştüğü saatlerdeydi. Herkesin şu an uyuyo olması gerekiyordu aslında. Ama Jeongin uyuyamamıştı. Son yaşadığı şeyler gözlerinin önünden adeta bir film şeridi gibi akıp gidiyordu.

Gözlerini kapattığında kendisinin başrol olduğu bir diziyi izliyordu. Her defasında...

Kovulması, bir gecede iş sahibi olması, Hyunjin ile yakınlaşmaları, geçmişi hakkında gerçekleri öğrenmesi ve daha fazlası...

Hyunjin'i ilk gördüğü an. Unutulamaz bir geceydi. Onu ilk gördüğündeki düşünceleri... Ya da Hyunjin'in ilk izlenimleri? Onları da atlayamayacağım.

Bir peri gibiydi. Ufacık bir peri. Suçsuz, ama mutsuz da. Sanki kendi hayatı altında eziliyormuş gibi... Ama o gün kendine bir söz verdi! Onu mutlu etmek için, eski neşesine geri döndürmek için elinden ne geliyorsa yapacaktı. O yüzdendi ya her bir gözyaşı için kendine lanetler yağdırması...

Dünya'da koybolmuş bir sürü ruh ve bedene bağlı diğer ruhlar vardır. Bazıları yollarını bulmuştur, bazıları ise hâla bulmayı bekler. Evet! Beklerler... Herhangi bir çaba dahi göstermezler. O yüzden hâla bulamamışlardır ya..

Sonunda derin bir uykuya dalabilen Jeongin'i sabah saat 7'ye kurduğu alarmı uyandırmıştı.

Hâla uykulu olsa da bu gecenin de yorgunluğunu katarak uyumaya karar vermişti. Ne de olsa ertesi gün şirketteki herkes için tatildi ve istediği kadar uyuyabilirdi. Tabii bir şey çıkmazsa...

Kalkıp kısa bir duş aldıktan sonra günlük bakımını yapmış ve üstünü de giyinerek çıkmaya hazır hâle gelmişti. Biraz daha günlük giyinmişti. Ne de olsa bu gece parti vardı ve rahat olması gerekiyordu. Patronlar dahil herkes günlük kıyafetlerini giyecekti.

Altına gri kot bir kapri, onun üstüne de beyaz kısakollu bir tişörtün üstüne su yeşili, sıfır kollu bir kazak giymişti.

Evden çıkarken son kez bir unuttuğu bir şey var mı diye düşünürken telefonu çalmıştı. Arayan Hyunjin'di.

Bir yandan telefonu açmaya çalışırken diğer yandan da evden çoktan çıkmıştı. Asansöre bindiğinde daha yeni açabilmişti telefonu.

"Nerdesin sen ağaç oldum burda."

"Günaydın ben.. daha mesai saati bile başlamadı bir sorun mu var?" O sırada bidanın kapısına geldiğinde, camlar sayesinde rahatlıkla dışarıyı görebiliyordu.

"Sen ciddi olamazsın" telefona karşı söylediği şeyden sonra hızla kapatım çantasına koymuştu. Tabii bu sırada kulaklarına Hyunjin'in gülüş sesi dolmuştu. Duymasa bile karşısında görebiliyordu.

Binadan çıkıp Hyunjin'in arabasına doğru yaklaşırken utancından hiçbir şey diyemeden arabaya binmişti. Bu da hâliyle Hyunjin'i merakta bırakmıştı.

"Hey neden hemen öyle bindin arabaya?" Dışardan, araba kapısının yanından söylediği şeylerden sonra Jeongin beklemeden cevap vermişti.

"Sen de binersen öğrenirsin." Kısık ama rahatlıkla duyulabilecek bir ses tonunda söylemişti bunu.

"İyi öyle olsun." Arabaya bindikten kısa bir süre sonra balkonlarda beliren yaşlı teyzeler parmakla gösterim kendi kendilerine bir şeyler fısıldaşıyorlardı. Jeongin ise içinden 'Sabahın bu saatinde ne işiniz var birbirinizde' diye geçirmişti.

"Şimdi anladın mı neden hemen bindiğimi? Orda durup seninle konuşup tartışsaydım yeni bir dedikodu çıkardı hakkımda. Zaten mahalleli erkeklerden hoşlandığımı öğrenir öğrenmez daha dünden hazır bir şekilde dışlamaya başladılar. Jisung desen o da aynı. Minho ile sevgili olduklarını gördüklerinde bi durup dövmedikleri kaldı çocuğu..."

Trouvaille || HyuninHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin