Selamlar tekrardan hoş geldiniz. Her bölümün başında hatırlattığım ve istediğim gibi bolca yorum yapmayı unutmayınız. Bir de sol alt köşede duran yıldız işaretine basmayı da unutmayın lütfen. İyi eğlenceleer
•☀️•
Jeongin'in Anlatımından;
Bir insan umudunu yitirdi ama bir diğeri o umudu yeşertti. Biliyorum biliyorum hep umuttan bahsediyorum ama bu hayatta umudumuz olmazsa yaşayabilir miyiz? Bence yaşayamayız.
Dün bu özel günlerden biriydi. Jisung hayatındaki son umut yaprağını kaybetmişti. Ama bir başkası o yaprağı havada kaybolmadan yakalamış ve kendi kalbinin bir parçası yapmıştı. Artık ikisi de birbirlerinin umudu hâline gelmişti. Tabii anlamaları biraz uzun sürecekmiş gibi geliyor bana ama bunun hakkında pek bir fikrim yok...
Sabah uyandığımda, daha doğrusu Jisung'un çığlıkları ile uyandığımda saat henüz 6'ydı. İşimizin ilk günü. Belki o yüzden bu kadar heyecanlıdır diye düşündüm. Heyecan çığlıkları..
Üstümü değiştirmeden aşağıya inmiştim. Ne de olsa saat daha erken ve hazırlanmam için çok uzun bir süre var. Saat 6 ama benim orada 8'de olmam gerek. Bir saniye zaten otobüs yolculuğu 1 saat sürüyor. Her neyse yaparsın sen Jeongin.
Daha kimse odasından çıkmamıştı. Kahvaltıyı hazırlayıp yemeye başladığımda Jisung büyük bir gürültü ile odasından çıkmıştı.
"Jeongin Jeongin. İnanamayacağın şeyler oldu. Rüya değilmiş deliricem." Bu dünden mi bahsediyor. Hani şu işe alındığı gün. Sekreterlik işi...
"Evet Jisung. Artık sekretersin. Bunu biliyorum"
"Hayır hayır o değil. Dün akşam sanaldan bir arkadaşım olan Lee Know mesaj attı. Nerden ve nasıl arkadaş edindiğimi sorma lütfen. Ve aynı şekilde Seungmin beni iş yerinden almaya geldiği zaman Minho'ya Lee Know dedi. O zaman fark etmemiştim ama bu mesaj sayesinde anladım. Minho, patronum benim sanal arkadaşım. Hem de her şeyimi bilen. Bu rüya değilmiş. O gün terziye gideceğimi de restoranta gideceğimi de ona söylemişim. O yüzden ordaymış... Her şey kafamda daha net oturmaya başladı..." Bu çocuk ne dediğini biliyor mu gerçekten.
"Hey hey hey. Bir saniye. Benim bunlara inanacağımı mı düşünüyorsun" Dediğim şeyle gözlerini devirip karşıma oturmuştu. Ve elimdeki üstünde çilek marmelatı sürülü olan ekmeğimi alıp yemeye başlamıştı.
"İnanmazsan inanma. Bugün bu konu hakkında konuşacağız. Ah bir de dün Hyunjin Ki'nin restorantına gitmiş. Neden olduğunu öğrenebilirsin bence. Hadi ben kaçtım"
"Sen ne dediğinin farkında mısın?"
"Hayır kafamdan uyduruyorum" Bu çocuk cidden beni deli edicek.
Sofrayı topla, saçını yıka, üstünü giy, bakım yap, otobüse yetiş ve patrondan önce ofiste ol. Jeongin sen nesin ya.
Üstüme beyaz çok da kısa olmayan kısa kollu bir gömlek giymiştim. Altına ise düz siyah kumaş pantolon. Çok güneş olmasından dolayı da lila bir şapka takmıştım. Bu vaziyette iş yerine girince girişteki görevli kişi ilk başta beni tanıyamasa da daha sonrasında özür dileyerek devam etmemi söylemişti. Yukarı çıktığımda bulduğum boş bir koltuğa oturmuştum. Neyi beklediğimi bilmiyorum. Ama yine de beklemeye devam etmiştim. Tabi sadece beklemedim. Biraz oyun oynadım. Düşündüm... Neden dün Ki'nin restorantına gitti ki..?
Biraz daha bekledikten sonra Minho ve Jisung girmişlerdi. Bu katta ne işleri var diye düşünürken tüm çalışanların olduğu kat olması aklıma geldi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Trouvaille || Hyunin
Romanceİşini yapamayan bir çalışan mı? Hayır kesinlikle! Sadece Hyunjin'e dayanamayan bir çalışan, Jeongin... Ne var ki yaptığı beceriksizlik aslında dünyada yaptığı en doğru şeydi... İyiki o tabak, iyiki o patron ve iyiki o duygular... Tesadüf eseri karış...