Jeongin'in Anlatımından;
Şu an Hyunjin'in arabasınsa kendi evine doğru gidiyorduk. Ben ön tarafa oturmuştum. Aslında Sooyeong ne kadar istese de binemezdi. Hyunjin ile yaşadığı bir kaç olumsuz şeyden sonra Hyunjin yasak koymuş. Hatta torpidoda 'Sooyeonglar Oturamaz!' yazan bir kağıt da vardı. Ne zaman onunla bir yere gitseler bu kağıdı çıkartıyormuş.
"Evet geldik. Hadi bakalım." Hyunjin arabadan ineceği sıradan arkadan gelen ses onu durdurmuştu.
"Hyunjin biraz bekler misin? Bir şey soracağım da. Jeongin tatlım sen de çıkabilirsin anlarsın ya özel konuşma." Hyunjin ile göz göze geldikten sonra başını sallamıştı. O geri arabaya binerken ben ise iniyordum. Şu işe bak. Resmen bir adam için bir kadınla savaşıyorum... ...acaba Hyunjin kadınlardan mı erkeklerden mi hoşlanıyo. Bunu öğrensem iyi olur.
Tam olarak hislerimden emin olmadığım için ne yapacağımı bilmiyorum. Ama onu her gördüğümde, bana her yaklaştığında kalbimin atış seslerini duyuyorum. Her konuştuğumuzda heyecanlanıyorum. Hele ki bana şirin dediği zamanlar... Ah o günleri hatırladıça midemdeki kelebekleri hissedebiliyorum.
Dışarda az bir vakit kalmış olsam da baya bunaltıcı bir hava vardı. Aslına bakarsanız havalar soğumadan hemen önce böyle olması biraz garibime de gitmedi değil.
Güneşin etkisi ile de kendi kendime konuşmuş bulunmuşum...
"Bu kızın arabası yok mu niye Hyunjin'in arabası ile geliyo? Hayır bir de arabada özel konuşmalar falan. Zaten gıcığım kıza. An-la-mı-yo-rum" Kendi sesimden arabanın kapı sesini duymamışım. Ve tabii ki de yanıma yaklaşan Hyunjin'in sesini de..
"Ben de anlamıyorum. Zaten kovmak için yer arıyorum şu kızı. Hayır kovsam rahatlıyıcam" Elini omzuma atarak konuşmuştu. Ve yine aynı pozisyondayken de yürüyorduk.
Arkadan gelen bir başka arabanın kapı kapanma sesini duyunca hiç bozmadan boştaki elini kaldırıp arkaya bile dönmeden arabayı kilitlemişti. Ki zaten kendi bahçesindeydi ama gıcıklık değil mi? O kız işin içindeyse doya doya yapılır.
Evin içine girdiğimizde arkada bağırarak koşan bir Sooyeon bırakmıştık. Ama kimin umrunda ki?
"Soo! Sen zaten böyle geliceksin değil mi? O yüzden burda otur biz de hazırlanalım" Sooyeong bir yaşlı kadınmışçasına homurdanadak koltuğa oturmuştu. Biz ise Hyunjin'in odasına çıkıyorduk.
"Seç beğen al. Zaten gereksiz birden fazla takım elbisem var. Aa bak bu gri olan ya da dur şu siyah olan sana çok yakışır. Al dene istersen. Hatta bunu da dene. Dene işte ya istediklerini" Neden bu kadar şirin olmak zorunda ki... Ah
"Hyunjin-ah! Neden böyle davranıyorsun? Bir tane takım ver gitsin yakışıyo yakışmıyoyu boş ver."
"Hey hey hey. Niye gülüyorsun ki? Ben seni düşündüğüm için. Aman neyse işte al giyin.." Elindekileri alıp misafir yatak odasına doğru ilerlemiştim. Tabii alt kattan Sooyeong'un homurdanma sesleri yükseliyordu. Kendi genç olsa da içinde ölü yaşlı bir beden yatıyor gibiydi.
Misafir yatak odasına girdiğimde buranın kesinlikle sıradışı bir oda olduğunu inkar edemezdim. Aynı Hyunjin'in odası gibi. Sağ taraftaki duvarda boylu boyun uzanan camlar. Tam karşısında giyinme odası ve onun içinden de tuvalete giden bir kapı. Odanın kapısının karşısında da çift kişilik bir yatak. Tabii tavanda isteğe bağlı olarak değişen gökyüzü fotoğrafları. Yatağın bir yanında kelebekler varken diğer bir yanında da arabalar vardı. Sanki iki kardeşin yatak odası gibi. Önceden burda birilerin kaldığına eminim.
Ama şimdi her şeyi bırakıp üstümü giymem gerekiyor. Bu yüzden odanın kapısını kilitleyip giyinme odasına girmiştim.
Kısa bir süre sonra üstümü giyinmiştim. Üstüme tam olmuştu. Sanki aynı yaştaydık da aynı vücut kitle endeksine sahiptik.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Trouvaille || Hyunin
Romanceİşini yapamayan bir çalışan mı? Hayır kesinlikle! Sadece Hyunjin'e dayanamayan bir çalışan, Jeongin... Ne var ki yaptığı beceriksizlik aslında dünyada yaptığı en doğru şeydi... İyiki o tabak, iyiki o patron ve iyiki o duygular... Tesadüf eseri karış...