Güne gayet güzel başlamıştı ikili. Aylardır içinde tuttukları ve kimsenin bilmediği sırlarını söylemişlerdi birbirlerine. Bundan sonra her şey daha iyi olacaktı onlar için. Daha rahat, daha huzurlu olacaklardı. Üstlerindeki tek yükten kurtuldular sonuçta. Ama Jisung... O henüz üstündeki bütün yüklerden kurtulamamıştı. Annesinin ölümü. Babasının ona yaptığı şeyler. Hiçbirini unutamıyordu Jisung. İşte üstündeki yüklerden biri de buydu. Babasına karşı büyük nefret besliyordu. Gerek annesine gerekse de kendine yaptığı şeyler yüzünden. Ama şuna inanıyordu Jisung 'Minho ile hepsini atlarabilirim. O yanımda olduğu sürece güvendeyim' İlk günden bu güveni vermişti zaten Minho. Kendi ağzı ile ona söz vermişti.
"Ne düşünüyorsun öyle dalıp gitmişsin" Jisung duymamıştı Minho'yu. Hâlen daha dışarıyı seyrediyordu. Çicekleri, ağaçları.. Çok güzellerdi.
"Kime diyorum" Biraz daha sesini yükselterek söylediği şeyden sonra Jisung kendine gelmişti.
"Duymamışım. Ne demiştin"
"Bir sorun mu var Jisung? Kötü görünüyorsun" Jisung hiç düşünmeden aklındaki şeyi söyledi. Çekinecek bir şey yoktu bunda. Artık birbirlerinin dertlerini üstlenebilirlerdi.
"Annem... Annemi düşünüyordum. Hep iyi olduğumu görmek isterdi. Şimdi ise ben onun iyi olduğunu görmek istiyorum. Ama bu mümkün değil değil mi? Yüzünü unutmaya başlıyorum. Sonra fotoğraflarına bakıyorum. Ya o? Ayrıldığımızda çok küçüktüm. Şimdi görse tanıyabilir miydi? Mezarına gitsem 'tombul yanaklım gelmiş' diyebilir miydi? Minho ben annemi çok özlüyorum." Minho duyduğu şeylerden sonra bugün şirkete gitmenin güzel bir fikir olmadığını düşündü. Şimdilik Jisung'u yatıştırmak için de arabayı kenara çekip sarılmıştı Jisung'a. Bu onun kollarında ikinci ağlayışı. İlki de annesi içindi.
"Hangi pislik yaptı bunu. Onu görür görmez kollarını gövdesinden ayırıp başının yerine takıyım. Söyle" Demek istedi Minho ama sadece sustu. Kim? Neden yapmış olabilir ki? Kim sevdiği adamı bu kadar üzdü...
Jisung biraz daha iyi hissetmeye başlayınca Minho tekrardan arabayı çalıştırıp tam tersi istikamete doğru ilerlemeye başladı.
"Şirkete gitmiyor muyuz?" Burnunu çekerek sormuştu sorusunu Jisung.
"Hayır. Sana minik bir sürprizim var. Umarım hoşuna gider..." Biraz bekleyip aklına bir şey gelmiş gibi parmağını şıklatıp tekrardan konuşmaya başladı. "Torpidoyu açar mısın" Jisung dediği şeyi birebir uyguladığında ordan küçük bir tişört sarkmıştı. Büyük bir bölümü yırtıldığından bu kadar küçük duruyordu.
"Onun bir parçasını kafana göre yırtıp benim için gözlerini bağlar mısın? Sürpriz gerçekten sürpriz olmalı" Jisung gülerek küçük bir parça yırtıp gözlerini kapatmıştı. Diğer parçayı ise el yordamı ile torpidoya geri koymuştu.
"Herkese böyle sürprizler yapıyorsun sanırım. Hazırlıklısın yani" Minho'nun suratı asılmıştı. Hem sevdiği adamın düşünceleri yüzünden hem de yaşadığı şeylerden dolayı.
"Hayır hayır. İlk defa birine sürpriz yapıyorum inan bana. O yaşadığım bir kaza sonucu oraya koyulmuş bir şey. O gün üstümde bu tişört vardı. Ben de bundan sonra ihtiyacım olur belki diye orda tutuyorum. Düşündüğün şey değil yani" Jisung kendi enerjisini sabit tutmaya çalışarak gülerek şaka yaptığını söylemişti. Daha sonrasında ise araba güzel bir şarkı sesi duyuldu. "Your Eyes" Gerçekten güzel bir şarkı ha?
Çok da kısa sürmeyen bir yolculuğun ardından Minho istediği yere gelmişti. Bahar şenliklerinin yapıldığı uçsuz bucaksız kocaman bir alan. Bir yerde güzel hediyelik eşyalar satılıyor diğer bir yerde ise çocuk, genç, yaşlı demeden herkes eğleniyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Trouvaille || Hyunin
Romanceİşini yapamayan bir çalışan mı? Hayır kesinlikle! Sadece Hyunjin'e dayanamayan bir çalışan, Jeongin... Ne var ki yaptığı beceriksizlik aslında dünyada yaptığı en doğru şeydi... İyiki o tabak, iyiki o patron ve iyiki o duygular... Tesadüf eseri karış...