"Felix? Hyunjin? Jeongin? Neler oluyor burda?" 3'ü de tam anlamı ile son nefeslerini vermeye hazırlardı.
Hyunjin olayın şoku ile Felix'ten özür dileyip Jeongin'in kolundan tutup ordan kaçmaya başlamıştı. Bir çocuk gibi... Zaten Changbin'in yanında bir çocuktu. Şimdi de neden olmasın ki?
Arabaya kadar koştuklarında Jeongin sonunda kolunu Hyunjin'den kurtarmayı başardığında arabaya yaslanıp soluklanmaya başlamıştı.
"Ne diye kaçtın ki?" Jeongin kızgınlığını belli eden bir ses tonunda konuşmuştu. Ve aynı şekilde de devam etmişti. "Daha arkadaşımın birinciliğini kutlayamadan ordan çıkardın beni."
"Onu daha sonra da kutlarsın. Ben seni orda Changbin'in azabından korudum." Hyunjin ise kendi çok bilmiş ve gıcık tavrı ile konuşmuştu. "Her neyse. Bin arabaya şirkete geçelim. Zaten ne olduğunu kısa sürede anlarız."
Onu onaylayıp arabaya binmişti Jeongin.
Yol biraz uzun olduğundan dolayı çoğu sessizlik ile geçmişti. Ama bu sessizliği bozan dün gece arkadaşı ile konuşup bir karara varan Hyunjin'in sesiydi.
"Jeongin... Sana bir şey sormak istiyorum"
"Zor olmasın yeter" Dalgaya vurup ortamı yumuşatmaya çalışan Jeongin, Hyunjin'in ona saniyelik bakışı ve sessizliği ile konunun ciddiyetini anlamıştı. "Tamam sor istediğini" Sonrasında ise pes etmişti...
"Dün geceden bahsetmek istiyorum ben. Neden bizi öyle gördüğünde ağlayarak kaçtın evden? Seni merdivenden düştükten sonra öyle görünce hiç iyi hissetmedim. Sanki her bir göz yaşın, kalbimdeki alevleri canlandırıyordu..." Hyunjin, içindeki her şeyi anlattığı için rahatlamıştı. Ama şu an sıra Jeongindeydi.
Jeongin, her ne kadar vereceği cevabı bilse de, bunun yalan olması ve kalbindeki acıyı yok sayıyo olması onun canını bir hayli sıkıyordu. Ve bir gandan da Hyunjin söylediği söz... Sanki her bir göz yaşın, kalbimdeki alevleri canlandırıyordu...
"Ahh aslına bakarsan merdivenlerden düştüğüm için ağlıyordum. Evden koşarak uzaklaşma sebebim ise Soo ile özel hayatınızı yaşarken evde parazit olmak istemedim." Oldukça pozitif bir ses tonu ile anlatmıştı bunu Jeongin. Her ne kadar kalbi kırık olsa da...
"Sen olayları yanlış anlamışsın. Soo ile aramda hiçbir şey yok. Annem söylediği bir kaç ağır laf yüzünden hırslanmış. Bu da onun sonu oldu zaten. Hırs her zaman iyi değildir ya." Hyunjin o geceki sokakta bayılma meselesini açmamıştı. Şimdilik Jeongin'in söylediklerine inanıp ilerleyen zamanlarda konuşmak istiyordu bunu.
"Bir dakika bir dakika. Sonu oldu derken? Artık bizimle birlikte çalışmıyor mu?" O sırada ikisi de arabanın fren yapması ile ufak bir sarsıntı geçirseler de artık şirketin önündelerdi. Hyunjin de eli ile karşılarında duran devasa şirketi göstererek;
"Just Make Dance şirketinin patronu Hwang Hyunjin'in yeni asistanı Yang Jeongin. Yeni işiniz hayırlı olsun" Jeongin her ne kadar çoğu sevincini içinde yaşamayı sevse de bugün onu kimse tutamazdı. Bu yüzden insanların kulaklarını sağır eden cinsten büyük bir çığlık atmıştı. Hyunjin ise onu bir melekmiş gibi izliyordu. Öyleydi... Hyunjin'in meleğiydi o...
***
O sırada tabii ki de Changbin ve Felix kavga ediyorlardı. Changbin ortalığı kelimenin tam anlamı ile yakıp yıkarken, Felix ise sadece onu izliyor ve dinliyordu. Tabii bu da bir yere kadardı. Her insanın bir sabrı var.
"Felix ben sana ne dedim? Kaç defa tembih ettim bırak siktir et dans yarışmasını. Seneye tekrar katılırsın. Şu an senin sağlığından daha önemli değil diye. Ha? Kaç defa dedim. Seni yaralayan piçlerin daha kim olduklarını bile bilmiyorum. Söylemek istemedim, mektubu okumanı istemedim dedin razı geldim. Ama bu olmamalıydı Felix. Sen ne zamandır sözümü dinlemiyor-"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Trouvaille || Hyunin
Romanceİşini yapamayan bir çalışan mı? Hayır kesinlikle! Sadece Hyunjin'e dayanamayan bir çalışan, Jeongin... Ne var ki yaptığı beceriksizlik aslında dünyada yaptığı en doğru şeydi... İyiki o tabak, iyiki o patron ve iyiki o duygular... Tesadüf eseri karış...