[31] - [Ki artık fazla olmaya başladı!]

175 17 5
                                    

Endişeli bir şekilde bu odada ne olmuş olabilir ki diye düşünmeye başlamıştı. Ancak vardığı tek bir sonuç vardı, o da Jeongin'in bu karışıklık içinde kaçırılmış olabilmesiydi. Aklına başka hiçbir şey gelmiyordu...

"Hyunjin!"

"Jeongin" Korkuyla karşısındaki çocuğun ismini söyleyip ona sarıldığında Jeongin bir şeylerin ters gittiğini anlamıştı çoktan. Zaten dışardan gelen sesler de cabasıydı.

"Dışardan gelen bağırış sesleri duydum her şey yolunda mı?"

"İlk önce içeriye geçelim güzelim. Sonra anlatıcam."

İkisi de odaya girip kapıyı kapattıklarında Jeongin hemen sadece bir kaç dakika önceki yerine, yatağa geçmişti bile.

"Bir kaç kişi bu binayı yakmaya çalışıyorlar. Polis, itfaiye çağırdık geliyorlar ve benim bu süre içerisinde onların yanında olmam gerekli." Yavaşça yatağa oturup avuçları arasında sevdiği adamın yüzünü aldıktan sonra devam etti. "Sen de lütfen bu süre içerisinde burdan çıkma. Hatta kapını kilitle lütfen. Ne olacağı belli olmaz. Ya bu Ki denen şerefsizin adamlarıysa? Seni kaçırmaya geldilerse? O yüzden lütfen dediğimi yap ve burdan bir yere ayrılma. Ben çıkınca arkamdan kapıyı kilitle."

"Tamam yaparım. Ama ne olursa olsun bütün bunlar bittiğinde bana neler olduğunu anlatacaksın."

"Söz..."

Yataktan kalkmadan sevgilisinin dudaklarını öpmüştü Jeongin. Ona zarar gelmesini istemiyordu. Bu yüzden kapıyı kilitlediği andan itibaren Tanrı'ya dua etmeye başlamıştı. Seni seviyorum sevgilim. Sağ sağlim geri dön...

Hyunjin ise bu sırada merdivenlerden hızla aşağıya iniyordu. Görüş alanına giren Chan ile büyük bir rahatlama gelmişti. Üstüne polis ve itfaiye sirenlerini duyunca bu rahatlamışlık hissi ikiye katlanmıştı.

"Jeongin?" Chan meraklı bir ses tonunda sorusunu yöneltmişti Hyunjin'e

"Uyanmış seslere ama her şeyin yolunda olduğunu söyleyip geldim. Bir de kapısını kitlettim. Bu Ki denen adamın ne yapacağı belli olmaz." Chan, buna karşılık kafasını sallayarak onaylamıştı onu.

Kısa bir süre sonra Chan, Hyunjin ve bir kaç personelin de izlediği karmaşa polislerin gelmesi ile sona ermişti.

Bir kaç kişi yakalanmıştı. O sırada ise itfaiye görevlileri yangını söndürüyorlardı.

Bütün olaylar bitip polisler de olay yerinden bir kaç tanıkla ayrıldığında şirkette bulunan herkes artık rahat bir nefes alabilirdi.

"Öğleden sonra kendime izin veriyorum. Seungmin ile buluşucam. Haber vermek istedim.." Konuşan Chan'dı

"Siz? Ciddi misin?" Chan'ın gülümseyerek karşılık vermesi ile Hyunjin dayanamayıp sarılmıştı arkadaşına.

"Tamam hadi sen bekletme, daha sonra nasıl olduğunu anlatırsın." Chan beklemeden koşarak binadan çıkıp gittiğinde Hyunjin de kendi sevdiği adamın yanına gidiyordu. Koşarak...

Hyunjin'in Anlatımından:

Yaşanan olaylar diğer çalışanlar gibi benim de tuhaf hissetmeme neden olduysa da polislerden gelecek olan haberi beklemekten başka bir çarem yoktu.

Jeongin'in odasının önüne geldiğimde kapıyı çalıp kapı kilidini açmasını beklemiştim. Sonunda içeriye girdiğimde beni karşılayan şey Jeongin'in sevgi dolu kucaklayışıydı.

"Çok korktum. Sana bir şey olacak diye çok korktum" Bunu söylememin karşılığında ufak bir kıkırtı alan Jeongin sinirli bakışlarla benden ayrılmıştı.

"Neden gülüyorsun. Korktum diyorum sana."

"Gülmüyorum. Sadece çok şirinsin. Benim şirin minik tilkim..." Buna karşılık yanaklarını sıktığımda zaten sinirli olan bakışlarını daha da sinirli ve korkutucu bir hâle getirmişti.

Benden daha da uzaklaşıp en sonunda odadan çıkınca en fazla nereye kadar gidebilir ki diye düşünmüştüm. Ama gidişi buna da cevap vermişti.

Bulunduğum odadan çıkıp peşine gideceğim sırada bir telefon gelmişti. Kaydetmediğim bir numaraydı.

İlk başta açmakta tereddüt etsem de önemli bir telefonun olabileceği aklıma geldiğinde açmıştım.

"Alo?"

"Bay Hwang Hyunjin. Oğlumla sevgili olduğunu duydum. Açıkçası onun bir erkekle birlikte olabileceğini hiç düşünmüyordum. Küçükken çok dövmüştüm. Her ne kadar sonradan annesi elimden aldıysa da bunun ona ders olabileceğini düşünmüştüm. Ama olmamış demek-"

"Sen ne sikim! Ağzından çıkanı kulakların duyuyor mu senin? Bir insan nasıl çocuğunu dövüp ona ders verdiğini zannedebilir? Düşünür? Nasıl bununla gurur duyuyorsun sen? Bana bak Ki! Bunu ister bir tehdit olarak say ister sadece bir uyarı. Eğer ki Jeongin'e veya arkadaşlarına en ufak bir zarar gelirse seni ölmüşten beter ederim. Umarım mesajı almışsındır."

"Çok net anladım Bay Hwang. Benim de size ufak bir uyarım olacak. Eğer yetiştirdiğim çocuğumu, Yu Otosaka'yı şirketinize geri almazsanız başınıza gelecek şeylerden ben sorumlu değilim."

"Ben şimdi anladım sizin karın ağrınızı. Bekleyin lütfen. Ömrünüzün sonuna kadar bekleyin o çocuğun şirketimde yeri yok. Bir hata yaptı ve cezasını çekiyo. Hayalleri ile" Ve sonra telefonu yüzüne kapatmıştım.

Sinirliydim!

Hem de hiç olmadığım kadar.

Sesimi duymuştu ki geri gelmişti Jeongin. Bir şey bile demeden hızla odadan çıkıp asansöre doğru ilerlemeye başladım. Ben büyük adımlar atarken Jeongin ise arkamdan koşar adım geliyordu. Sonunda ikimiz de asansördeydik.

"Ne oldu Hyun? Sesin çok kötü geliyordu..."

"Ki'nin senin baban olduğu, anneni öldürdüğünü yazdığı belgeler sendeydi değil mi?"

"Ne yapacaksın?" Sorusuyla beraber asansörden inmiştim.

"Ki artık fazla olmaya başladı!"

•🌙•

SELAM

MERHABA

NASILSINIZ

Yine ben geldimmm

Hatta bir önceki bölümden uzun bir bölümle sbdajjahsiisa yine kısa biliyorum ama hayat şartlarım yüzünden ders çalışmaya bile zar zor vakit buabilirken bölüm yazmak zorluyor

Zaten son bir kaç bölüm... Finale yaklaşıyoruz millet

Hatam varsa özür dilerim kontrol etmeden atıyorum...

Demem gereken başka bir şey var mı diye düşünüyorum ama bulamıyorum suvshdisjds

Tamam o zaman kendinize iyi bakın sizleri çok seviyorummm 🤍🌙

      Sıkı sıkı giyinin hava soğuk     

Trouvaille || HyuninHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin