22. Bölüm

3.8K 286 97
                                    

Medya: Ferhat Göçer - Yıllarım gitti

Satır arası yorum ve oy vermeyi unutmayın lütfen.

İyi okumalar.

EYLÜL'DEN

Defne hanım keyifle kahvesinden bir yudum alıp sehpaya bıraktı ve arkasına yaslandı.

"Anne ben seni tanıyamamışım. Ne çirkef bir şey çıktı senin içinden ya." Diyerek dalga geçti Yağız abim.

"Sus bakayım, anneyle öyle konuşulmaz." Diyerek susturdu onu Defne hanım.

Şu an hepimiz salonda oturmuş bugünü konuşuyorduk. Defne hanım ve babaanne kişisinin ufak çaplı tartışmasından sonra babaanne kişisi uzun uzun Defne hanıma söylenmiş, Defne hanım ise onu hiç takmamıştı.

Akşama doğru babaanne kişisi tekrar bahsettiği kişileri davet etmek istemiş ama Defne hanım bu sefer cidden sert çıkmıştı. Bunun üzerine de babaanne kişisi gitmişti. Kalanlar da akşam yemeğinden sonra gitmişlerdi ve sanırım yarın babaanne kişisi olmadan geleceklerdi.

"Yavrum sen de iyi laf sokuyormuşsun ha. Beğendim performansını." Diyerek bu kez bana bulaştı Yağız abim. Güldüm bu haline.

"Tabii ne sandın." Dedim gülerek. O da güldü ve saçımı çekti. Bende onun kafasına vurdum. Tekrar saçımı çekti. Bende tekrar kafasına vurdum.

Bu kez saçımı daha çok çekti ben de ona dirsek atıp "Yapma be!" Diye çemkirdim.

"Sus! Abiye çemkirilmez." Dedi o da. Diğerleri de bize gülüyordu. Biz hala birbirimize vururken bağırdım.

"Baba ya! Bir şey de şu oğluna." Ortamdaki gülme sesleri kesilirken Yağız abim de durmuştu. Dediğimi idrak ettiğimde bir an duraksadım. Sonra başımı gözleri dolmuş bana bakan Asaf beye çevirdim.

Ne yapacağımı bilemez bir şekilde tedirgince Asaf beye bakıyordum. Ortamdaki sessizlikten rahatsız olarak rahatsızca yerimde kıpırdandım.

Asaf bey ayağa kalkıp yanıma geldi. Yağız abim kalkıp Asaf beye yer verdiğinde Asaf bey yanıma oturdu. Ben ne diyecek diye beklerken telefonum çaldı.

Arayanı sikeyim ama ya. Şimdi aranacak zaman mı? Titreyen ellerimle telefonumu cebimden çıkarıp arayana baktım. Fırat abimdi. Bu saatte niye arıyordu ki? Hemen telefonu açtım. Ben bir şey demeden Fırat abim panikle konuşmaya başladı.

"Eylül, Derya doğuruyor!"

"Ne?" Dedim şokla. Daha bir ay vardı doğuma.

"Hastanedeyiz şimdi. Suyu geldi, sancısı tuttu. Ben, ben ne yapacağımı bilemedim, elim ayağıma dolandı. Daha doğuma bir ay vardı. Neden bu kadar erken oldu ki? Anlamadım ben. Derya'ya, kızıma bir şey olmaz değil mi?" Sesi ağlamaklıydı. Ağlıyor bile olabilirdi.

"Tamam ben geleceğim. Hangi hastanedesiniz?"

"Her zaman kontrole geldiğimiz hastanedeyiz." Dedi.

"Tamam, geliyorum ben hemen." Deyip kapattım. Ardından diğerlerine döndüm. Merakla bana bakıyorlardı. "Ablamın doğumu gelmiş. Ben hastaneye gideceğim." Dedim panikle ve hızlıca yerimden kalktım.

"Ben götüreyim seni, tek gitme." Dedi Rüzgar abim.

"Ayrı gayrı yok. Biz de gidelim. Yanlız bırakmayalım çocukları. Ama siz evde kalıyorsunuz." Dedi Defne hanım, Yağız abim, Ediz ve Yiğit'e hitaben. "Sare'ye de dikkat ediyorsunuz." Dedi.

. . .

Hastaneye geldiğimizde Fırat abimi aramıştım ve kaçıncı katta olduğunu öğrenmiştim. Kata çıktığımızda koşarak koridorun sonunda, doğumhanenin önünde volta atan Fırat abimin yanına koştum.

EylülHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin