Adelaide'in Ağzından
"Bu lanet olası bir savaş çağrısı! Adam resmen bizi ayağına çağırıyor. Şu iğrenç küstahlığa bakar mısınız! 'Sizi yok etmek için can atıyorum.. eski müttefiğiniz ile birlikte' O kim oluyor da bizi Irina'yla tehdit ediyor! " diye bağıran Leon önündeki masayı tek eliyle duvara fırlatıp parçalanmasına neden olduğunda irkildim.
Anlaşılan gelen mühürlü mektubun yazarı ; Irina'yı kaçıran ve bütün bu savaş planlarının büyücüler cephesindeki lideri olan adamdan başkası değildi.
"Leon lütfen biraz sakin olmaya çalışır mısın? Usta geri dönene kadar harekete geçmememiz gerekiyor unutma." diye sakince onu susturmaya çalıştım ama her zamanki gibi onu Alec kontrol altına almış görünüyordu.
Usta mektubu okuduktan sonra loncadan birkaç kişiyi yanına alıp bir arkadaşıyla görüşmeye gitmişti. Eğer görüşmeleri iyi giderse saldırı planımız için son kalan grubu da tamamlamış olacaktık. Usta da artık harekete geçmenin vakti geldiğine karar verdiğine göre daha yapılacak birşey kalmamıştı.
Sıkıntılı bir nefes verip kafamı cama doğru çevirdim.
Irina.. umarım onlara boyun eğmemişsindir.. Sana karşı savaşmak yapabileceğim son şey. Lütfen iyi ol!
Ben bu şekilde üzgün bir şekilde dışarıyı seyrederken omzumda hissettiğim elle sıçradım.
"Sen de Irina gibi dalıp gitmeye başlamışsın bakıyorum." diyerek bana sıcak bir şekilde gülümseyen Alec'e döndüm ve ben de ona buruk bir şekilde gülümsedim.
Irina'nın adının geçmesiyle gerilen Leon gözümden kaçmamıştı. Onun ne kadar yıkıldığını tahmin bile etmek istemiyordum. Irina'yı kurtarmak zorundaydık.. acilen!
Bir anda buraya koşar adımlarla yaklaşan topuklu ayakkabıların sesleri duyulmaya başladı ve içeri nefes nefese bir Giselle girdi.
"Ustadan mesaj var.. Hemen.. Hemen hazırlanmamızı istiyor. Irina'yı sakladıkları şatonun yeri de sonunda tespit edilmiş. Az önce konumun doğruluğunu teyit etmek ve tuzaklardan korunmak amacıyla öncü grubu yolladı. Bizim grubumuzla beraber yaklaşık on yedi grup yola çıkmış. Biz de sabahın ilk ışıklarıyla harekete geçiyoruz. Üç krallıktan aynı anda harekete geçiliyormuş. Usta'nın planı da burada. Neyseki ön saflarda değiliz.." Diye bir çırpıda açıkladıktan sonra planı önündeki masaya serdi.
Hepimiz masanın etrafına doluşup incelemeye koyulduk. Biz bakarken Giselle diğer üyeleri çağırmaya gitmişti.
Plan çok netti. Eğer bir aksilik çıkmazsa savaş çok fazla uzamadan üç ay gibi bir süre zarfı içinde bitebilirdi ama bu bile beni rahatlatmaya yetmiyordu. Hem karşımızdakiler gereğinden fazla güçlüydü hem de yanlarında kraliyet ordusu olacaktı. Onları kendi taraflarına çekmeyi nasıl başarmışlardı aklım almıyordu.
Irina'nın ülkesinin de zorunlu olarak bu savaşa destek çıkmak için asker yolladıkları bilgisi elimize geçmişti ama eğer o askerler Irina'yı hatırladıklarıyla alakası olmayan bir durumda herkesi katlederken görürlerse ona olan güvenleri yok olacaktı.
Irina'nın masum insanları katlettiği görüntüsü aklımda canlandığında irkildim.
Kafamdan bu düşünceleri atmak istermişçesine silkindikten sonra ciddiyetle etrafımdakilere baktım ve herkese hitaben yüksek sesle konuştum.
"Haydi biz de biraz dinlenmeye gidelim bu geceden sonra uzun bir süre dinlenmeye vaktimiz olmayacak. Ciddi bir savaşa gidiyoruz. Tanrı hepimizin yardımcısı olsun." dedikten sonra beni onaylayanlarla birlikte kapıya yöneldim. Herkes çıkıyordu ama sadece bir kişi geride kalmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mühürlü Kalp
Historical FictionBir prenses düşünün. Olduğu şey yüzünden dışlanmış , kendi ailesi tarafından bile zarar görmüş. Yapayalnız. Ve o bir arayış içinde. O bir ev arıyor, ait olduğu yeri arıyor. Bir de bir kolyesi var , mühürlü. O mührü kırmalı.. ama bu kırılması gereke...