"O iyi mi?"
"Evet, durumu kontrol altında. Şifa büyücülerini gerektirecek bir durum yoktu."
"Sence ne olmuş olabilir?"
"İlk başta zehirlenmiş olabileceğini düşünmüştüm ama vücudunda zehire dair bir ize rastlamadım. Biri eğer ona ait bir şeyi çalmak istediyse onu büyülemiş olabilir-"
"O, bu kadar kolay büyülenebilecek ve zehirlenebilecek biri değil."
Leon..
"Farkındayım ama bu duruma başka mantıklı bir açıklama getiremiyorum. Onun için endişeleniyorum, başına çok şey geldi."
Adelaide..
"Sence şu Brandon denen pislik birşey yapmış olabilir mi?"
"Ben daha Brandon ve Anna arasında ne geçtiğini bile bilmiyorum.."
"Onu elime geçirdiğimde pek de iyi şeyler olmayacak. Bunu bilmen durumun ne kadar kötü olduğunu anlamana yeter sanırım."
"Leon! Dur, hemen gitme daha sorularım olacak.-"
"O uyandığında bana haber ver yan odada Alec'le olacağım."
Bir kapı çarpma sesiyle yarı uykulu halimden çıkıp tamamen ayıldığımda yavaşça gözlerimi açtım ve ışığa alışmak için birkaç kere gözlerimi kırpıştırdım.
"Iri-"
Adımı bağırarak bana doğru koşmak isteyen Adelaide'i elimi 'dur' dercesine ona doğru kaldırarak susturdum.
"Sessiz ol. Biraz önceki konuşmayı duydum. Leon uyandığımı farkedip buraya gelmeden önce sana söylemem gereken bazı şeyler var." diye ciddiyetle fısıldadığımda kafasını salladı ve yatağın kenarına oturdu.
"Irina, neler oldu? Senin için çok endişelendik.." diye üzgün bir şekilde fısıldayan Addy'e iyi olduğumu belirten bir şekilde tebessüm ettikten sonra oturur pozisyona geçtim.
"Mektupta yazanlardan dolayı şoka girip bayıldım.." diye başladıktan sonra mektupta yazanları ve Leon'la aramızda geçen bazı şeyleri dışarıda bırakarak Brandon olayı da dahil herşeyi anlattım.
O da bana biz yokkenki dövüşte neler olduğunu ve Alec'le yaşadıkları minik yakınlaşmaları anlattı.
"Irina, ben.. çok üzgünüm. Senin bu şekilde üzüldüğünü gördükçe benim de canım yanıyor. Başına gelenlerle hala nasıl insanlara gülümseyebiliyorsun anlayamıyorum." diyen Adelaide'in gözleri dolmaya başlamıştı.
"Bana ihtiyacı olan insanlar var. Başına geçmem gereken bir krallık, kurtarmam gereken büyücüler var. Bana güvenenleri yüz üstü bırakamam. Herkes için güçlü olmak zorundayım. Brandon'ın beni açığa çıkarması yüzünden ailemin başına birşey gelme ihtimali olmasından ölesiye korkuyorum ama tek umudum onları sağ salim bir şekilde baloda görebilmek.. Brandon'ı kaybetmek bana tabiki bir acı verdi ama bunun üstesinden hemen gelmek zorundaydım. Nasıl olsa içinde büyüdüğüm ortamdan dolayı kazık yemeye alışmış durumdayım.." diyip ona gülümsedim.
"Sen.. gerçekten inanılmazsın.." diye fısıldayan Addelaide'in gözünden bir damla yaş süzüldü.
"Jonathan'ı artık bırakma zamanın geldi Addy. Huzurlu bir yolculuğa çıkabilmesi için senin mutlu olmana ihtiyacı var." dedikten sonra ona sıkıca sarıldım.
Geri çekildiğimizde bana mutlu bir şekilde gülümseyip kafasını olumlu anlamda salladı.
Şu anda yanımda olması beni gerçekten rahatlatıyordu. Birbirimize sorunlarımızda sürekli destek çıkıyorduk.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mühürlü Kalp
Historical FictionBir prenses düşünün. Olduğu şey yüzünden dışlanmış , kendi ailesi tarafından bile zarar görmüş. Yapayalnız. Ve o bir arayış içinde. O bir ev arıyor, ait olduğu yeri arıyor. Bir de bir kolyesi var , mühürlü. O mührü kırmalı.. ama bu kırılması gereke...