Bölüm 17

2.6K 123 43
                                    

*ÖNEMLİ: Güzel okurlarım bölümü okumaya başlamadan önce Bölüm 16'nın sonunu tekrardan okumanızı istiyorum. Yazar notundan hemen önceki kısımda bir değişiklik yaptım. Kafanızın karışmasını istemiyorum. İyi okumalaar.*

Sabah çok büyük bir acıyla uyandım ve gözlerimi bir anda kocaman açıp çığlığı bastım.Ellerimde ve ayaklarımda eller hissettiğim için hemen kafamı kaldırıp baktım.

Tanımadığım iki büyücü bana birşeyler yapıyorlardı ve bu son derece can yakıyordu.

"Neler oluyor? Siz de kimsiniz!" diye acının etkisiyle sert bir ses tonunda konuştum.

"Sakin olmaya çalış Anna'cığım. Bunlar Usta'nın emirleri. El ve ayaklarının iyileşme hızının artması için bu çok daha acılı olan süreçten geçmen gerekiyor. Usta en azından kendi başına yürüyebilmeni istiyor. Merak etme sadece birkaç saat sürecek." diyip rahatlatıcı bir şekilde gülümseyen Addy'e dehşetle baktım.

"Birkaç saat mi!" diye bağırdım.

Kıkırdayan Addy, elindeki bir şişeyi havaya kaldırıp salladı.

"Merak etme. Bu dostumuz uyumana yardım edecek." dedikten sonra elindeki şişenin içindeki iksiri bana içirdi.

Gözüm yavaşça kapandı ve kendimi karanlığa teslim ettim.

--

"Uyan bakalım uyuyan güzel!" diyen Addy'nin sesiyle uyandım.

Gözümü kırpıştırarak açtım ve Adelaide'in neşeli suratıyla karşılaştım.

Ellerim ve ayaklarım hafif sızlıyordu. Oynatmayı denediğimde başardım.

"Nasıl hissediyorsun?" diye merakla sordu.

"Ellerimi de ayaklarımı da kullanabiliyorum ama kolum ve bacağımı hala kullanamıyorum. Niye?" diye sordum.

"Ah, onlar ve gözün iki haftaya anca iyileşir. Usta sadece el ve ayaklar için şifa büyücülerini getirtmişti. Çok pahalıya geliyorlar. Resmen bir servet ödüyoruz her loncadan biri bir hasar aldığında." diye ellerini beline koyup kendi kendine söylenen Addy'nin bu görüntüsü karşısında kıkırdadım.

Kalkmama yardım etti sonra da bana bir baston uzattı. İlk başta biraz tökezlesem de sonunda yürümeyi başardım ve yavaş yavaş yürüyerek odadan çıktık.

Yürüyebildiğim için mutlu olmuştum. Kendi işlerimi kendim halledebilecek olmam güzeldi. İnsanlara muhtaç olmaktan ve bana yardım edilmesinden hoşlanmazdım.

"Bu fikir aslında Leon'dan çıktı. Seni hamal gibi taşımak istemiyormuymuş da neymiş tam bilmiyorum. 'Uğraşamam' tarzı bişey de demişti galiba." dedi Addy diğer büyücülerinde bulunduğu kalabalık bir salona girdiğimizde.

Uğraşamazmışmış! Hıh!

"Sen otur ben bize yemek alayım. Bak Leon ve Brandon oradaki masada oturuyor. Brandon her an Leon'u boğazlayabilecekmiş gibi bakıyor. Acele etsen iyi olur." dedikten sonra arkasını dönüp uzaklaştı.

Onların bulunduğu tarafa baktığımda Brandon gerçekten Leon'a saldırmak üzereymiş gibi bakıyordu. Leon ise.. tipik Leon olarak tepkisiz oturuyordu.

Yavaşça o tarafa yürümeye başladım. Masaya yürürken bazı büyücülerin meraklı bakışlarını üzerimde hissetsem de aldırış etmedim.

Masaya ulaştığımda ikisi de beni farketmemiş gibi duruyordu. Gerçi benim etrafımdakileri hissedebildiğim gibi Leon'un da beni hissetmiş olması gerekirdi. Sonuçta bu özellik bütün büyücülerde vardı. Yani en azından ben öyle düşünüyordum.. Bunu daha sonra Usta'ya ve Adelaide'e sormayı aklıma not ettim.

Mühürlü KalpHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin