Gözümü açtığımda hala çimler üzerinde olduğumu farkettim. Sanırım uyuyakalmıştım.
Yerimde doğrulup etrafa baktığımda Leon da dahil hepimizin uyuyakalmış olduğunu farkettim. İlginç.. büyücüler sürekli saklanırken ortalıkta uyuyakalmış olmamız son derece riskli değil miydi?
Onlara güvenmek istiyordum ama daha tanışalı bu kadar kısa süre olmuşken ve en yakınlarım dediğim ailemden bile kazık yemişken kime güvenebilirdim ki? Bir tek Brandon yanımda kalmıştı. Annem ve Anastasia'yı bir daha görüp göremeyeceğim belli değildi.
Aklıma annem geldiğinde bana bir mektup vermiş olduğu aklıma geldi. Nasıl aklımdan çıkabilmişti? Doğru ya buraya geldiğimden beri doğru düzgün yalnız kalacak ve birşeyle üzerine düşünecek vaktim olmamıştı.
O mektubu okumalıydım. Sanırım kaldığımız binaya yalnız başıma dönsem birşey olmazdı. Hem biraz kafa dinlemiş olurdum.
Bu düşünceyle ayağa kalktım ve kimseyi uyandırmamak için sessiz ama hızlı adımlarla çimlerden yola çıktım.
Adelaide'le geldiğimiz yolu az çok hatırlıyordum. Doğru olduğunu düşündüğüm yolda ilerlemeye başladım ve kaybolmamayı umdum.
Sokaklar geç bir vakit olduğu için o kadar sessizdi ki insanı düşüncelerinde kaybolmaya itiyordu sanki..
Herşey birkaç hafta içinde ne kadar da değişmişti.. Bir kraliçe olmak için yetiştirildiğim, doğup büyüdüğüm sarayı terketmiş ve dünyanın öbür ucunda bir büyücü olarak yaşamaya başlamıştım. Gerçi büyücü olduğumu hala saklıyordum ya neyse..
Pek bir ilerleme kaydettiğim de söylenemezdi. Hala mührümü nasıl kıracağımı bilmiyordum. Annemin bahsettiği o Fabian Ricci denen adam hakkında hiçbirşey bilmiyordum. Annem bana o adamın hala yaşadığından bile haberi olmadığını söylerken nasıl böyle bir arayışa çıkmama razı olmuştu? Şu an bir anda iki yıl boyunca yaşadığım herşeyi unutup sokak ortasında öylece kalakalabilirdim. Bunları nasıl unutup burada mutlu birkaç gün geçirmiştim ki?
Ben rolüne girdiğim Anna denen kız değildim. Ben Irina'ydım ve sadece kaçıp saklanmaktan daha büyük sorumluluklarım vardı. Sanki geçtiğimiz iki gün boyunca yaşadığım herşeyi unutup burada yeni bir hayata başlamış gibiydim. Kendime gelmemin vakti gelmişti.
Bunu sadece kendim için değil ülkem için de yapıyordum. Geri dönmemi bekleyen insanlar vardı. Yardım çağrısında olan büyücüler, benim başa geçmemi bekliyordu. Bu hayatı yalnız kendim için yaşamıyordum. İnsanların sırf benim Moretti Krallığın'dan kurtulup buraya getirilmem için hayatlarını riske atmalarının bir bedeli vardı. Boş oturmanın ne yeri ne zamanıydı.
Usta'yla konuşup herşeyi açıklığa kavuşturmanın vakti gelmişti. Aklımda bu düşüncelerle adımlarımı bacağım elverdiği derecede hızlandırdım.
Dar bir sokağa girdim. Yaklaştığımı hissediyordum. Leon'un beni getirdiği dar sokak buralarda bir yerlerdeydi.
Bir anda takip edildiğimi hissetmeye başladım.
Sakin ol Irina. Kaçabilirsin. Dövüşmek zorunda kalırsan da bütün gücünü ortaya koy!
Eğer kaldığımız binaya hemen ulaşabilirsem hiçbir sorun kalmazdı. Orada bir sürü büyücü vardı.
Tam varış noktamın hemen bitişiğindeki dar sokağa dönüyordum ki oradan gelen bir siluet gördüm ve yönümü değiştirmek için arkamı döndüm ama o sokaktan da biri geliyordu. Arkamdan gelen kişi de iyice yakınlaşmıştı. Önüme dönüp düz devam etmek istediğimdeyse duvarla burun buruna geldim.
![](https://img.wattpad.com/cover/16561698-288-k183220.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mühürlü Kalp
Tarihi KurguBir prenses düşünün. Olduğu şey yüzünden dışlanmış , kendi ailesi tarafından bile zarar görmüş. Yapayalnız. Ve o bir arayış içinde. O bir ev arıyor, ait olduğu yeri arıyor. Bir de bir kolyesi var , mühürlü. O mührü kırmalı.. ama bu kırılması gereke...