Bölüme başlamadan önce ilk hikayem olduğunu ve yazım hatalarımın ve noktalama işareti kullanımı yanlışımın olabileceğini ve fazla üstüne düşmemenizi rica ediyorum. :)
İyi okumalar.
Yaş değildi insanı olgun yapan. İnsanı olgun yapan yaşadıklarıydı. On yedi yaşındaydım fakat elli yaşındaki bir kadından pek de bir farkım yok gibiydi. Bu zamana kadar her kötülüğü yaşamıştım sanırım. Yeri gelmiş dayak yemiştim, yeri gelmişti sokağa atılmıştım, yeri geldi ufacık bi iyilikten mahrum kalmıştım. Bu zamana kadar hiç gücümü kaybetmemiş, abim öldükten sonra hep ablama bağlı yaşamıştım.
Peki şimdi ablam neredeydi?
Arabasıyla her zaman hız yapmayı seven biriydi ablam. Yine o gereksiz tutkusuna yenik düşüp hız yapmış ve psikopat sanırım dünyanın en psikopat adamlarının arabasına çarpmıştı.
Hastaneye onlarda gelmişti fakat tek yaptıkları şey bana dönüp ters ters bakmaktan başka hiçbir şey yapmamışlardı.
Acaba öyle bakmalarının altındaki amaç korkutmak falan mıydı? Üzgünüm ki amaçlarına ulaşamıyorlardı.
Aniden karnımın guruldaması beni tüm düşüncelerimden sıyırmaya yetmişti.
Tam on iki saattir hiçbir şey yemeden uyumadan ablamın yoğun bakımdan çıkmasını bekliyorum.
Ölmüş gibi hissediyorum, o olmadan nasıl nefes alınır bilmiyordum ki ben. Şimdi nefes almakta zorlanıyordum. Hayatımın kalan tek ışığı da sönüyordu sanırım.
Hayatımın iki ışığı vardı, birisi ablam birisi de abimdi. Abimden sonra kalan tek ışığımda sönerse yaşamam için tek bir sebep bile kalmazdı.
Böyle bir şey olmamasını dilemekten başka elimden bir şey gelmemesi kafamı duvarlara vurma isteğimi kabartıyordu.
Omzumda hissettiğim el ile irkildim. "Kızım, saatlerdir burada oturuyorsun kalk hadi yemek yemeye gidelim." dedi annem.
Gerçekten kızı mıydım? Tamam, annem bana bir şey yapmamış olabilirdi. Ama yediğim bunca dayağı, ölüm döşeklerinden dönüşümü hiçbir zaman umursamadı. Babamı durdurmaya da çalışmadı, hem de bir kez bile. O da babam kadar suçlu değil miydi?
Suçluydu.
"Hayır anne, aç değilim." Diye cevapladım. Ama annem bu konuda hiç olmayacağı kadar ısrarcıydı bugün.
"Hadi kızım birazcık hatırım varsa gel ve benimle yemek ye." Dedi.
Ben o yemeği yerdim. Fakat onun bende hatırı var mıydı karnında taşımasından başka? İşte onu bilemezdim.
Neyin hatırından bahsediyor olabilirdi ki? Babamın beni defalarca döverken bir kere bile gıkını çıkarmamasının yoksa bir ay önce yediğim dayaktan sonra bir kez bile yüzüme bakmamasının hatırından mı? Bir kere bile bana yapılanlar için karşı çıkmaması canımı yakıyordu. Ablam için sabahtan beri ağlarken ben aynı durumda olduğumda ağlamamıştı bile.
Şimdi bunları düşünüp daha fazla canımı sıkmak istemiyordum.
"Peki anne, gidip yiyelim." Dedim. Az da olsa acıktığımı hissediyordum çünkü, bu sebepten dolayı kabul etmiştim. Ayaklanarak yemekhanenin olduğu tarafa doğru yürüyorduk ki doktorun sesini duyunca geri arkamı döndüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZEMHERİ
Teen FictionZemheri belki herkesin aklında karakıştan ibaret olabilirdi fakat benim bildiğim Zemheri sıcacık bir yaz gününden farksızdı. Her geç kızın babasında bulduğu sıcaklık ve ilgiyi ben tanımadığım bir adamda bulmuştum, dünyalar ise benim olmuştu. İg;hira...