Sürekli kapı çalınıyordu ve buna uyanıyordum.
İşin korkunç tarafı artık travma yaratmaya başlamıştı.
Tam uzandığım koltuktan doğrulmuştum kapıyı kalkıp kapıyı açmaya gidiyordum ki bir anda gözüme Zamir ilişince tekrar uzanır pozisyona geçtim. Zaten hangi hakla hürmet kalkma kararı aldım bilmiyorum.
"Ben açtım, senin kalkmana gerek yok." Zamir'de kalkmamam için duyuru yapınca daha rahat bir pozisyonda uzanmaya devam ettim.
Tekrardan oturur hale gelmem gerektiğini hissederek yaramı unutup oturur pozisyona geçtim. Aniden acı ve sızı bir anda kaburgama saplanınca inlemeler ağzımdan istemsizce döküldü. "Zamir." Diye mırıldandım gözlerim dolduğu için haliyle sesimde titremişti.
"Noldu, iyi misin bir şey mi oldu?" Hızlı bir şekilde yanıma koşarak geldi.
Ardından kapının kapandığını duydum.
"Canım çok acıyor, ağrı kesici var mı?" Diye sordum titreyen sesimle.
Önümde dizleri üzerinde duruyordu. Benden çok onun canı acıyor gibiydi.
"Var tabii ki güzelim, var. Ama önce yemek yemen gerekliymiş zehirlenebilirmişsin." Dedi. Gözlerindeki acıyı gördüm. Bana acımıyordu bu belliydi ama benim canımın yanması onun canını yakıyormuş gibiydi.
"Yemek var mı peki?" Artık ağrıya tahammülüm kalmadığı için kıvranmaya başlamıştım ama Zamir'e de belli etmemeye çalışıyordum.
"Yaptım güzelim, bekle hemen getiriyorum sana." Diye mırıldanıp hızla kalktı önümden. Ardından kapıya doğru bakıp "Sen neden geldin Pusat?" Diye sordu.
Bizi uyandıran ahlâksız Pusat'mış demek.
"Abi ilaçları almamı söylemiştin onları getirdim." Dedi Pusat.
"Tamam gel mutfağa koy. Bir de sana söyleyeceğim bir şey var." Dedi Zamir büyük ciddiyetle.
Her ikisi de salondan çıkıp mutfağa gittiğinde Ufaklık koşarak yanıma geldi ve huzursuz ses çıkarmaya başladı.
"Baban olacak it sana yemek vermedi değil mi kızım?" Dedim.
"Zamir, gelirken Ufaklık'ın mama kabını da getir." Diye seslendim ve canım daha fazla acımaya başladı, ağzımdan ufak bir inilti çıktı.
"Bağırma, bağırma. Kendi canını acıtıyorsun."
Sustum ve tekrar koltuğa uzandım. Canım deli gibi yanıyordu. Geçecek gibi değildi. Şu an zehirlenmeyi yemek yedikten sonra ilaç içmeye yeğlerdim.
Olduğum yerde kıvranmaya başladım.
Hayır yani bu halinle kapıya bakmak senin neyine salak mısın kızım sen?
"Çok mu acıyor o kadar?" Duyduğum sesle irkildim. Başımı kapıya doğru çevirdiğimde Zamir'di.
Ardından kapının açılıp kapanma sesini duyduğumda Pusat'ın gittiğini düşündüm.
"Zamir lütfen şu ağrıkesiciyi içeyim, öleceğim ağrıdan."
"Bende sana öleceğim az kaldı." Ağzının içinde bir şeyler gevelemişti ama tam duyamadığım için kaşlarım çatıldı.
"Ne?"
"Yok bir şey. Bende sana o yüzden ağrı kesici getirdim. Yemekten önce içer üstüne yemek yersin. Hem zehirlenmez hem de yemeğini ağrısız rahat bir şekilde yemiş olursun." Dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZEMHERİ
Teen FictionZemheri belki herkesin aklında karakıştan ibaret olabilirdi fakat benim bildiğim Zemheri sıcacık bir yaz gününden farksızdı. Her geç kızın babasında bulduğu sıcaklık ve ilgiyi ben tanımadığım bir adamda bulmuştum, dünyalar ise benim olmuştu. İg;hira...