"Abi benim aklıma takılan birkaç bir şey var sorabilir miyim?" Dedim huzursuz ve korkan bir ses tonuyla.
Abim başını eğerek bana baktı. Neden huzursuz olduğumu sorgular gibi. "Ne oldu güzelim ne taktın yine kafana?" Dedi ama sanki oda kafama takılan şeylerden korkuyor gibiydi.
"Önce gel şu koltuğa oturalım sonra konuşacağız seninle."
Kafasını sallayarak koltuğa oturduk. Vücudumu abinim vücuduna çevirerek oturduğumda.
Zamir'de odadan içeriye girerek bizim olduğumuz koltuğun karşısındaki koltuğa geçerek rahat bir pozisyonda oturarak bizi dinlemeye başladı.
"Abi hani sen dedin ya..." dedim derin bir nefes çekerek. Düşüncesi bile canımı çok ama çok yakıyorken nasıl abimle bu konuyu konuşacaktım?
"Ne dedim güzelim? Eğer bu konu şu an canını yakacaksa başka zaman da konuşabiliriz bir tanem tamam mı? Zorlama kendini ne olursun." Dedi. Canımı sıkmamdan veya yanmasından deli gibi korkuyormuş gibi konuşuyordu.
"Hayır asıl sormazsam kötü hissedeceğim ama..." derin bir soluk çektim içime sonrasında bıraktım. Abim Yiğit ve Zamir sabırla söyleyeceğimi bekliyordu. Zamir ve Yiğit genel olarak dinleyiciydi. "Hani üvey olduğumu söylemiştin ya..." deyince gözlerimden akan yaşları durduramadım. Ardından hıçkırıklarımda devreye girince Yiğit kalkma pozisyonuna geçmiş tetikte bekliyordu. Zamir ise çoktan ayaklanmıştı, yanımıza gelecekti ki abim eliyle durması için işaret yapınca geri yerine oturmuştu. Abim beni kolları arasına alarak göğsüne çekti. Hıçkırıklarım daha da çoğalmaya başlamıştı. "Beni üvey olsam da seversin dimi abi?" Vereceği cevaptan ölesiye korkuyordum, ya yeni bulmuşken kaybedersem korkusu beni öldürüyordu şu anda.
"Şşştt" dedi parmaklarını saçlarımda gezdirirken. "Yok öyle bir şey asla öyle düşünmedim ben, sen niye böyle düşünüyorsun ki şimdi?" Başımın üstüne minik bir öpücük kondurdu. "Ben bunu dokuz yaşımdan beri biliyorum Zümra'm. O zamandan beri bir kere üvey gözüyle bakmadım ki ben sana canımın içi, şimdi mi bakacağım?" Sanki onun beni bırakmayacağına ikna olmam için elinden gelen her şeyi yaparmış gibi bir ses tonuyla konuşuyordu. "Ve sana bir sır vereyim mi güzelim?" Deyince kafamı kaldırarak ona baktım. Çenemi onun göğsüne yaslayarak dinlemeye başladım. Büyük baş parmaklarıyla gözlerimin altındaki yaşları sildi. "Ben seni hep Cansel'den daha çok sevdim biliyor musun? Üvey olduğunu öğrenmeden önce de böyleydi öğrendikten sonra da böyle miniğim. Belki benimle aynı kanı taşımıyorsun ama ben seni aynı kanı taşıdığım insandan daha çok seviyorum. Şimdi söyle bana ben seni nasıl sevmeyeyim?"
"Peki nasıl öğrendin bana anlatır mısın abi?"
Hızla kafasını salladı. Bir müddet sessiz kaldı, sanki neyi nasıl anlatması gerektiğini düşünüyor gibiydi. Gözlerim Zamir'e daldığında sabır dilenir gibi sürekli ellerini farklı yerlere koyuyor, oturuşunu değiştirip duruyordu. Bana bunca zaman yaşatılanları, yapılanları ve söylenilen yalanları kaldıramıyordu. Anlıyordum.
"Şimdi öncelikle ben annem ve babam bir gece tartışırken öğrendim olanları. Annem babamı bir kadınla görüşürken görmüş bir yerde ve annem de babamdan intikam almak için böyle bir şey yapmış." Bu kadar basit miydi benim hikayem? Bu kadar mıydı yani yaşadığım şeyin sebebi? Gerçekten yaşadıklarımın sebebi birkaç saatlik intikam uğrana mıydı benim çektiğim çile?
Sindirmekte güçlük çekiyordum artık.
"Yaşadıkları yaşayacakları her şeyi sikeyim o zaman ben. Bu kızın hayatını intikam uğruna siktiler yani öyle mi? O zaman bende onları sikeyim." Dedi Zamir büyük bir sinirle.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZEMHERİ
Teen FictionZemheri belki herkesin aklında karakıştan ibaret olabilirdi fakat benim bildiğim Zemheri sıcacık bir yaz gününden farksızdı. Her geç kızın babasında bulduğu sıcaklık ve ilgiyi ben tanımadığım bir adamda bulmuştum, dünyalar ise benim olmuştu. İg;hira...