Felsefe Taşı

1.3K 144 127
                                    

Harry, gece herkes yatarken kalktı. Görünmezlik istedi ve anında elde etti. Bu konu, Ölüm'ün anlattığı bir konuydu. Geçmişe geldiği için 3 farklı yadigar vardı ama onlar işe yaramazdı. Sıradan bir asa, boş bir taş ve birkaç yıl içinde sönecek bir görünmezlik pelerini olmuşlardı. Harry'nin ise asası o istediği zaman Mürver Asa'ya denk olacak, onun dışında normal kalacaktı. Diriltme Taşı'na henüz karar vermemişlerdi. Lazım olursa düşüneceklerdi. Görünmezlik ise Harry'e verilmişti. İstediği anda tamamen görünmez olabiliyordu ve ne kadar isterse o kadar o şekilde duruyordu.

Zindanlardan sessizce çıktı. Üçüncü Kata gitti ve Cerbeus'un olduğu odaya girdi. Köpeği, dev satrancı, Kelid Aynasını, Şeytan Kapanı'nı, garip uçan anahtarları... Tüm engelleri araştırmış, en kolay geçiş yolunu öğrenmişti. İlk hayatında bu kadar şapşal olduğuna inanmıyordu. Çok basit şekilde tüm engelleri atlatabilirlerdi ama onlar savaştılar. Canları pahasına savaştılar.

Harry, uyuttuğu Fluffy'i geçti. Kapaktan indi. Avcunda oluşturduğu ateş topunu Şeytan Kapanı'na tuttu. Uzun zamandır çalıştığı üzere, asasız büyüde ustalaşmıştı. Pek çok büyüyü asasız olarak yapabiliyordu. Aydınlık ve karanlık pek çok büyüyü. Sonuçta kendisi kara büyüyü reddedip Büyülü Dünya'da dengeyi savunamazdı.

Şeytan Kapanını atlattıktan sonra, Bilinmez Tılsımı'nı yaptı. Bu tılsım sizin bedeninizi soyutluyordu. Hiçbir şekilde görülmüyor, duyulmuyor, dokunulmuyordunuz.

Harry, yaptığı tılsım sayesinde onu fark etmeyen satranç setini, bir hiçmiş gibi arkasında bırakırken fark etti ki, bu korumaların çok açığı vardı.

"Accio gerçek anahtar" dediği anda bir iple çekilirmiş gibi eline çekilen anahtarı sıkıca tuttu ve kaçmasını engelledi. En sonunda söyledi.

"Petrificus Totalus" artık donmuş olan anahtarı kolaylıkla kapıya yerleştirip çevirdi.

Şifre önceki yaşamıyla aynıydı, demek ki iksir de öyle. Hatırlıyordu hanisini içeceğini. Dokunulmazlık büyüsü olsa bile ateşten geçerken gerçek yolu istedi, ne olur ne olmaz.

İksiri tek yudumda içti. Üşür gibi hissetti ve ateşten zarar görmeyerek karşıya geçti. Şimdi, Kelid Yanası ile karşı karşııyaydı.

Merdivenleri indi ve aynaya baktı.

Ailesini ya da taşı göreceğini düşünüyordu. Ancak Ölüm Lordu yanılmıştı. O artık Harry Potter değildi. O Veliaht Prens, Kral'ın Son Varisi, Lord Harry Jamison Chester Rain Potter'dı.

Aynada gördüğü şey ile yutkundu. Gerçekten en büyük, en derin arzusu bu muydu?

Karşısında bembeyaz bir cüppesiyle, kuzgun siyahı saçları ve zümrüt yeşili gözleriyle kendisi duruyordu. Yaklaşık on yedi on sekiz yaşlarında gözüküyordu ve kafasında...

Görkemli bir prens tacı vardı.

Veliaht Prens, cüppesinin cebinden kırmızı bir taş çıkardı. Çevresindeki mutlulukla gülen çocuklara gösterdi. Küçük çocuklar eğlenceyle gülüştüler. Prens son kez Harry'e baktı ve küçük çocuklarla birlikte yok oldu.

"En büyük arzum... Bu mu?" Dedi sessizce. Sonra kafasını salladı. Bunları düşünmenin sırası değildi. Elini cüppesinin cebine attı ve taşı çıkardı.

Felsefe Taşı... Elindeydi!

Ertesi gün, kahvaltı için Büyük Salon'a indi. Herkes aynıydı. Herkes normaldi. Kimse farkında değildi taşın alınıp yerine sahtesinin konduğunun.

Ta ki Profesör Snape onu çağırana dek.

Adamın ofisine gitti ve kapıyı tıklatıp içeri girdi. Ardından kapı kapandı. Harry, ödevleri işaretleyen profesörün karşısında ayakta bekledi.

Kral'ın Son VarisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin