Gellert Grindelwald

1.1K 142 44
                                    

Dumbledore, düşünüyordu. Harry hakkında düşünüyordu elbette.

Çocuk, Ölüm Lordu'ydu. Bu kesindi. Ama amacı neydi? Neden geri gelmişti? Neden ölmüştü? Ne zaman ölmüştü? Niye kendisine anlatmıyordu?

Dört binadan da arkadaş ediniyordu. Kendine küçük bir ekip kurmuştu bile. Ekibindeki herkes ayrı şekilde değerliydi. Garip bir biçimde, Harry ekibin lideriydi.

Herkes, Harry'nin önderliğini takip ediyordu bu arkadaş grubunda. Ama bunu bilerek yaptıklarını düşünmüyordu Dumbledore. Daha çok istemsiz bir otorite gibiydi. Eh, çocuk Ölüm'ün Efendisi'ydi. Tabi ki bir otoritesi olacaktı.

Felsefe taşını almıştı küçük. Nasıl almıştı, nasıl kimseye fark ettirmemişti, belli değildi. Üstelik Flamel ailesi bunu iyi karşılamıştı. Harry, dostu Nicholas ile konuştuğundan beri kütüphaneden şifa iksirleri ile ilgili kitaplar alıyordu. Bunu Madam Pince söylemişti.

Quirell-Voldemort hiçbir harekette bulunmuyordu. Sanki,gerçekten sadece KSKS profesörlüğü için Hogwarts'ta gibiydi. Tek fark edilen şey, kekemesindeki azalmaydı. Harry'nin sık sık Quirell'in ofisine gittiğini, sessizlik tılsımıyla konuştuklarını ve sonra geri çıktığını da duvarlardaki tablolardan öğrenmişti.

Çocuk, onun Voldemort olduğunu biliyordu. Felsefe Taşı'nı elinde tutuyor, Voldemort'a vermiyordu. Kendine etkili, başarılı ve gelecekte önemli rol oynayabilecek dört farklı evden oluşan bir arkadaş grubu kurmuştu. Severus Snape, İksir Konseyi ile iletişime geçmişti. Olası bir Genç İksir Ustası getirebileceği ile ilgili bilgilendirme vermişti Bakanlık'a.

Çocuk kan ayrımı, daha da önemlisi büyü ayrımı yapmıyordu. Hem kara büyünün hem ışık büyüsünün Lord Magic'ten gelen bir hediye olduğuna, ayırt edilemeyeceğini savunuyordu.

Eski bir tanıdığı, sevdiği bir dostu da aynı fikirdeydi. Ne yazık ki o, bu fikri savunamadan aklını kaçırmıştı. Gerçek fikirlerinden sapmış, muggleları yok etmeye girişmişti. Sonradan da Nurmergrand Büyücü Hapishanesine kapatılmıştı. Orayı, Grindelwald'ın kendisi yapmıştı. Yani, aslında adam istediği zaman çıkabilirdi. Ancak, akıl sağlığını toparlayan adam, gerçek amacından sapıp yolunu kaybetmenin pişmanlığını yaşadığı için kendini hapsetmişti. Çıkmıyordu hapishaneden. Orada yaşıyor gidiyordu.

Harry'nin Voldemort ile anlaştığını düşünüyordu Dumbledore. Ama nedense kendisiyle de anlaşıyormuş gibi hissediyordu.

Çocuk Grindelwald'a benziyordu. Zekası, sinsiliği ile... Konuşma biçimiyle insanları etkisi altına alıyordu. Konuşurken sesine kattığı duygular, jest ve mimikleri, sihrinin baskıcı iknası, konuşurken kullandığı benzetme ve örnekler, tarihten verdiği kanıtlar... Hepsiyle birlikte insanları cezbediyor, etkisi altına alıyordu.

Dumbledore bunu fark etmekte gecikmişti ama işman değildi. Vaktiyle kendisi de mugglelardan ayrı, büyünün hediye olduğunu savunmuştu. Kendisiyle aynı düşünceleri paylaşan bir arkadaş bulmuştu ama sonunda o arkadaşa düşman olmak zorunda kalmıştı.

Harry'nin bundan daha iyi olmasını umut etti. Harry, çoktan Voldemort ile anlaşmış olabilirdi. Kendisiyle de anlaşacaktı. İçinden bir ses, bu çocuğun Büyülü Dünya'da çok şey değiştireceğini söylüyordu.

Harry, Dumbledore'u araştırıyordu. Adama yakın olmasını sağlayacak bir bilgi elde etmeye çalışıyordu. Sonunda bulduğunda, bir taşla iki kuş vurduğunu düşündü.

Grindelwald.

Sonra bu adama sardı. Adamı araştırmaya başladı. Çeşitli kaynaklara ve isimsiz şahıslara ulaştı. Sonunda tam bilgi edindi. Özetle...

Grindelwald, büyücülerle muggleların ayrı yaşaması gerektiğini savunuyordu. Muggle doğumlular daha erken alınıp büyücü hayatına alıştırılmalıydı. Kara büyü dışlanmamalıydı. Tam ve gerçek büyücü yaşamı istiyordu. Ancak sonrasında kendini fazla kaptırmıştı ve en yakın arkadaşı Dumbledore ile düşman olacak kadar ilerlemişti. Dengeyi savunmaktan kara büyücülüğe, büyücülüğü savunmaktan muggle nefretine ilerledi ve tam anlamıyla bir Karanlık Lord oldu. Dumbledore tarafından Nurmergrand'a kapatıldı. Akıl sağlığını kazandı ama amaçlarından sapmış olmanın pişmaanlığı ve utancı sebebiyle kaçma girişiminde bulunmaktan kaçındı.

Harry karar verdi. Çok zor olacaktı ama yapacaktı. Olmadı Ölüm'den yardım isterdi.

Bu konuyu sonra düşünmek üzere erteledi. Şuanda Felsefe Taşı'ndan çıkarmış olduğu bir damlalıköze bakıyordu. Küçük, üstün koruma büyüleriyle kaplı bir iksir şişesinde bulunan, tek bir damla. Bu bir damla özden, bir kazan şifai iksir çıkartabilirdi. Sanırım Severus'un yanına gitme vaktiydi.

Ama Severus nerede olabilirdi? Ya ofisinde, ya da Dumbledore'un odasında.

Harry heyecanlı yüzüyle birlikte, elindeki şişeyle müdür odasına doğru uçt- koştu!

Önceden öğrendiği şifreyi bas bas bağırdıktan sonra koşarak içeriy daldı.

"Özür dilerim profesör! Çok heyecanlandım! ÖZÜ ÇIKARDIM! BİR KAZAN ŞİFAİ İKSİR YAPMAYA YETECEK ÖZ VAR ELİMDE! Ama ben şifai iksir yapmayı bilmiyorum ki profesör"

Dumbledore elinde olmadan bir kahkaha patlattı. Durum acayip komik gelmişti. Snape'in de dudakları seğirdi ama kendini tuttu.

"Özü çıkarabilmiş olman bir başarı, Potter. Ancak ne yazık ki iksir konseyine kenddi iksirin olarak teslim edebilmen için şifai iksiri de kendin yapmalısın"

"Ah hadi ama! Bu merdivenleri iki saniye kadar bir sürede koştum! Koşmayı bırak resmen uçtum ve bunu duymak için mi? Bu haksızlık!"

Şimdi Snape'te de ince bir gülümseme vardı.

Harry, zihninde bir ses duydu. Tatlı bir kadın sesi. Leydi Hogwarts'ın sesi.

"Prens'im, Sırlar Odasına inebilir misin? Basiliks acıkıyor."

"Hemen"

Tamam şimdi yapacağı şey Sırlar Odası'na inmekti. Aniden dalgınlaşan gözleri, odadaki iki profesörün dikkatini çekmişti. Gözlerini kırpıp tekrar bu dünyaya dönüş yaptı ve konuştu.

"Neyse, gidip bir de şifai iksir bulayım. Hıh!" Dedi ve topukları üstünde arkasını döndü. Kapıya bir adım kala tekrar Snape'e baktı.

"Acaba hiç mi şansım yok?" Dedi yaramaz bir gülümsemeyle. Severus kükredi.

"POTTER!"

Harry son adımı hızla attı.

"İyi günler profesör" diyip koşarak çıktı. Odada kalan iki adam çok geçmeden çocuğun neşeli kahkahasını duydular.

Kral'ın Son VarisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin