"Bay Potter, lütfen ofisime kadar bana eşlik edin"
Çocukla konuşması gerekiyordu. İlk geldiğinde babası gibi olacağını düşünmüştü. Slytherin'e seçilip tüm derslerde üstün başarı gösterdiğinde annesi gibi olduğunu düşünmüştü. Geçen günkü konuşmada ise çocuk annesine de babasına da benzemediğini göstermişti.
Tüm bu anlattıklarını belli ki düşünmüş, ama kimseyle bu düşüncelerini konuşmamıştı çocuk. Bellatrix Lestrange'ın yeğeni Draco'yu, Neville Longbottom ile arkadaş etmişti. Draco sene başından beri kimseye sataşmıyordu. İki arkadaşıyla güzel güzel ders çalışıp oynuyorlardı.
Yine de bazen Potter ortadan kayboluyordu. Yorgun şekilde dönüyordu. Bazen derslerde uzaklara dalıyordu. Parlak yeşil gözleri daha solgun bir renk alıyordu. Yaşamış, görmüş geçirmiş bir bakışla bakıyordu.
Öğrenciler, Potter'ın herkesle iyi anlaştığını söylüyordu. Kabus gören yılanlarla ilgileniyor, hangi bina ve kan olursa olsun yardım isteyenlere yardım ediyordu. Bunlar dışında çok arkadaş canlısıydı.
Bir muggle doğumluyu savunurken, sinsice bir hareketle Draco'nun bilgili olduğunu göstermişti. Bunlar olurken dimdik durmuştu. Çelik gibi sert gözleri yanıyordu. Zümrütten çok asit yeşili, zehirli bir iksirin yeşili gibiydi ve tüm okula dengeyi bozmakla ilgili yaptığı konuşma boyunca baskıcı ve öfkeli sihri tüm okulu kaplamıştı.
Felsefe Taşı'nı almasına ve bunu kimseye fark ettirmemesine çok şaşkındı. Flamellerle konuşmasına daha da şaşkındı. Taşı incelemesine daha da şaşkındı. Karanlık Lord hakkındaki planına daha da şaşkındı.
Severus, çocuk hakkında şaşırdığı şeyleri söylemeyi bitiremezdi. Konuşma vakti gelmişti.
Arkasında yürüyen Harry de aynı şeyleri düşünüyordu. Ofise vardılar ve profesörün gösterdiği yere oturdu. Adamın konuşmasını beklerken direkt gözlerine baktı.
Kendini zihnebend ve sihrini kontrol etme, nefes egzersizleri konularında geliştirmişti.
"Potter, ne saklıyorsun?" Diyerek konuya girdi direkt. O uzatmaktan ve laf salatalarından hoşlanmazdı. Harry'nin kaşları yükseldi.
"Neden bahsettiğinizi anlamadım efendim" dedi saygılı bir sesle.
"Uzatma Potter. Sen de yorulma beni de yorma. Ne saklıyorsun?" Hem konuyu değiştirmek hem de meseleyi istediği yere getirmek amacıyla cevapladı Harry.
"Taştan bahssediyorsanız çalışmalarım bitmek üzere efendim. Ben de sizinle bu konuyu konuşmak istiyordum. Flameller ile konuştum. Bir büyü sayesinde taşın sihirli özünü alabileceğim. Onun çekirdeğini almıyorum, taşın özünü çıkarıyorum. Onu kaynatmak ve suyunu almak gibi ama bu suyun içinde sihirden bir parça da olacak. Sonra size getireceğim bu özü, bir iksir ustası olarak şifai iksirlerde kullanmanızı isteyeceğim. Yapabilirsem St. Mungos ile iletişime geçip bu iksirin satılmasını, iyileşemeyen hastalıklarda kullanılmasını sağlayabilirim"
Severus o kadar inanamamazlıktaydı ki, konuya adapte oldu.
"Eğer bunu yapabilirsen Potter, İksir Konseyi ile iletişime geçerim. Onlarla iksir ustaları olarak toplanıp yeni bir iksir oluşturmanızı sağlarsak eğer sizi sınava alırlar ve-"
"İksir ustası olurum! Sizin çırağınız olarak iksir ustası olurum!" Bu hiç aklına gelmemişti. Çok faydalıydı bu!
"Aynen öyle. Sanırım senin neden Slytherin olduğunu anlamaya başlıyorum Potter"
"Neden bahsediyorsunuz profesör? Ben çok masumum"
O parlak yeşil bakış... İnsanı titreten bakış ve dudaklarındaki küçük sırıtma. Sihirli cazibesi. Onu bir kraliyet üyesi gibi gösteren, bir lordmuş gibi hissettiren sihir gücü. Hayır, bu çocuk hiç sıradan da değildi masum da. Severus Snape ise ne döndüğünü öğrenecekti. Derken kapısı çaldı. İçeriye Draco girdi.
"Profesör Quirell, Harry ile konuşmak istiyor" dedi. İşaretle odadan çıktı. Harry gözlerini kısmış yine düşüncelerdeydi. Sonra gözlerini kırptı ve Severus'a baktı.
"Ben gidip Voldemort'un sorgusuna gireyim efendim. Yüksek ihtimal taşı soracaktır"
Hiçbir şey olmamış gibi çıktı ve arkasında dağılmış bir adam bıraktı. Quirell'in ofisine ulaşınca kapı çalmaya gerek duymadan direkt girdi ve korkmadan söyledi. Merlin için! O Lord Magic'in Son Varisi, Ölüm Lordu, Büyülü Dünyanın Veliaht Prensi ve gelecekteki Kralıydı. Voldemort'tan korkmasına sebep olacak hiçbir şey yoktu.
Hem adamla ittifak kurma niyetindeydi. Öldürmekten vazgeçmişti. Hortkulukları toplayıp Felsefe taşının özünü çıkartmayı başardığında yapacağı iksir sayesinde adamın aklını başına toplamasını sağlayacaktı.
"Taş nerede Potter?" Diyen hırıltılı sesi duyunca irkildi. Quirell'in Voldemort ile olan konuşmasını ve adamın başındaki örtüyü çıkarışını kaçırmıştı. Çok fazla düşüncelere dalıyordu...
"Hangi taş? Hortkuluklarını kullanarak kendine sonsuz bir yaşam ve gerçek bir beden sağlayacağın Felsefe taşı mı? Bilmem. Nerede ki acaba?" Dedi alayla.
Sonra aniden ciddileşti.
"Bak, Voldemort. Taş bende. Ben aldım ve yerini de öğrenemeyeceksin. Sene sonuna dek uslu bir Lord olursan, Noel Tatilinde sana iksiri yapar veririm. Rawenclaw'ın Diademine ulaşmak üzereyim ve bir iki hafta içerisinde günlüğünü de alacağım. Yani, aklını geri almanı sağlayabilirim, tabi bedenini de. Ama bu okuldaki kimseye zarar vermeyeceksin. Bedenini elde ettikten sonra benimle insan gibi konuşacaksın ve bir anlaşma yapacağız. Yemin etmezsen bunlara şuan, ya Dumbledore'u çağırırım. Ya da seni direkt ben öldürürüm"
"Ya ben şimdi seni öldürürsem?" Dedi Voldemort gözlerini kısarak.
"O kadar da aklını kaybetmemiş olmanı umuyordum... Taşın yerini benden başka kimse bilmiyor. Beni öldürürsen taşsız kalırsın. Üstelik şuan zayıfsın. Kendi bedenin bile yok. Bir parazitten ibaretsin. Kehanetten korkma Tom. Kehanet gerçekleşecekleri tahmin eder. O belki de başka bir zaman çizelgesinindir. Beni öldürmek istedin, beceremedin. Tekrar deneyip de bu sefer tüm ruhunu kaybetme. Şimdi, bozulmaz yeminle anlaşma yapacak mısın yoksa çıkıp gideyim mi?"
Çocuk o kadar ciddi ve gerçekçi konuşuyordu ki, cüreti için ona kızamadı bile Voldemort.
"Ben, Tom Marvolo Riddle-Gaunt-Slytherin namıdiğer Voldemort, anlaşmaya uyacağıma sihrim ve hayatım üstüne yemin ederim"
"Ben Harry Jamison Chester Rain Potter Black Gryffindor Slytherin Perevell Magic, anlaşmaya uyacağıma hayatım ve sihrim üstüne yemin ederim"
Sarı ışık ellerinden yükselip havada buluştu. Bir havai fişek gibi patlayıp yok oldu. Artık, Harry iksiri hazırlayıp adama beden ve aklını verecekti. Voldemort da okula zarar vermeyecek, aklını kazandığı zaman çocukla konuşacak ve onu dinleyecekti.
Ve o ne biçim bir isimdi?
"Daha uzun isim bulamamışlar mı?" Dedi Voldemort alayla.
"Sen bir de bana sor. Kendi adımı ezberlemek için vakit harcadım resmen. Neyse, ben gidiyorum. Çok acıktım. Her gün bir Karanlık Lord ile anlaşma yapmıyorum sonuçta" dedi ve odadan geldiği gibi izinsizce çıkıverdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kral'ın Son Varisi
FanfictionHarry Potter... Her zaman normal olmadığını biliyordu. Büyücüler dünyasında bile diğerlerinden farklıydı. O zamanlar farkın kehanetten kaynaklandığını düşünürdü. Ama hayır... Farklıydı çünkü o Seçilmiş'ti. Sihrin ta kendisi tarafından seçilmişti. Kr...