Yeni Arkadaşlıklar

1.2K 139 106
                                    

Harry, İhtiyaç Odası'ndan zaferle çıkıyordu. Sırtındaki çantada küçültülmüş bir Rawenclaw Diademi bulunuyordu. Bir hortkuluk elde etmişti. Kendisi de bir hortkuluktu. Bir şekilde günlüğe de ulaşırsa elinde üç hortkuluk olmuş olacaktı ve seneye yaşanacak Sırlar Odası olayları engellenmiş olacaktı. Şimdiden bu sene sonunda yaşanacak düelloyu ve Voldemort ile olan mini savaşını engellemişti. Ayrıca elinde üç hortkuluk olmuş olacaktı ve Morth'un dediğine göre üç tanesi, akıl sağlığını geri kazanması için yeterliydi.

"Hey Harry! Neville kütüphaneye gitmek istiyor. Hadi gidelim" diye seslendi Draco.

"Geliyorum Draco!"  dedi ve arkadaşlarının yanına koştu Harry. Kütüphanede hep oturdukları masaya oturdular ve çantalarından kitaplarını, parşömenlerini çıkardılar. O sırada yanlarına iki kız geldi. Biri Rawenclaw'dan Cho Chang, diğeri Hufflepuff'tan Susan Bones. İkisi de Harry'nin arkadaş olarak istediği kişilerdi.

"Kolay gelsin. Biz de aynı ödevi aldık da. Katılmamızın sakıncası var mı?" Harry, iki arkadaşına baktı. Neville'in gözleri onaylarcasına parlarken, Draco yanıtladı.

"Bence katılın." Harry de konuştu

"Sorun olmaz tabi ki. Lütfen katılın" dedi. Neville ise sadece başını salladı.

Dört farklı binadan beş çocuk ödevlerini yaptılar. Tam üç saat boyunca birlikte çalıştılar. Hogwarts'ta bir ilke imza atmışlardı. Bu bir başarıydı. Ayrımcılık, kavga gürültü olmadan düşman binaalar ders çalışıyordu. İçeriye giren Minerva McGonnagal bu görüntüyü görünce hayretle duraksadı. Harry'nin yeşil gözleri onu gördü ve neşeli bir gülümseme verdi profesörüne.

McGonnagal onun gülümsemesine karşılık verirken farkındaydı.

Harry Potter çok şey değiştirecekti... Şimdi bunları Dumbledore'a anlatma zamanıydı.

Beş çocuk ödevlerini yaptıktan sonra ayrılmadılar. Sohbet ederek ilerlediler ve bahçeye çıktılar. Bir ağacın altına otururlarken Harry ellerini çırptı.

"Hadi birbirimizi tanıyalım. Birbirimize kendimizi anlatalım"

Onaylayan seslerden sonra Cho önce çıktı.

"Ben Cho, Cho Chang. Melezim. Ailem Çin asıllı olduğu için sihrin hem aydınlık hem karanlık kısmını kullanıyor, ayırt etmiyorlar. En sevdiğim dersler tılsım ve biçim değiştirme"

"Ben Neville Longbottom. Safkanım. Büyükannem aydınlık sihir savunucusu. Ama ben, Harry ile tanıştığımdan beri ayırt etmemenin önemli olduğunu, her ikisinin de büyü olduğunu öğrendim. Aslında ben, Harry ile kendimi keşfetmeye başladım. En sevdiğim ders Bitkibilim"

"Ben Susan Bones. Ailem öldü. Halamla yaşıyorum, Amelia Bones. O bakanlıkta çalışıyor. Ben şifacı ya da avukat sihirbazlardan olmak istiyorum."

"Draco Malfoy. Benim ailem karanlık sihir savunucusu. Ben de öyle davranıyordum. Harry ile tanıştığımdan beri her iki sihrin de Lord Magic'in hediyesi olduğunu ve ayırt edilemeyeceğini öğrenmiş oldum. Bu yüzden artık ayrım yapmama kararı aldım"

Harry, arkadaşlarına gururla bakıyordu. Bunlar harikaydı.

"Ben Harry. İsmim çok uzun. Tam adımı söylemeyi çok tercih etmem, ezberlemek uzun işti. Sihrin iki dalında da uzmanlık geliştiriyorum. Sihirli çekirdeğim üstünde kontrol sahibi olmaya çalışıyorum. En sevdiğim dersler KSKS, biçim değiştirme ve iksir. Çalıştığım şeyler var, başarılı olursam iksir ustası olmak da istiyorum"

"Tam adını söylesene. Merak ettim" dedi Cho. Draco ve Neville kıkır kıkır gülmeye başlaarken Harry onlara sahteden sinirli bakışlar atıyordu.

"Emin misin Cho? Bitirdiğimde hatırlayacağını sanmıyorum" dedi Harry. Alay etmiyordu, cidden söylüyordu.

"Olsun söyle. Ben de merak ettim" dedi Susan.

"Peki. Benim adım Harry Jamison Chester Rain Potter Black Gryffidor Slytherin Perevell Magic"

"Dur dur dur yavaş! Baştan al"

"Harry, Jamison, Chester, Rain Potter"

"Tamam buraya kadar anladım"

"Black, vaftiz babamdan dolayı"
"Gryffindor, Potter'lar Godric Gryffindor soyundan gelir"
"Slytherin, nasıl oldu bilmiyorum. Gringotts kan testimde yazıyordu sadece"
"Perevell, Godric Gryffindor Perevell soyundan gelir, yani ben de öyle"

"Peki Magic? Hiç öyle bir aile duymamıştım" dedi Cho. Draco Harry'e baktı. Magic soy adını o da duymamıştı. Harry, bu ismin nereden geldiğini hiç anlatmamıştı da.

Harry sırıttı. Gözleri zümrüt yeşilinden çıkıp parlamaya, asit yeşiline dönüşmeye başladı.

"Bu kısım için hazır olduğunuzu sanmıyorum. Belki gelecekte söylerim ama şimdi değil"

Ses tonu çok garipti. Sorgulamadılar, kabul ettiler. Zaten baskın sihri yüzünden isteseler de sorgulayamazlardı.

"Hey! Hepiniz ne yapıyorsunuz? İlk kez dört evin birlikte olduğunu görüyorum. Değil mi Gred?"

"Evet Forge. Sevgili Slytherin arkadaşlarıyla oturan tatlı porsuklar ve kartallar, yanında da utangaç ve tatlı Nev'imiz"

Harry sırıttı. Bu anı bayadır bekliyordu.

"Fred Weasley ve George Weasley. Tanıştığımıza memnun olduk" dediler tam senkronize şekilde.

Herkes kendini tanıttı. İsmini söyleme sırası Harry'e gelince, herkes gülmeye başladı. Harry ise iç çekti.

"Siz onlara bakmayın ikiz şeytanlar. Sadece gıcıklık yapıyorlar. Ben de Harry. Harry Potter"

"Bu kadar olduğuna emin misin Harry?"

Harry gülecekken, Hedwig yanlarına uçtu. Harry, baykuşunu severken mektubunu açtı. Mektup, Voldemort'tan gelmişti.

Okuduktan sonra şaşırdı. Bunu beklemiyordu açıkçası. Akşam adamı ziyaret etse iyi olurdu.

Yedi kişilik grup uzun süre sohbet ettiler.

"Hass" diyerek yara izini tuttu Harry. Hepsi dönüp ona bakınca zoraki bir gülümseme oturttu.

"Kusura bakmayın. Ağzımdan kaçtı. Benim bir işim var ve geciktim. Gitmek zorundayım. Siz de gecikmeyin, binanızdan puan kırılmasın. Özellikle sen Draco. Diğerlerinin gecikmesi lehimize olur"

Fırlatılan kötü bakışlara karşı sırıttı ve Hogwarts'a doğru ilerledi. Quirell'in odasına gitti ve girdi.

Adam onu görünce sarığını çıkarmaya başladı. Harry hemen girişti konuşmaya. Huysuzdu şuan.

"Ne var ya? Ne diye çağırıyorsun beni? Ve yara izimle ne alıp veremediğin var! Yemin ettik işte! İşim gücüm var benim! Ciddiyim, geri dönmek kolay iş mi sanıyorsun! Zaten başım ağrıyor düşünmekten bir de seninle uğraşamam Voldemort!" Dedi ters ters. Sıkılmıştı ya! Emrivakilerden bıkmıştı. Ani bir ruh hali düşüklüğüyle odadan çıktı ve kapıyı çarptı.

Voldemort kapıya bakakalmıştı. Çocuğun cüretine mi kızmalıydı, öfkesine mi şaşırmalıydı, söylediklerinin şokunu mu yaşamalıydı? Hangisini yapmalıydı? Tek kelime bile edememişti ve Potter veledi gitmişti bile.

Bir dakika.

Geri dönmek kolay iş mi sanıyorsun!

Geri dönmek mi? Nereden nereye dönmek?

Lanet velet, onunla geçirdiği her an kafası karışıyordu ve Voldemort'un nefret ettiği bir şey varsa bir durumu anlayamayıp kafasının karışmasıydı.

Kral'ın Son VarisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin