Harry oturduğu kahvaltı tepsisinde portakal suyuna uzandı. Karşısında sadece Draco vardı. Harry'nin odasındaydılar ve kahvaltı ediyorlardı. Harry, Draco'nun Grindelwald ve Gaunt ile aynı anda karşılaşıp sakin kalacağına pek güvenemiyordu. Dostunu korkudan hasta etmeye de niyeti yoktu. O yüzden Harry ve Draco, Harry'nin odasında, Kreacher'ın hazırladığı güzel bir masa ile kahvaltı ediyorlardı.
"Draco, ailen nereye gitti? Yani burada olmandan memnunum ama Lucius'un senin buraya yatılı kalmana izin verecek kadar acil ne işi var merak ediyorum açıkçası. Çok önemli bir durum olmasa asla izin vermez. Cissa olmasa buraya ziyarete gelmene bile izin vermeyecek."
"Bilmiyorum Harry. Sadece Fransa'ya gideceklerini, çok acil bir işleri olduğunu söyledi annem."
Tam o sırada kapı çaldı ve içeriye solgun gözüken bir Sirius Black girdi. Harry ona bakıp kaşlarını çattı. Sirius'un yüzü hiç iyi gözükmüyordu.
"Sorun ne Sirus?" diye çok ciddi bir sesle konuşunca Draco da kaşlarını çatarak bakmaya başladı.
"Harry, Dumbledore seni çağırıyor. Draco, sen de ineceksin ama birkaç dakika sonra."
Harry endişeli ses tonuna karşı içinin büzüştüğünü hissetti. Draco'ya güven verici bir gülümseme sundu, çocuk korkmuştu. Harry ağzını sildi ve ayaklandı. Merdivenleri inip salona vardığında şömineden yeni çıkmış Albus Dumbledore, Gaunt ve Grindelwald'ın oturduğunu gördü.
"Gel Harry, sana vermem gereken bir haber var."
"Hala Potter'ı neden bu kadar ilgilendiriyor çözemedim."
Harry Gaunt'a aldırmadan ilerledi. Kesin kötü bir şey olmuştu.
"Harry, Malfoylar'ın Fransa ziyaretlerinden haberdar mısın?"
"Evet efendim?" derken sesi sorgular çıkmıştı. Ne oluyordu?!
"Cornelius ile birlikte önce Fransa Sihir Bakanlığına, oradan Beauxbatons'a gitmişler. Sonrasında konumu paylaşılmayan diğer bir sihir bakanlığına ve o bakanlığa bağlı Durmstrang Büyücülük ve Cadılık Okulu'na gitmişler."
Durmstrang'ın yerini biliyordu ama okulun koruma büyüleri aynı bir fidelius tılsımı gibi konuşmasını engelliyordu. Zaten Harry'nin de buna aldıracak hali yoktu. Gözleri büyürken kaşları havalandı. Bir süre ses çıkartamadan kaldı. Sonrasında dişlerini sıkarak konuşması, kullandığı öfkeli ses tonu oradaki üç güçlü adamı da sarstı.
"Üçbüyücü Turnuvası toplanıyor yani, öyle mi?"
"Ne yazık ki evet."
Harry'nin öfkesini görmeye fırsat bulamadan önce hissettiler. Sihri bedeninden taştı ve kuzgun karası saçları havalandı. Başının çevresinde zümrüt yeşili renkte küçük şimşekler çakıp çakıp söndü.
"Bunu kabul ettiler yani? Öyle mi?" derken sesi öfkeli çıkıyordu. Korkutucu bir yüzü vardı. Öfkeyle çarpılmıştı yüz ifadesi. Kaşları sertçe çatılmış, alnında derin çizgiler oluşturmuştu. Dudakları sessiz bir hırlamayla kıvrılmıştı. Yumrukları sıkılmış, hafifçe öne eğilmişti.
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~•••••••••••••••••••••••~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
"Düşmanın... zorla alınmış... ka-kanı... hasmını hayata döndüreceksin."
Uzaktan, başının üstünde bir yerden tiz, soğuk bir ses duydu: "Fazlalığı öldür."
Cedric yanı başında, kolları ve bacakları iki yana açılmış, yatıyordu. Ölmüştü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kral'ın Son Varisi
FanfictionHarry Potter... Her zaman normal olmadığını biliyordu. Büyücüler dünyasında bile diğerlerinden farklıydı. O zamanlar farkın kehanetten kaynaklandığını düşünürdü. Ama hayır... Farklıydı çünkü o Seçilmiş'ti. Sihrin ta kendisi tarafından seçilmişti. Kr...