Harry etrafında birilerinin dolaştığını hissediyordu. Ama sihri tehlike alarmları veriyordu. Yara izi çok fazla canını yakıyordu ve attığı çığlığı engelleyemiyordu. Alnının yanarak yarıldığını, patlayıp açıldığını hissediyordu adeta. İçindeki küçük yabancı ruhun dışarı çıkmaya çalıştığını düşündü.
Ölüm'ün sihrini açığa çıkarmamak için odaklanmaya çalışıyordu. Ölüm'ün efendisi olarak sihrini kontrolsüzce savurğu tek bir an ile tüm Hogwarts patlardı. Ölüm'ün sihrini açacağı ve hissedilmesine izin vereceği anlarda tam konsantrasyon ile, tüm odağını sihrine verecek şekilde küçük parçalar halinde serbest bırakmalıydı. Tüm Ölüm'ün Sihri'ni bir anda açığa vurmak zaten o bölgenin kıyameti demekti. Bölgedeki tüm yaşamı çürütürdü. Adeta bir ruh emici geçmiş gibi oradaki tüm hayatı emer, yaşayan canlıların ya ölümüne ya da ölümden beter hale gelmesine sebep olurdu.
Harry kendini gevşetmek ve belli ki bir süre geçmeyecek acı yerine başka bir şeye odaklanmaya çalışıyordu. Bedensel olarak bayılmıştı. Ancak zihinsel olarak hala acıyı hissediyor ve inim inim inliyordu. Çok canı yanıyordu.
'Morth! Yardım et!'
'Usta? Sakin ol Usta. Bana güven.'
Bir an sonra Harry acıyı hissetmeyi bıraktı. Aslına bakarsanız sanki uçuyormuş gibi gelen bir hissin ardından kendini bambaşka bir yerde bulmuştu.
'Ne oldu böyle Morth?'
'Benim efendim olarak, benim diyarıma geldin. Normalde sana yıkmış bulunduğum tüm evrak işlerini ben buradan yapıyordum. Tabii artık sen yapıyorsun, ben buradan sadece depoluyorum.'
Harry gözlerini devirdi.
'Peki bedenime ne oldu?'
'Ne yazık ki bedenin şuanda hala acı çekiyor Usta.'
Harry buna odaklanmamayı seçti. Kaçış yolu istemiş ve kaçmıştı işte.
'Buraya istediğim zaman gelip gidebilir miyim, yoksa beni senin mi böyle götürmen gerekiyor?'
'İstediğin zaman gelip gidebilirsin Usta. Ancak burada zaman farklıdır. Şuanda bedeninin olduğu dünyada iki saat geçti.'
'İki saat mi?! Canım bedenim benim, iki saattir kıvranıyor muyum ben?! Yazık bana... Da... Ne oldu bana? Niye kıvranıyorum ben?'
'Ne yazık ki bunu sana ben söyleyemem. Senin bunları kendin öğrenip yenmen gerekiyor. En başta dediğim gibi, sen yaşaman gereken hayatı yaşamamıştın. Şimdi yaşıyorsun, yani bu senin birinci hayatınmış gibi olmalı. Sadece daha tecrübelisin.'
'Anladım. Birinci hayatımda nasıl senden yardım almıyordum ama beni hiç öldüremiyor ve koruyordun, yine öyle olacak yani. Peki şuan beni bu dünyaya getirmen suç muydu?'
'Hayır. Seni bu dünyaya getirip götürebilirim. Sen istediğin zaman buraya gelip gidebilirsin. Burası senin mekanın.'
Harry o anda incelemeye başladı. Çevresi, düşündüğü gibi simsiyah ya da bembeyaz değildi. Gayet normal bir sarayda gibiydi. Ama biraz garipti de. Sanki nesneler... Tam nesne değildi. Yani hayalet gibiydiler. Dokunsanız elinniz değmez, içinden geçer gibi duruyordu her şey ama aslında dokunabiliyordunuz. Saydamlık değildi bu. Sanki bir tek Harry'nin fiziki olarak dokunabildiği hayaletler gibiydi bu eşyalar, duvarlar.
Harry sordu.
'Fiziki dünyada ne kadar zaman geçti?'
'Üç buçuk saat Usta. Bedenindeki acı dindi. Dönebilirsin.'
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kral'ın Son Varisi
FanfictionHarry Potter... Her zaman normal olmadığını biliyordu. Büyücüler dünyasında bile diğerlerinden farklıydı. O zamanlar farkın kehanetten kaynaklandığını düşünürdü. Ama hayır... Farklıydı çünkü o Seçilmiş'ti. Sihrin ta kendisi tarafından seçilmişti. Kr...