Sirius Gerçekleri

1K 126 94
                                    

"Ne demek masum Harry! Bombayı patlatıp susamazsın! Merlin, sen bir Slytherinsin!" Harry kıkırdamaktan kendini alamazken, birden ciddileşerek adama döndü. Bu sırada elini havada sallamıştı ve yerdeki bardak parçaları düzelerek sapasağlam şekilde masaya konuldu.

"As-asasız büyü! Lanet olsun NELER OLUYOR!"

Evet, Harry bir Slytherin ise Remus da bir Gryffindordu. Gerçi Harry oranın da varisiydi. Orada bir hayat geçirmişti. Ama şimdi Slytherindi ve Remus ona... Harry kendi saçmalıklarını susturdu ve şoktaki adama döndü.

"Remus, sakin ol. Her şeyi anlatacağım. Ama önce bilmem gerekiyor. Bunları öğrenmeyi kaldırabilecek misin?"

Gerçekten endişelenmişti. Remus, yıllardır dost bildiği  kişinin hain, hain bildiği kişinin dost olmasına ne tepki verecekti? Önceki hayatında adam kendi başına öğrendiği için ne tepki verdiğini bilmiyordu.

"Kaldırabilirim. Kaldırmak zorundayım"

"Son bir şartım var. Bana bunları nereden öğrendiğimi sormayacaksın ve benden izinsiz kimseyle paylaşmayacaksın. Bozulmaz yemin et Remus. Et ki gerçekleri öğrenebilesin"

Ne diyordu bu çocuk? Neden sormayacakmış, neden kimseye anlatmayacakmış? Bozulmaz yeminin ne kadar ciddi bir şey olduğunu biliyor muydu? Gerçekten... Buraya gelirken bekledikleri arasında bunlar yoktu.

"Yemin ederim. Nereden öğrendiğini sormayacağım ve senden izinsiz kimseyle paylaşmayacağım. Öyleyse öyle olsun. Tamam mı? Şimdi anlat Harry. "

Harry derin bir nefes alırken başladı.

"Sirius, Sır tutucu seçilirken, bunu engelledi. O bir Black olarak ölüm yiyenlerle büyüdüğü için onların düşünce tarzlarına aşinaydı. Herkes, sır tutucunun Sirius olduğunu düşünecekti. Sır tutucu seçilmesinin pek bir anlamı olmayacaktı. Bu sebeple, son dakikada Sır Tutucuyu değiştirdiler ve yeni tutucu, Peter Pettegrew oldu. Ne yazık ki Peter, hayatı boyunca siz üçünüzü kıskanan pisliğin tekiydi. Voldemort'a bilgi götürerek, kendini yücelteceğini, Karanlık taraf savaşı kazanınca ödüllendirileceğini düşündü. Voldemort'a adresi verdi. Sirius ise, gerçek ssır tutucuyu bilen tek kişiydi bu yüzden ailem öldüğü anda tek ihtimalin Peter'in ihanet etmesi olduğunu biliyordu. Sinirden ve intikam isteğinden dolayı kendini kaybederek Peter'in peşine düştü. Peter ise tam Sirius onu yakalayacakken ihaneti Sirius'un yaptığını bağırdı. Kaçabilmek için yaptığı bombarda büyüsüyle 13 muggle öldü. Peter ise kendine ölü süsü vermek için paarmağını kesti. Sirius olanların şokundayken, Seherbazlar gelirken Pettegrew fareye dönüşüp kaçtı. Herkes Sirius'un hain olduğunu düşünüyordu. Dumbledore, sır tutucunun Sirius olmadığını biliyordu. Ancak Peter'den intikam istediği için delirip Peter'i ve on üç muggle'ı öldürdüğünü sandığı için, Sirius'un Azkaban'a girmesine engel olamadı."

Remus titriyordu. Öfkeden mi, şoktan mı, neyden olduğunu anlamadı Harry. Ama adamın krizin eşiğinde olduğu kesindi. Adamın boğazından yükselen hırlamayla, gerçekten bir kurt adamı andırdı.

"Bu-bu mümkkün değil! Saçmalık bunlar! Harry, bunları kimden öğrendiysen seni kandırmış! Olamaz!"

"Bunların gerçek olduğuna hayatım ve sihrim üstüne bozulmaz yemin ederim. Öyleyse öyle olsun"

Remus şokla sarsılırken, narin kalpli adam tüm bu gerçekleri kaldıramadı. Patlar şekilde ağlamaya başladı. Hem sinirden, hem kırgınlıktan hem de üzüntüden dökülen gözyaşlarını küçük elleriyle sildi Harry.

"Ağlama Remus. Vakit ağlama vakti değil. Vakit intikam vakti. Peter'in yerini biliyorum. Sirius'u Azkaban'dan kurtarmamız gerekiyor"

"N-nasıl olacak o iş?" Dedi Remus. Karşısındaki bu çocuk, gözüktüğünden daha akıllıydı. Bunu anlamıştı. Şimdi de o zeki bakışların ardındaki planı merakk ediyordu.

"Susan Bones yakın arkadaşım. Seninle birlikte Peter'i yakalayacağız. Ardından Amelia Bones'un yeğeni ve benim yakın arkadaşım Susan Bones yardımıyla Bakanlık'a ulaşacağız. Amelia herşeyi önceden öğrenecek ki davada bize yardım edebilsin. Gerekli tüm kanıtlara sahibim ama bakanlık Sirius'u aklatmaya hevesli değil. O yüzden Madam Bones önceden her şeyi öğrenecek ve tarafımızda olacak. Bize iyi bir avukat tahsil etmesini isteyeceğiz."

"Sonra?"

"Sonrası sonra Remus. Ben henüz on bir yaşındayım. Uykum geldi."

"Oh, peki. Tamam."

"Sormak için can attığını biliyorum Remmy. Ama olmaz. Bunları nasıl öğrendiğimi anlatamam sana. Daha Sirius hakkındaki gerçekleri bile zor kaldırmışken, neyi nasıl bildiğimi öğrenirsen sonumuz St. Mungos Zihinsel Tedavi Departmanı'nda biter. Çok erken... Çok erken"

Son iki kelimeyi daha çok kendi kendine söylemişti ama adam duymuştu. Şuan, Harry'nin gözleri ilk geldiğinde gördüğü masum çocuk yeşilleri değildi. Asit yeşiliydi. Keskin ve buz gibiydiler. Yaşamış ve yorulmuş bir şekilde bakıyorlardı. Çocuk uzak düşüncelere dalmış, perili bakışlarını masadaki cam bardağa sabitlemişti. Remus merak etti.

Bu ilginç zeka şuanda neleri düşünüyor, hesaplıyordu? Neden böyle bilgin ve acılı bakıyorlardı?

Bu çocuğun başından neler geçmişti ki bu şekilde bakabiliyordu?

Düşüncelerle Kreacher'ın ona gösterdiği odaya geçti ve yattı. Ama uyku onu uzun süre bulmayacaktı.

Remus sabah gözlerini açtığında, ne zaman uyuduğunu bilmiyordu. Saate baktı. Saat daha sabahın yedisiydi ve dün konuşma yaptıkları salona indiğinde, Harry'nin bazı belgelerle uğraştıığını gördü. Belgelere bakma fırsatı bulamadan Harry onları yok etti. Asasız bir şekilde... Bu görüntüye gittikçe alışıyordu sanırım. Ya da beyni fazla şoku kaldırmamış kısa devre yapmıştı. İkinci seçeneğin daha mümkün olduğunu düşünürken gözleri altında koyu halkalar olan çocuğa baktı.

"Ne zaman kalktın Harry?" Harry yorgun şekilde esneyip gülümsedi.

"Uyumadım Remus. Bu yüzden kalktığım saati veremem. Şimdi, Kreacher sana güzel bir kahvaltı hazırlayacak. Ben Hogwarts'a dönmek zorundayım. Karıştırılmayı bekleyen çok önemli bir iksir deneyim var. Üstelik Draco çıldırmadan dönmeliyim"

"Draco? Malfoy olan Draco mu? Draco Malfoy ile mi arkadaşsın?"

"Eh evet. Ön yargılı yaklaştım başta ama o çok iyi birisi. Masum bir çocuk. Derslerinde başarılı. Üstelik, çok şaşırtıcı bir şekilde grubumuzda anne tavuk rolünü oynuyor. Ben yemek yemeyi unuttuğumda azarlıyor. Uykusuz kaldığımda azarlayıp yatakhaneme sürüklüyor.

"Grubunuz?"

"Ah evet. Arkadaş grubumuz. Ben, Draco Malfoy, Neville Longbottom, Susan Bones, Cho Chang,Fred ve George Weasley."

"Dört binadan da öğrenci barındıran bir arkadaş grubun var? Hogwarts'ta? Savaş çıkmadan?"

"Eh, aslında bu grubun temelinde Draco, Neville ve ben vardık. Ama üçümüz de sessiz sakin ve birbirimizden başka kimseye bakmadığımız için kan ayrımı yaptığımız dedikodusu çıktı. Ben de kendi kolumu bıçaklayıp, boğazımı çatlatana dek profesörler dahil herkese bağırarak kan ayrımı ve sihir ayrımı yapılmasını asla affetmeyeceğimi göstermiş oldum."

"Yüce Merlin... Aklımı kaçırmama gerçekten çok az kaldı"

Küçük şeytan... O küçük siyah saçlı yeşil gözlü şeytan... Pis bir kıkırdama attı ortaya. Remus'a tereddütlü şekilde yaklaştı. Son adımı hızlı atarak sıkıca sarılırken, başı adamın karnına dek yetişiyordu. Sonra hızlıca ayrıldı ve... Cisimlendi? Hogwarts'a!

Remus, hiç sorgulamadı. Sadece derin bir iç çekti ve Kreacher'ın ona sunduğu kahvaltıya oturdu.

Harry ile yaşarken şaşırmamayı öğrenmesi gerekiyordu anlaşılan.

Kral'ın Son VarisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin