Harry, müdür odasında volta atıyordu. Dumbledore ise oturmuş onu izliyordu.
Harry konuşmuyordu. Gözleri asit yeşili olmuştu tekrar. Ne zaman hesaplamalar yapsa, planlar kursa gözleri zehir gibi bir yeşil oluyordu anlaşılan. Dumbledore, bunun saklı gücü açığa çıktığı için olduğunu düşünüyordu. Harry birden duygusuz bir sesle konuştu. Gelen varlık Dumbledore'un irkilmesine sebep oldu.
"Morth"
Simsiyah bir silüet belirdi. Karşıdaki aynada yansıması yoktu. Bir an için o girdap gibi dönen gümüş gözlere baktı Dumbledore. Kız kardeşi Ariana'nın yüzünü görmesiyle gözleri şokla açıldı.
"Bana bakın Profesör. Ona bakmayın. Sadece hayatınızdaki ölümleri görürsünüz. Siz sadece bana odaklanın" dedi Harry. Müdür, dediği şeyi güç bela yapıp kendisine odaklandığında, Morth'a döndü.
"Morth, Gellert Grindelwald'ı öldürdün mü?"
Morth konuştuğunda çıkan sert ve kulakları isyan ettiren ancak cinsiyetsiz ses, müdürün ürpermesine sebep oldu.
"Hayır, ölmedi. Yaşıyor. Onu Nurmergrand'tan kaçırdım" Harry tek kaşını kaldırdı. Kaçıran kişi Morth'du. Bu yüzden hapishane görevlileri hiçbir şey bilmiyor, açıklama yapamıyor olmalıydı. O halde yakında herkes, adamın öldüğüne ikna olacaktı.
"Teşekkür ederim. Şu anda ne yapıyor?"
"Baygın durumda. Senin onu uygun zamanda uyandırıp, ittifakı başlatman için bekletiyorum Usta"
"Anladım. Gidebilirsin, teşekkürler"
"Rica ederim Usta" Soğuk bir hava dalgasıyla ayrıldı varlık.
"Profesör, biraz sakinleştirici için lütfen. Morth ile karşılaşmak sizin için kolay olmamıştır"
"Kesinlikle" derken yarım yamalak bir gülümseme sundu Dumbledore.
"Peki. Bu konuyu şimdilik askıya alalım. Halk sakinleşip, Grindelwald'ın öldüğüne inandığında adamı uyandırıp sanki saklı oğluymuş da, babası ölünce ortaya çıkma kararı almış gibi göstermek zor olmayacaktır. Şu anki önceliğim, pazartesi günü yapılacak olan Duruşma. Siz de gelecek misiniz, efendim?"
"Geleceğim Harry. Gelmem gerekir. Senin tüm kanıtların ve belgelerin hazır mı peki?"
"Ah, ikizler pazar gününe dek Peter'i ele geçirip bana getirecekler. Ki bugünün perşembe olduğunu düşünürsek... Kısa sürede elime geçecek o fare. Onu Remus'a vereceğim. Sonra kendim yanına gidip uygun şekilde anılarını alacağım ve bozulmaz yemin ettirerek bir ifade verdireceğim. Sonrasında üçümüz gidip Peter'i Madam Bones'a teslim edeceğiz, ifadeyi ve anıları da ona vereceğiz. Duruşmada da Remus, anılarını verecek. Büyük ihtimalle Bakanlık Sirius'u aklar. Aklamazsa da küçük bir müdahale ederim ve hallolur"
Ah... O karanlık sırıtış... Harry, bazen Black Varisi olduğunu bile gerçekten fazlasıyla belli ediyordu.
"Hey, Ronnikins! Sence de bu fareden kurtulma vakti gelmedi mi?"
"Gerçekten, çok uyuşuk ve tembel ama başka hayvanım yok ki?" Dedi Ronald Weasley masumca. Fred sırıttı.
"Başka hayvan alınmıyor çünkü zaten elinde var. Onu uygun şekilde kaybedersen, yeni bir hayvan alınmak zorunda kalırlar"
"Gerçekten müthiş bir fikir! Ama ne yapacağım ki? Onu öldüremem. Salamam da, direkt geri gelir"
"Bize ver" dediler ikizler aynı anda. Ron gözlerini kısıp şakacı abilerine şüpheli şekilde baktı. Sonra umursamadı. Scabbers'a ne olduğu önemli değildi, ki abileri bir canlıya zarar verecek de değildi sonuçta. Yaramazlardı ama cani değillerdi. Ron yatakhanesine gitti ve küçük tembel faresini alıp getirdi. Fred'in avcuna koyarken, ikizler birbirinin aynısı birer sırıtış fırlattılar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kral'ın Son Varisi
FanfictionHarry Potter... Her zaman normal olmadığını biliyordu. Büyücüler dünyasında bile diğerlerinden farklıydı. O zamanlar farkın kehanetten kaynaklandığını düşünürdü. Ama hayır... Farklıydı çünkü o Seçilmiş'ti. Sihrin ta kendisi tarafından seçilmişti. Kr...