Chapter 34

929 126 172
                                    

🌃

"Riddler'ın oyununa tekrar dâhil olmak istemiyorum." dedi, Tim Drake. "Bir kez oyunu çözünce tekrar oynamak sıkıcı oluyor."

"Batcave'e git." Bruce, Tim'i duymazdan gelerek konuştu. "Sorunu bir an önce çözmek zorundayız."

"Hayır. Hastanedeyim ve hastanede kalacağım. Hoşuna gidip gitmemesi de umrumda değil. Benden sonra kim devriyeye çıktıysa yanına onu al."

"Tim, orada olman-"

"Eğer Dick'e söylediğin gibi bana da hastanede beklememin hiçbir şeyi değiştirmediğini tekrarlarsan konuşmanın sonunda beni hiç aramamış olmayı dilersin, Bruce. Ciddiyim."

Tim'in ciddi olduğunu vurgulamasına gerek yoktu çünkü Bruce sözünün kesildiği an olayın ciddiyetini kavramıştı. Oğullarının Debora ile olan bağının karşısında durmayacağını çoktan kabullenmişti.

"O gün söylemek istediğimi tam olarak anlamadınız."

"Bir sonraki sefer kelimelerini daha dikkatli seçersin o hâlde."

"Demek istediğim orada durmanın size iyi gelmediği." diyerek kendisini açıklamaya çalıştı. "O koridorlarda çok bulundum, Tim."

Tim cevap vermemeyi tercih etti. Saat gecenin üçüydü. Bulmacaları çözmek, gerçeği ortaya çıkarmak Bruce'a kafa tutan dedektiflik yeteneklerinden dolayı kendisine ait olsada o ruh hâlinde değildi. Açıkça istemediğini ifade etmişti. Bruce da çok geçmeden bunu anladı.

Aramanın sonlandığını belirten sesle birlikte telefonun ekranını kapattı. Bacağının üzerinde dengelediği kahve bardağını sonunda tekrar tuttuğunda kahvesinin soğumuş olduğunu hissetti. Suçlusu ilk on dakika Riddler'ın ne yaptığını açıklayan Bruce'tu elbette. Gerçi Tim için kahvenin soğuk olması çok da bir şeyi değiştirmiyordu. Her türlü içecekti.

"Yalnız mısın?"

Kahve bardağını dudaklarından ayırırken bakışlarını yana çevirdi. Bay Jeplo, ki kendisi Debora'nın doktoru idi, yavaş adımlarıyla başına dikilmişti.

"Evet, bir gelişme mi var?"

"Saat gecenin üçü. N-"

"Biliyorum." Saati okuyabiliyordu. Zamanın farkındaydı. Ayrıca gecenin üçünde hastanede olmak garip miydi ki, saati belirtme ihtiyacı hissediyordu? Tim lafın dolandırılmasından ya da gereksiz sohbetten hoşlanmazdı. Üstüne basarak tekrar sordu. "Bir gelişme mi var?"

"Son yaptığım testlerin sonuçlarını aldım ama-"

"Bana anlatabilirsiniz. Ben onun oğluyum."

"Pekâlâ..."

Doktor Jeplo elinde bulunan ve dosyaya koymak için yanında tuttuğu kağıtları karıştırdı. Ekokardiyografi ve anjiyografi raporlarında parmakları gezerken çocuğun reşit olup olmadığını düşünüyordu. Bazı şeyleri yetişkinlere bile anlatmak zor oluyordu.

"Göğsünün ön duvarına aldığı bıçak yarası nedeniyle perikard oluşmasından şüpheleniyoruz. Perikard, kalp zarının enfeksiyon kapması demek oluyor. Acil olarak geçirdiği operasyon işe yaradı ama kalbi destekleyici tedavi alması şart. Hemodinamideki kötüleşme ve EKG’deki değişiklikler kardiyak hasarlanmaya ait olabilir. Hâlâ koroner yoğun bakımda olmasının nedeni bu ama sonunda iyi bir haber verebilirim ki, tek başına nefes almayı başardı. Soluk borusundaki kesik iyi durumda. Ses telleri zarar görmemiş. Yaptığımız trakeostomi, tam bir trakeostomi olmadığından dolayı konuşmasına ya da beslenmesine zarar verme tehlikesi yok.

Tabii, maalesef kötü bir haberim de olacak. Kalbine ve boğazına aldığı darbelerin dışındaki darbelerin derin olmadığını düşünmüştük ancak üç bıçak darbesi ovaryiye, yani yumurtalıklara ulaşmış. Bu da Bayan Soare'nin çocuk sahibi olmasını neredeyse imkansız hâle getiriyor."

debora || bruce wayne Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin