🌃
Debora hâli hazırda eve dönmenin çok parlak bir fikir ve karar olmadığını tahmin etmiş ancak gerçek yüzüne çok sert çarpmıştı.
Salonun tam ortasında kaskatı kesilmiş, ev kapısının tıklanma sesi kulaklarında yankılanırken Eddie'nin kapıya ilerlemesini korkuyla izliyordu. Nadia'nın cesedine bakarak bir şeyler içen kendisi değilmiş gibi kardeşine kapıyı açmamasını söylemek istiyordu ama dudakları mühürlenmiş, aralasa bile ses çıkmayacakmış hissi vardı içinde. O gece olduğu gibi kapı açılacak ve karşısına Nadia çıkacaktı sanki.
Bedeni istemsizce titremeye başladı. Kapının sesini duyduğu an nefesi kesilmişti. Koltuğa ve halıya izini bırakmış kan lekelerine yenileri eklenecekmiş düşüncesi kafasına saplanmıştı.
Eddie, ablasının yaşadığı duygusal çöküşten habersiz gelen kuryeden sipariş verdiği yemeği alıp teşekkür ederek kapıyı kapattı.
Gördüğü kuryenin yerinde Nadia varmış ve direkt üzerine doğru saldırıya geçmiş gibi kendisine hayal gördüren zihninin oyununa karşı direnen Debora zorlukla hareket edip banyoya girdi. Titreyen bedenini taşımayan ayaklarına karşı dizlerinin üzerine çöktü. Gözyaşları vakit kaybetmeden yüzünü ıslatırken iki eliyle de ağzını kapattı. O 18 yaşındaki hâline geri dönmüştü. Kardeşi duymasın diye bir köşede sessizce ağlayan hâline...
Elleri yüzünden mırıldanmaya benzeyen hıçkırıklarıyla sarsılan bedeni yaralarının acımasına sebep olurken, yaralarının acısı da daha çok ağlamasına sebep oluyordu.
Bıçağın bedenine girdiği an hissettiği acının aynısı vardı derisinin üzerindeki onlarca dikişte. Her şey yoluna girmiş gibi davranırken erteleyip biriktirdiği duygularının sonunda dağılışıydı bu. Ne fiziksel ne de duygusal olarak kontrole sahip değildi.
Sol ayağı alçılı olduğundan daha fazla dizlerinin üzerinde kalamayarak yan tarafına düşerken sırtını çamaşır makinesine yaslayıp tek elini ağzından çekerek yanan gözlerini ovuşturdu. Çaresiz ve güçsüz hissediyordu. Bir yanı öyle olmadığını biliyordu elbette. Hâlâ ayaktaydı, mantıken. Savaşmıştı. Savaşmaya devam da ediyor ama acınası göründüğünü de biliyordu. Bu zamana kadar tek başına savaştığından sıkıştığı kalıbın içinden çıkamıyor, artık yalnız olmadığını ve sırtını yaslayacağı makineler değil de insanlar olduğunu kendisine kabul ettiremiyordu.
"Abla?" Bu sefer banyo kapısı tıklatıldığında Debora bir kez daha bu sesi duymak zorunda kalır ise ağzında duran elini boynuna indirip kendisini boğacaktı. "İyi misin? Ne yapıyorsun orada?"
Buğulanmış gözleri dalgın bir şekilde duş kabinin yanında konumlandırılmış klozete baktığından kardeşinin ne kadar aptalca bir soru sorduğuna karşı sinirlendi. Sinirlenmesi gözyaşlarının kesilmesine sebep oldu. Acı ve hüznünü bu duyguya dönüştürmeye alışmıştı. Artık otomatik bir şekilde dönüşüm sağlanıyordu.
"Sence banyoda ne yapabilirim?!"
"Evet, haklısın, üzgünüm..."
Eli ayağına dolaşmış bir şekilde konuştu, Eddie. Debora onun kapıdan uzaklaşan adımlarını dinlerken aslında yaptığı şeyin doğru olmadığını biliyordu. Eve dönmek isteme sebebinden tamamen uzaklaşıyordu ayrıca. Kafasını toplamak için geldiği yerde duygusal çöküşün birinden birine atlıyor, kendisinin acınası olduğunu düşünüyor, zihninin oyunlarına kanıyordu.
Evyeye tutunarak ayağa kalktı. Sızlayan bedenini dik tutmak için evyeye tutunmaya devam ederken aynaya baktı. Gözlerindeki boşluğa, dudaklarının aşağıya kıvrılışına. Açıkça gördüğü kişi kendisi değildi. Yaşadığı her şeye rağmen kontrolünü ve dik duruşunu kaybetmeyen Debora Soare yerine gelen de kimdi böyle?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
debora || bruce wayne
FanfictionDebora, İsrail Krallığı'na hükmeden tek kadın hakimin ve Yahudilik'te ki tek kadın peygamberin adıydı. Ve Debora, aynı ismi paylaştığı bu kadınlar kadar özeldi. Batman'in katı kurallarını sarsacak kadar özel. || Başlama Tarihi - 25.11.18 || || Bitir...