Chapter 14

2.2K 213 71
                                    

🌃

"Eğer kornaya basmaya devam edersen o elini çok farklı yerlerde bulacaksın, orospu çocuğu!"

Debora Soare kendi aracının yanına ulaşmış aracın sürücüsüne öfkeyle bağırdı. Dönüş yolu boyunca içinde bulunduğu duygu karmaşasına karşı direnç göstermekten yorulmuştu ve aynı zamanda kendisini hasta hissediyordu.

Eddie'yi Boston'a bırakmış, koyduğu yeni kuralların altını defalarca çizmişti ve gitmek üzere iken kardeşinin karşı dairesinde oturan Bayan Veal ile karşılaşmıştı. Bayan Veal yetmişlerinin başında yaşlı bir kadındı ve Debora onu fazlasıyla seviyordu. Kardeşinin eve giriş çıkış saatlerini ondan öğreniyordu. Bu nedenle gözü arkada kalmazdı. Ayrıca Debora onunla sohbet etmekten büyük zevk alırdı. Onun tecrübe ve nasihatlerini dinlemek ruhunu dinlendiriyordu. Genel olarak yaşlılar ile iletişimi daha güçlüydü çünkü teknolojiye ayak uydurmaktan ve akıllı cihazların kölesi olmaktan uzaktı.

Belki de yaşadığı duygu karmaşasının ve hasta hissetmesinin nedeni Bayan Veal idi. Onun Eddie ile ilgili anlattıklarından sonra kardeşine çıkışından dolayı pişman olmuştu çünkü Eddie, en başında Bayan Veal'a ablasını üzecek bir şey yapmakta olduğunu ama bazı cevaplar istediğini söylemişti. Bayan Veal, Eddie'nin ablasını ne kadar sevdiğini, saygı duyduğunu ve kaybetme korkusu nedeniyle sürekli boyun eğdiğini Debora'ya anlatan olmuştu. Ek olarak Eddie'nin yerinde Debora olsa idi sonucun ne olacağını da söylemişti. Saatlerce konuşmuş olmalılardı ve Bayan Veal her cümlesinde haklıydı. Özellikle 'Annene öfkelisin ama onu karşında görseydin hiçbir şey yapamazdın, evlâdım.' dediği kısımda. Öfkesinin ne kadar büyük olduğu önemli değildi, hiçbir şey kalbinde unutulmaya yüz tutmuş boşluğu dolduramazdı.

Tüm o konuşmadan sonra Debora acı çekiyordu. Gerçekler, kendi doğruları ve duyguları arasında sıkışmıştı ama her daim olduğu gibi duygu karmaşasının içinde lider öfkeydi. Bu öfkeyi ise kornaya ısrarla basan sürücüden çıkarma taraftarı olmuştu.

"Kırmızı ışıkta geçtin!"

"Soktuğumun yolunda trafik yok."

Diyerek açık camdan kolunu sarkıtıp karanlığa gömülü yolu işaret etti. Bu sırada saatin kaç olduğunu merak etmişti. Zamanı kavramakta zorlanıyordu.

"Trafik olmaması kural ihlâli yapabileceğin anlamına gelmez."

"Polis misin, ahlâk bekçisi mi?" Yolcu koltuğunun altında duran demir sopayı almamak için elini direksiyona sabitledi. Son zamanlarda yeterince macera yaşamıştı. Fazlasına ihtiyacı yoktu. "Eğer birincisiysen; ceza yaz ve siktir git. İkincisiysen ben araçtan inmeden önce gaza bas ve siktir git."

Aracın sürücüsü otuzlu yaşlarında herifin tekiydi. Disiplinli ve düzenli bir hayatı olduğu belliydi. Vergisini gününde veren işkolik tiplerden ya da sosyal farkındalık kuruluşlarına üye olan bir kural delisiydi. En azından Debora'nın tahmini bu yöndeydi ve herifin kendi yoluna bakması gerekir iken ahlâk bekçisi kesilmesine sinir olmuştu.

Kuralcı herif, Debora'ya bir süre baktıktan sonra gaza bastı. Bu hayatında verdiği en doğru karar olmalıydı. Başını iki yana sallayarak tanrıdan sabır dileyen Debora aracın arkasından baktı, araç sol taraftan dönerek rotasını Gotham'ın dışına çıkarana dek.

Tüm delilerin kendisini bulmasına artık şaşırmıyordu. Acıyan gözlerini ovuşturup gaza bastı. Hız sınırının epey üzerindeydi ama eve ne kadar çabuk ulaşır ise o kadar iyi olacağını düşünüyordu ancak az önce sabır dilediği tanrı ondan hoşnut değildi anlaşılan.

Gotham'ın girişinde, nüfusun %90'ının şehri terk etmek ve taşınmak için para biriktirmesine ki Debora %10'luk kısımda idi, çevre şehirlerin burayı cehennem olarak görmesine rağmen oldukça ironik "Gotham'a Hoşgeldiniz!" yazısının yanında üç tane polis aracı duruyordu. İçlerinden biri Debora'ya kenara çekmesini belirterek elini sallamıştı bile.

debora || bruce wayne Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin