🌃
Sayamayacağı kadar çok kez gözlerini devirmiş olan kadın aynı hareketi tekrarlarken dudaklarını büzerek ıslık öttürdü. Alb ve Maro, sesi tanıyarak peşinden koşturdukları topu bırakıp ağacın gölgesinde oturmuş sahiplerinin yanına vardılar.
Debora ciddi anlamda çocuklarına karşı atılan çekingen ve onaylamayan bakışlardan sıkılmıştı. Maro değil de, Alb bu bakışlara fazlasıyla maruz kalmıştı. Debora onun tehlikeli bir ırka sahip olduğunu biliyordu. İçgüdüsel olarak daha saldırgandı ancak saldırganlık seviyesi onu yetiştiren kişiye göre değişiyordu. Alb sahibine karşı yanlış bir hareket yapılmadıkça dişlerini göstermez, hatta kolay kolay havlayamazdı bile. Yine de parkta dolaşan çocuklu aileler ondan hoşnut değildi.
"Yakışıklı oğlum benim." Alb direkt sahibinin kucağına atladı. "Yorulmadın mı artık?"
Hiç de yorgun görünmeyen Alb sırt üstü dönüp karnının sevilmesini isterken Maro almayı unuttukları topu alıp gelmişti. Dulce hâlâ yavru olduğundan tasmadan kurtulamamıştı, bu nedenle sahibinin tasmayı tutan elini çekiştirip duruyordu.
Alb'ın karnını güzelce okşayan Debora havanın neredeyse kararmakta olduğunu gördü. Bu akşam Salai'si ile birlikte yemek yiyeceğine dair söz vermişti. Bu nedenle çocuklarını eve bırakıp onu almaya gitmeliydi.
Sırtını yaşlı ağacın gövdesinden çekerek çantasına uzandı. Çantasından oğluyla kızının ağır tasmalarını çıkardı. Gideceklerini anlayan Alb yerden kalkmazken hırlamaya başladığında etraftakiler yeniden çekingen bakışlarını atmaya başlasada kadın güldü. Göğüs destekli tasmayı Alb'ın bacaklarından geçirirken, boyundan takılanların hayvanları nefessiz bırakmasından dolayı nefret edip kullanmıyordu, kolu onun güçlü dişleri arasına alınmıştı. Dışardan görülenin aksine kolunu ısırmıyor sadece salyalarını bırakıyordu. Dakikalarını alan tasma giydirme ritüeli tamamlandığında bileklerine dolanmış üç tasmayla yürümeye başladı. Birkaç saattir buradalardı. Hem kendisine hem de köpeklerine iyi gelen bu ufak park gezisinden memnundu. Düşüncelerini boşaltmış, rahatlamıştı. Yarın fabrikada başlayacak proje ya da Wayne şirketlerine yapacağı gözlem gezisiyle ilgili hiçbir sıkıntısı kalmamıştı.
Kendisini Rapunzel gibi hissetmesine neden olan kalçalarına kadar uzanan saçları rüzgârla beraber yüzüne çarpıp arkaya doğru uçuşmaya başladı. Yemekten döndüğünde gecesinin çoğunu kaplayacak bir saç bakımı yapması gerektiğini aklının ucuna not etti.
"Bayan Soare."
Arkasından gelen sesle adımlarına son verip omzunun üzerinden başını çevirdi. Gözüne yabancı gelmeyen, kırklarının başında görünen adam ittiği tekerlekli sandalyeyle kendisine doğru geliyordu.
"Gerçekten sizsiniz."
Tuttuğu tasmaları sol eline geçirdi. Kendisine uzatılan eli sıkarken adamın parmağında bulunan yüzüğe takıldı. Onu nereden tanıdığını hatırlamıştı.
"O gece bankada-"
"Evet." diye onayladı, adam. "O gece bankada hayatımı kurtardınız."
Ellerini kafasına sararak zemine daha çok sinmiş olduğunu hatırlıyordu. Oldukça korkmuştu. Ölmek istemiyordu. Debora onun hakkında birkaç tahminde bulunmuştu ama adamla tekrar karşılaşacağını düşünmemişti.
"O gece sizi ziyâret edemedim. Hemen eve gitmem gerekiyordu."
Tekerlekli sandalyede oturan kadını işaret etti. Büyük ihtimalle adamla aynı yaşta olan güzel kadın zorlukla Debora'ya gülümsedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
debora || bruce wayne
FanfictionDebora, İsrail Krallığı'na hükmeden tek kadın hakimin ve Yahudilik'te ki tek kadın peygamberin adıydı. Ve Debora, aynı ismi paylaştığı bu kadınlar kadar özeldi. Batman'in katı kurallarını sarsacak kadar özel. || Başlama Tarihi - 25.11.18 || || Bitir...