Chapter 36

952 124 69
                                    

🌃 

"Odada değil."

"Bekle." Bruce Wayne, oğlunun gözlerini saniyesinde aydınlatan endişeye karşı elini kaldırıp sakin kalmasını işaret etti. "Ben onu bulurum."

Doğrusu onu aramasına gerek yoktu. Bruce, Debora ile uyandığından beri tam olarak bir konuşma gerçekleştirmemişti ancak onu dikkatle izlemişti. Kaç kere göz kırptığından, nefes alışverişlerinin düzenine kadar her şeyi söyleyebilirdi. Nereye gittiğini biliyordu.

Belki de konuşmamalarının sebebi kendisiydi. Bruce, hastanenin alt katına inerken bunu düşündü. Saldırıdan önceki son görüşmeleri çok iç açıcı değildi. Kelimelerini ne kadar dikkatli seçmeye çalışsada bir şekilde Debora'yı öfkelendiriyordu. Bu nedenle sessiz kalması her açıdan daha mantıklı bir hareketti. En azından onun yanında durabilmek ve aynı ortamda bulunabilmekle yetinmeliydi.

Eddie hakkında konuşmamış olmasının ilk nedeni de bu idi. Onu tamamen kaybetmek istemiyordu. Diğer nedeni ise yaşadığı olaydı elbette. Debora yaşadıkları hakkında tek kelime etmemeyi tercih etmişti. Aldığı yaraların durumunu öğrenmiş ve gülümseyerek dikkatini başka tarafa vermişti. Belki durumu çocuklara yansıtmak istemediği için böyle davranıyordu. Belki de hâlâ olayın şokundaydı. Bruce için iki seçenekte geçerliydi. Debora'nın duygularını bastırıyor olması hiç hoşuna gitmiyordu. Bu seçimin daha kötü sonuçlar doğuracağını en iyi bilen kişiydi ama doğru şekilde ona yaptığını yapmaması gerektiğini nasıl anlatabilirdi, bilmiyordu.

Morgun kapısına geldiğinde durdu. İçeriyi dinlemesine gerek bile yoktu, Debora'nın orada olduğunu biliyordu. Şoku atlatamamıştı. Kendi gözleriyle görmek istiyordu. Nadia'nın öldüğünü kendi gözleriyle görmek ve kurtulduğunu hissetmek istiyordu. Bruce'a göre Debora'nın isteği oldukça doğaldı. Sadece yüzleşmenin onu iyi mi yoksa kötü mü etkileceğinden emin olamıyordu. Söz konusu Debora iken her daim birden fazla ihtimal bulunuyordu.

Bruce elini kapıya koydu. Durmasının sebebi Debora'nın tek başına olmak istediğini düşünmesiydi. Kendisi söylemişti çünkü. O zamana kadar yalnız olduğunu söylemişti. Yalnızlık bir alışkanlık hâline gelmişti Debora için. Bruce ona ne kadar bundan sonra yalnız olmasına gerek olmadığını söylesede Debora çoğu şeyi yalnız yapmaya alışmıştı. Buna duygularıyla baş etmek de dâhildi ama Bruce onu yalnız bırakmayacaktı.

Kapıyı yavaşça açtı. Görüş açısına giren ilk şey morg dolabının dışına çıkarılmış Nadia'nın ölü bedeniydi. Başı sol tarafa doğru dönüktü ve gözleri açıktı. Ardından Debora'yı gördü. Morgda hiçbir eşya bulunmadığından dolayı duvara yaslanmıştı. Taze sıkılmış meyve suyunu yudumlarken gözlerini cesede dikmişti. Bruce onun morgta bir şeyler tüketiyor olabilmesine şaşırırken birkaç adım attı.

"Ne yapıyorsun burada?"

Cevabını bildiği soruyu sormasının nedeni Debora'nın nasıl bir ruh hâlinde olduğunu öğrenmekti çünkü Bruce hâlâ onu çözme konusunda sonuca ulaşamamıştı.

"Görmüyor musun?" Bruce onun sesindeki tınıdan anında nefret etti. Debora'nın öfkeli olmasını istemiyordu ama korkunç derecede sakin olması, öfkeli olmasından çok daha kötüydü çünkü huzurlu bir sakinlik değildi bu. Bir şeylerin ters gideceğini bildiğin ama ne zaman olacağını bilmediğin için beklediğin, beklerken yavaşça seni öldüren sessizlik gibiydi. "Annemle kahvaltı ediyorum."

Bruce onun yüzüne baktı. Hiçbir duygu izi yüzünde yer edinmezken bakışları da bomboştu. Bruce'un görmeyi beklediği sahne bu değildi şüphesiz.

"Bana öyle bakma." Meyve suyundan ufak bir yudum aldı. "Delirmedim, merak etme."

"Debora-"

"Savunma mekanizması olarak travmalarımı sarkastik bir şekilde şakaya vuruyorum."

debora || bruce wayne Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin