"Ayıptır sorması biz yine niye dışarıdayız? Evde popomuzun üzerinde sakin sakin oturamıyor muyuz, illa ki sokak süpürgesi gibi dışarıda mı olmamız lazım?"Bakışlarını çevrelerindeki binalar ve göz alıcı dükkanlardan çeken Ada en sonunda dayanamayıp elini tutmakta olan mavi gözlü adama dönüp sordu.
"Uraz'la Adel dışarıda, Buğralar zaten balayında. Ulaş'la Işık da biraz yalnız kalsın değil mi güzelim? Bak fena mı oldu biz de dersten sonra baş başa gezmiş oluyoruz."
Pamir'in, onun aksine gayet enerjik bir şekilde verdiği cevabıyla ise bıkkınlıkla nefesini vermekten kendini alıkoyamadı.
Önceki gün, yaşadıkları o boyalı sarışını def etme seansından sonra eve dönmüşlerdi neyse ki. Gerçi, Pamir eve varana kadar ufak çaplı bir gülme krizi daha yaşamıştı ama susturmak için elinden bir şey gelmeyince belli bir noktadan sonra ipin ucunu salmıştı.
Onu kıskanmış ve bunu belli etmekten çekinmemiş olması fazlasıyla hoşuna gitmişti beyefendinin. Bunu en aptal insan bile anlayabilirdi.
Akşam da bütün ekip, daha doğrusu kalanlar olarak Yemekte toplandıklarında ise Uraz'la Adel bir günlüğüne şehir dışında bir yere gideceklerini söylemişlerdi, yani bu gece yarısı falan anca döneceklerdi. Sanırım hâl böyle olunca da Pamir Ulaş'la Işık için baş başa kalma fırsatı yaratmak istemişti.
"Sörf dersi birilerini fazla yormaya başladı galiba artık. Ya da kıskançlık damarı tutan Ada Coşkun ders boyu yakın çevrede tehlike var mı diye kontrol etmekten hocaya odaklanamadı da ondan mı bu kadar yoruldu acaba?"
Pamir'in eğlendiği her tarafından belli olan sesiyle birlikte düşüncelerinden sıyrılırken sinirle nefesini verdi ve gözlerini devirdi.
"Yaaa! Ne demezsin! İşim gücüm yok da sana dedektörlük yapacaktım, değil mi?"
Söylenmeden edemezken birleşmiş olan parmaklarını ayırıp elini ondan kurtarmayı denedi ama Pamir tarafından engelledi.
"Kıskanç olman beni rahatsız etmiyor ki güzelim. Hatta doğruya doğru; sen dün öyle bir hışımla yanımıza gelip beni sahiplenir gibi durunca, sonra da üzerine basa basa sevgilim derken gayet hoşuma gitti. Hiç yalan söylemeyeceğim yani."
Bıyık altından gülerek söylediği şeyle Ada huysuzca homurdandı. Onun bu haline karşın ise Pamir, sırıtışı daha da genişlerken birbirine kenetli ellerinin de vasıtasıyla onu iyice kendine yaklaştırdı ve koltuğunun altına aldı.
"Dünden beri aynı şeyi söyleyip duruyorsun zaten! Anladım hoşuna gittiğini!"
Homurdanmaya devam ettiği sırada az ileride, önünde hatrı sayılır bir kuyruk olan dondurmacıya dikkat kesildi. Ulaş söylemişti burayı, hatırlıyordu.
Yani, hafızası genelde Pamir'le ilgili konular hariç balıklara meydan okutacak boyuttaydı son zamanlarda. Normalde böyle laf arasında geçen şeyleri pek net hatırlamazdı ama Ulaş öyle bir ballandıra ballandıra anlatmıştı ki unutmamıştı.
"Dönerken şuradan dondurma alsak mı? Geçen Işık'la çıktıklarında uğramışlar galiba, Ulaş çok beğenmiş. Söyleyip duruyordu."
Sesi, kontörlü dışında fazlasıyla yumuşak çıkmıştı. Regl dönemi yaklaştığı için miydi neydi, tatlıya dayanamıyordu. Ruh hali adeta bir anda huysuz cadıdan, üç yaşındaki çocuğa yatay geçiş yapmıştı.
"Sen böyle melül melül bakarken hayır demem zaten mümkün olmaz ki Lilya! Ama önce bir şeyler yiyelim, çünkü ben acıktım."
Pamir'in verdiği cevapla birlikte gülümsemeden edemediğinde içindeki dengesiz tarafa küfür etmeden duramadı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LİLYA || texting
Teen FictionBilinmeyen: Pardon canım bir şey soracağım. Bilinmeyen: Ayıptır sorması biraz insafız mısın? Bilinmeyen: O nasıl bir fizik o nasıl bir endamdır? Bilinmeyen: Hatta bence Allahsızsın. Bilinmeyen: Sahnede kendini öyle bir kapatıyorsun ki şarkılara...