Bana baktı.
M- İ-iyi misin, bir yerine bir şey-
W- Olmadı, hem sen hala beni mi düşünüyorsun? Bu haldeyken bile mi, yapma nolur.Gözlerimin kıpkırmızı olduğunu fark etti.
M- Ağlama artık, geçti.
Elindeki resmi gösterdi.
M- Bunu bırakamazdım benim için çok değerli.
W- Sen de benim için değerlisin ve seni bu halde bırakmak istemiyorum. Neren acıyor?
M- Kolum çok ağrıyor.
W- Kolunu sarmalıyım ama evin..
M- Evim değil evimiz. Ayrıca burayı satmayı düşünüyordum zaten, kolaylık oldu.
W- Yani benim evimde mi kalacağız?
M- Aynen öyle.
W- Tamam ama seni taşıyamıyorum.
M- Sorun değil yürüyebilirim.
W- Peki bana tutun.
diyip yavaşça ayağa kaldırdım ve kolunu omzuma attım.Zor da olsa yürüyebiliyordu ben olsam kesin beceremezdim.
W- İzin ver kucağıma alayım bak, çok zorlanıyorsun.
M- Gerçekten gerek yok az kaldı zaten sen yorulma.
W- Mike daha yeni yürümeye başladık hem ben yorulmam tamam mı.
M- Taşıyabileceğinden emin misin?
W- Belki ilk başta zorlanırım ama alışırım merak etme.
M- Neyse geleyim bari, hem kucağına alman için bir bahane olmuş olur hehe. Ama yorulursan söyle.
W- Pekii gel hadi.İlk başta ağır gelse de sonradan rahatça taşımaya başladım.
Eve yaklaştığımızda iyice yorulmuştum.
W- Neredeyse geldik biraz daha dayan.
M- Yolun geri kalanını yürüyebilirim.
W- Olmaz eve kadar indirmeyeceğim.İlerde evi görünce kabul etti.
Sonunda gelmiştik, kapıyı açtım ve içeri girip Mike'ı koltuğa yatırdığım gibi kendimi diğer koltuğa attım.
W- Ah, kolunu sarmalıyız.
M- Sonra sararsın çok yoruldun.
W- Olmaz, canın yanıyor ve ben daha fazla bekleyemem.Koşup yukardan sargı bezi ve bir krem getirdim.
W- Kolunu oynatabiliyor musun?
Bükmeyi denedi.
M- Ah!
W- Pekala, sanırım bu biraz acıtacak.
M- Sanmam.Kremi açıp en nazik şekilde sürmeye çalıştım.
W- Şimdi saracağım canın yanarsa kolumu sıkabilirsin.
Başıyla onayladı ve kolunu sarmaya başladım.
Sıkıca kolumu tutuyordu en sonunda elini çekip tırnaklarını eline batırdı.
W- Kolumu sıkmanı söylemiştim.
M- Yanlışlıkla çok sıkıp senin de kolunu incitmek istemedim.Sargıyı güzelce sardıktan sonra yanına oturdum.
M- Bu arada burnun nasıl oldu?
W- Daha iyi.
M- Sevindim.
diyip gülümsedi.W- Umarım kolun bir önce iyileşir.
M- YA HİÇ İYİLEŞMEZSE. O ZAMAN SENİ ASLA TAŞIYAMAM! Gerçi gelmek istemiyordun, doğru.
W- Hayır istiyorum, kolun iyileştiği gibi beni kucağına al!
M- Alıcam!Kafasını geriye yasladı.
M- Acıkmışım.
W- Günlerdir buraya gelmiyorum muhtemelen her şey bozulmuştur ne yapacağız.
M- İllaki sağlam bir şeyler vardır bak istersen.Mutfağa gittim ve dolapta makarna gördüm.
W- İşte bu bizim yemeğimiz.
diyip tencereyi dolaptan aldım ve ocağa koydum.Mike halının desenlerini inceliyordu.
W- Güzel mi?
M- Efendim?
W- Halıyı diyorum çok dikkatli inceliyordun da.
M- Ha o, çok güzel tabi.
W- Hm iyi, dolapta makarna buldum eminim seversin.
M- Bayılıyorum seninle makarna yemeye.
W- Olan tek yemek yanmadan ben şuna bir bakayım.
diyip yeniden mutfağa gittim.Tam zamanında gelmiştim. Ocağı kapadım ve Mike'ı çağırdım.
M- O kadar açımki bu yetmezse sonra ne yiyeceğimi biliyorum sanırım.
W- İstersen hepsini yiyebilirsin senin daha çok ihtiyacın var.
M- Olmaz öyle şey hem yalnız yemek istemiyorum.
W- Bak gerçekten aç değilim sadece seni izlemek istiyorum.
M- Peki madem, ama kolumu oynatamıyorum sen yedirir misiin?
W- Diğer elinle-
M- Sen yedir, lütfen.
W- Çok fırsatçısın.
diyip yedirmeye başladım.