"Ayakkabının tekini evde bırakmak çok garip bir his."
Minho benim cümleme gülmüştü kapının önünde tek ayakkabımın bağcığını bağlarken.
"Nasıl gideceğiz?" Dedim cevap vermeyince
"Arabayla."
"Ne arabası."
"Bildiğin, sürülen araba."
"Kimin? Senin mi?"
"Hem inatçı hem de çok meraklı bir çocuksun."
"Lütfen okulda bana çocuk deme. Bakıcısıyım da deme. Yardım ediyorum falan de."
"Utanır mısın?"
"Benimle zaten hiç konuşmazken yüzüme bile bakmamalarını istemem."
"Aslında iyi çocuksun, neden arkadaşın yok anlayamıyorum. Pek sorun çıkartan bir tip gibi de görünmüyorsun."
"Boşver. Bir gün öğrenirsin."
"Direkt bir nedeni var yani."
"Var."
"Peki. Merak ettiğimi bilmeni istiyorum. Bekleyeceğim."
Hemcinslerimi beğendiğim için beni dışlıyorlar Minho.
Kafamla onayladım onu. Eğildiği yerden, bağcıklarımı başladıktan sonra kalkıp kapıyı kilitledi. Beni tekrar bir elini belime koyarak arabaya götürdü.
"Vay, senin değil mi?"
"Evet."
"Havalı."
"Özel şoförün olarak düşün beni bir de."
"Bu daha havalı." Onunla göz göze gelip aynı anda gülümsemek daha havalıydı. Tatlı biriydi. Gittikçe ısınıyordum. En baştaki nefretim kalmamıştı. Ama hala bir bakıcımın olmasını istemiyordum.
Yolda birkaç kez ona baktım. İş yapışı, konuşması, belimden tutuşu ve gülümsemesi gibi yaptığı bu araba sürme eylemi de garip hissettirdi.
Benim de bilmediğim bu garip hissin nedenini düşünmek istedim. Ona neredeyse alışmıştım. Genelde kimseyle konuşmadığım için dikkatimi tamamen ona vermiş onu da izlemiştim. Kısaca tanımıştım ama tanıdığım herkeste hissetmediğim bu garipliğin ne olduğunu anlamıyor belki de anlamak istemiyordum. Bu çok saçmaydı çünkü. Olamazdı.
Kafamı ona çevirdiğimde o da bana çevirdi 1-2 saniyeliğine. Gözünü benim gözlerimden yola çevirdiğinde konuştu
"Beni mi izliyorsun?"
"Hayır?"
"Gördüm. İzliyordun."
"Gördüysen neden sordun?"
"Emin olmak için."
"Tamam. İzliyordum."
"Neden?"
"Özel şoförümü kontrol ediyordum. Eğer bir hatanı görürsem anneme seni işten attırırım."
"Özür dilerim Han Jisung Bey. Lütfen rahatınıza bakın."
Gülüştük ve yolu izlemeye döndüm. Zaten çok da uzun bir yolumuz kalmamıştı.
Geldiğimizde herkes pahalı arabadan kimin çıkacağına bakmıştı. 20 yaşlarında havalı, iyi görünümlü, küpeli bir çocuğun yan koltuktan ezik, top, bacağı kırık sefil Han Jisung'u çıkarmasını beklemiyorlardı muhtemelen.
İndikten sonra kapıyı kapatıp arabayı kitledi. Koluma girdi ve okula yürüyorduk. Güvenlikten rica edip bahçeye girdi Minho. Bu sefer de eli belimdeydi. Her seferinde aynı tutuyordu beni ve her seferinde de takılıyordum buna. Bu da garip hissettiren şeylerdendi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Childminder // Minsung
Fanfiction"Bacağım kırıldı diye bana bakıcı mı tuttunuz? Oldu olacak altımı da bezlesin."